DEVLET TİYATROLARINA LİYAKAT
Her zaman söylemişimdir: Ne zaman ki siyasetçiler yalnızca yakın çevrelerinin değil de liyakat incelemelerinin etkisiyle atama yaparlar; adalet duygusu şaha kalkar, milletçe kalkınma başlar. Ülkemizin davası adalet ve kalkınmaysa menfaat içerikli nüfuzdan uzak durmalı, ben değil millet demeliyiz. Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, bu yolda önemli bir adım attı. Yol arkadaşlarını da kurum ve kamu vicdanını da dinleye dinleye geçmişte yapılmış bir haksızlığı görmüş olmalı ki Devlet Tiyatroları camiasını rahatlattı . Hakkında yazı da yazdığım dilinden hiç düşürmediği milletin duasıyla Allah’ın rızasını alma ilkesi bir kez daha gerçekleşmiş oldu böylece. Kendilerini yürekten kutluyorum.
Liyakatından kuşku duymadığım bürokratlarla zaman zaman istişarelerde bulunurum hep. Önceki gün görüştüğüm Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcımız Sayın Ruhi Özbilgiç’ten Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğüne Sayın Mustafa Kurt’un yeniden atandığını öğrendim. Çok sevindim. Kendisini mesajla kutladım ama buradan kamuoyu önünde de kutluyorum. Kötü bir hastalık şifa buldu şimdi. Dilerim bütün kurumlar benzer liyakat incelemeleriyle şifa bulur.
Tiyatronun en etkili eğitim aracı olduğunu anladığım 40 yıl öncesinden beri Devlet Tiyatrolarıyla ilgilenmişimdir hep. Kimler geldi kimler geçti? Devletin adını verdiği bu kurumun yurdumuzun bütün köşelerine ulaşması için eğitimcilerle iş birliğinden söz etmişimdir. Tiyatronun eğitimin yaygınlaşmasında önder ve rehber olmasını savunmuşumdur. Ancak bu görüşüm, yıllardır egemenliğini sürdüren seçkinci zihniyet gözünde hiç ciddiye alınmamış, ziyaretine gittiğim genel müdürlerin hafife alıcı bakışlarıyla karşılaşmışımdır.
Yıllardır yeni yazar yetişmiyor derlerdi ama bir avuç belli yazar dışına çıkmazlar ya da yabancı oyunlar sahnelemeyi marifet sayarlardı. Sayın Başbakan’ımızın daha yakın geçmişte artık Devlet Tiyatroları yabancı oyun sahnelemeyecek demesine rağmen bu tutum değişmedi bir türlü. Bir şeyler öğreneyim diye ara sıra gider yönetmenleri, dramaturgları dinler burulur, üzüntüye gark olur dönerdim.
Sayın Mustafa Kurt Bey’i önceki genel müdürlüğe atandığında ziyaret etmiştim çekine çekine ama o farklı bir alçakgönüllülükle beklemediğim bir ilgi göstermişti bana. Yazarları dinlemek onun için bir zevkti sanki. İstişarelerden sürekli ders çıkaran bu tutumunu, kumpasla görevden ayırdıklarında da sürdürdü. Gece gündüz mesleğiyle yatıp kalkan Sayın Kurt’un liyakati öyle sanıyorum ki kurumun her yanına sızacak , Sayın Cumhurbaşkanımızın da milletimizin de beklentisi kültürel kalkınmamızda rol oynayacaktır. İnanıyorum ki mesai arkadaşları çevresinde kenetlenecek bizim olan imece kültürüyle.
Sayın Kurt, bu köşeden yayınlanan Pusu Kültürü yazımı okumuş, beğenmişti. Manas destanından günümüze tarih boyunca düşmanı da rakibi de alt etmenin yoluydu pusu kültürü. Günümüz iletişim çağında da renkten renge giriyordu. Bunu unutmadan millî birlik için barış ve dostluk kültürünü geliştirmeyi önermiştim o yazımda.
İnşallah Devlet Tiyatroları camiası Sayın Kurt önderliğinde barış ve dostluk kültürüyle yoğrulur yeniden. Ülkenin her yerini sarıp sarmalayan millî kültür kalkınmamızın başaktörü olur, nasıl olsa liyakat sahibi genel müdürüne kavuştu artık. Hayırlı olsun!