Tenha 131

Canımızı çok yakan bir konu mahremiyeti ve sınırlarını bilmemek. Eksiklerimiz çok, yanlışlarımız fazla. Cinsel eğitimi cinsellikle karıştırmak bu yanlışların en barizi. Evet, doğrularımız da var ama çok az.

Son zamanların eksilmeyen ana haber konularından birisi olan “Çocuk İstismarı” konusu da bu çerçevenin içinde. Konu üzerinde ciddiyetle çalışan, verdiği seminer ve eğitimlerle bu hususa dikkatimizi çeken Çocuk Gelişimi Uzmanı ve Aile Danışmanı Özlem Gınık ile bu konuyu sizler için enine boyuna konuştuk.

Dikkatle okumanız önerimizdir.

-----------------------

Son günlerin ana sorunlu olanı olan çocuklar ve mahremiyet üzerine çalışmalar yapıyorsunuz. Bir giriş olarak neler söyleyebilirsiniz?

-Son zamanlarda hepimizin çok sık karşılaştığı bir durum var, evet. Haber bültenlerinden, sosyal medyadan şahit olduğumuz farklı yaş guruplarından birçok çocuğa yönelik şiddet, cinsel suistimaller korkunç boyutlara ulaştı. Bunları görmezden gelmek artık mümkün değil.

193 

Çocuklarımızı koruma hususunda yeterli olduğumuz söylenebilir mi?

-Maalesef hayır. Çocuklarımızı korumak ne yazık ki günümüzde her zaman mümkün olamıyor. Çocukların ve ailelerin haklı olarak yaşadığı korku dolu deneyimleri duyar, izler olduk. Bu da bizleri ikincil travmaya maruz bıraktı.

İkincil travmanın belirtileri neler?

-İkincil travmaya maruz kalan anne ve babaların çocuklarını korumak adına kaygı ve korku ile yaklaştığını görür olduk. Ailelerin yaşadığı bu korku ve kaygılar istemeden de olsa çocuklarımızın ruhunda daha derin bir yara açmasına sebep olmaya başladı.

Cinsel istismar artık gündemden düşmüyor. Önüne geçilmesi için ne öngörüyorsunuz?

-Öncelik mahremiyet eğitimidir. Cinsel istismarın önüne geçmede ilk büyük adımın mahremiyet eğitimi ile atıldığını söylemek isterim. Burada da biraz kendimizi eleştirmek ile başlayacağım. Kendimizi eleştirme noktasında; maalesef ki, okumayı ve araştırmayı çok seven bir toplum değiliz. Dijital medyadan gelen her bilgiyi sorgulamadan kabul eder bir toplum haline de dönüştük. Bazen kendimizi geliştirmek, değiştirmek için bilinçlenmeye ihtiyacımızın olmadığını da düşünüyoruz. Çünkü her şeyi bildiğimizi sanıyoruz.  Sözlerimiz ve davranışlarımız arasındaki tutarsızlığı da fark edecek kadar kendimize objektif bakamıyoruz. Her şeyi EN iyi BEN biliyorum düşüncesi de hâkim olmaya başladıkça durumlar daha vahim hale gelebiliyor.

Sorumluluk almıyoruz mu demek istiyorsunuz?

-Evet. Yaptığımız ya da uyguladığımız yanlış davranışlar varsa yetişkin dahi olsak hala suçlayacağımız birileri var hayatımızda. Bizde böyle öğrendik. Bize de böyle öğretildi denilebiliyor. Bir bakıma hayatın kurbanı rolündeyiz. Davranışlarımızın sorumluluğunu alamıyoruz. Belki de daha fazla sorumluluk almaktan korkuyoruz. Zannediyoruz ki çocuklarımızı biz yetiştirildiğimiz gibi yetiştireceğiz. 

194

Bu bir yanılgı mı?

-Kesinlikle. Bu konuda çok yanıldığımızı söylemek istiyorum. Öncelikle çocuklarımızı yaşadıkları zamana göre yetiştirmemiz gerektiği idrakine gerçek manada varmamız gerekiyor. Önümüzde iki seçenek var: ya hayatımızı hep birilerini eleştirerek geçireceğiz ya da bireysel olarak harekete geçmeye başlayacağız. Bir gerçek daha var ki oda hiçbir anne baba çocuklarının maddi ve manevi travmalara maruz kalmasını istemez. O zaman bereketli bir yaklaşımla harekete geçmemiz ve çocukların duygularında zihinlerinde yer edinmemiz gerekiyor.

Peki, ebeveynler bu konuda yeterliliğe sahip mı?

-Bu sorunuza evet demek isterdim ama maalesef diyemiyorum. Çocuklarımıza mahremiyeti anlatmak için anne baba olarak ilk önce mahremiyet ne demek onu bizim bilmemiz gerekiyor. Çünkü mahremiyet bilinci, mahremiyetin, mahremiyet eğitiminin ne olduğunu bilmek ile başlıyor.

Mahremiyet ve mahremiyet eğitimi nedir? Tanımlamasını yapabilir misiniz?

-Tabii, mahremiyet; gizlilik, kişisel gizlilik, insanın saygınlığı ve dokunulmazlığı demektir.

Başkalarının sınırlarını ihlal etmeyen ve kendi sınırlarını belirleyen bilişsel, bedensel, duygusal, düşünsel ve sosyal özerkliktir.

Mahremiyet eğitimi ise, kişinin kendisinin ve diğer insanların özelinin/özel alanının farkına varması, sosyal hayatın içinde kendi özel alanını koruması, diğer insanların özeline saygı duyması, kendisi ile ilgili sağlıklı sınır koyması gibi bilgileri içerir.

Sınır koyma meselesi can alıcı kısmı sanırım, değil mi?

-Evet, öyle. Sınır koyma ve sınırlarını koruyabilme becerisinin geliştirilmesi mahremiyet bilincinin kazandırılmasında çok önemlidir. Aynı zamanda kişinin özgürlük alnının da muhafazası demektir. Sınırlarımızı koydukça özgürleştiğimizin farkına varmamız gerekiyor.

Bu eğitim başattır o zaman…

-Kesinlikle. Çünkü mahremiyet eğitimi, çocukların ruhen ve bedenen sağlıklı, mutlu, huzurlu, ahlaklı, kendileri, bedenleri ve çevresi ile barışık olan, sağlıklı bir cinsel kimlik bilinci geliştirmelerini sağlayan, kötü niyetli insanların istismarından koruyan, sosyal çevresi ile sağlıklı ilişki ve iletişim gerçekleştirmesini sağlayan en gerekli eğitimlerden biridir. Çocuklarımızın kişilikleri üzerinde çok büyük etkisi vardır. O sebepler evet, başattır.

Mahremiyet eğitimi ne zaman nasıl kimler tarafından verilmelidir o halde?

-Mahremiyet eğitimi çocuklara bir günde birkaç seferde verebileceğimiz bir eğitim değildir. Çocuğun yaşına, gelişim düzeyine ve algısına göre uzun bir süreçte vereceğimiz, bilinçli bir eğitimdir. Çocuğun doğru ile yanlışı ayırt edebildiği dönemden itibaren başlar. Hayatın doğal ortamında verilmesi gerekir. Hayatın doğal akışını kaçırmadan aşama aşama verilmesi gerekiyor. Hayır ve yasaklardan oluşan bir eğitim değildir. Anne, baba çocuğun birincil bakımından sorumlu olanlar tarafından bilinçli bir yaklaşım ile ilk eğitim verilmelidir ve sosyal çevre ve okul tarafından da desteklenmelidir. Unutmayalım ki, çocuğun ilk eğitimi ailede başlar, ilk sosyal çevresi de ailesidir. Bazı anne ve babaların nasıl olsa okulda bu eğitimi alıyor, öğreniyor düşüncesi ile yaklaşmış olması birçok problemi de beraberinde getiriyor.

Bahsettiğiniz bu ihmal ne gibi problemleri beraberinde getiriyor?

-Öncelikle çocuk ile oluşması gereken etkileşimi, iletişimi, anne babasından aldığı her bilgiyi doğru kabul ettiği dönemi kaçırmış oluyoruz. Anne baba ile paylaşımlar azalıyor. Paylaşımlar olmadıkça bağlar zayıflıyor. Çocuk kendisini ve çevresini tanımakta gecikmiş oluyor. Çocuk sınırlarını nasıl muhafaza etmesi gerektiğini de öğrenmiş olamıyor. Herkese rahatlıkla güvenebiliyor. Doğru sınırlar koymakta zorlanıyor. Dışarıdan gelebilecek zararlı düşünce ve davranışlara karşı savunmasız kalabiliyor. Ailesi ile kuramadığı bağ ve iletişimden dolayı başına gelebilecek herhangi bir olumsuz durumda anne ve babasına anlatamıyor. Anne babanın vermediği ya da veremediği bilgiyi diyelim, akranlarından, dijital medya üzerinden araştırabiliyor. Ve çok net söylüyorum doğru kaynaklara erişmiş olması çok zor. Bu çok tehlikeli. Kötü niyetli insanların yönlendirmelerine maruz kalabiliyor.

Mahremiyet eğitiminin önemin altını biraz daha çizer misiniz? Neden bu kadar mühim?

-Çok haklısınız. Bu her ebeveynin ana gündemi olmalıdır. Öncelikle çocuğun gelişiminde çok büyük katkısının olduğunu söylemek istiyorum. Toplum içinde, uyumlu, başarılı, erdemli, ahlaklı, vicdanlı, merhametli, dengeli ve saygılı bir birey olmasına yardımcı oluyor. Çocukların kendilerine ait kişilik ve değerlerine sahip çıkmalarına ve kişilere saygılı bireyler haline gelmesinde büyük katkısı var. Çocuk kendini tanır, duygularının, düşüncelerinin ve hislerinin yeteneklerinin, eksikliklerinin farkında olmasına yardımcı olur. Sorularına cevap bulmasında katkıda bulunur. Sorumluluk bilinci kazanır. Çocuğun kendi kimliğini keşfetmesinde, cinsiyet farklılıklarını ayırt etmesinde, dürtülerini kontrol etmesinde yardımcı olur. Vicdan gelişimine ve merhamet duygusunun gelişimine, anlamlı öğrenmeye katkı sağlar.   

Mahremiyet eğitimi tam olarak hangi alanları kapsıyor?

-Birçok alanı kapsıyor. Bedensel mahremiyet, mekân ve eşya mahremiyeti, aile içi mahremiyet, dijital mahremiyet, duygusal ve düşünsel mahremiyet, sözel mahremiyet, bilgi mahremiyeti vb. alanları kapsıyor.

Cinsel eğitim buna dahil mi hocam?

-Elbette dahil. Mahremiyet eğitimi cinsel eğitimi de kapsıyor. Bebeğin doğumundan itibaren altını değiştirirken, emzirirken, yıkarken çocuğa cinsel eğitime başlanmalı. Bebeklikte ilk cinsel duygular bu süreçte başlıyor. Nasıl davranacağını bilerek yaklaşmak, doğru ve bilinçli yaklaşım bu zamanda çok önemli. Bu dönemde bebekler yüzleri, sesleri, davranışları bilinç altına kodlamaya başlıyorlar. Bu da ileriki dönemlerini, duygu ve düşüncelerini etkiliyor.

O zaman cinsel eğitimin ne olduğunu izah eder misiniz?

-Genel anlamda cinsel eğitim; çocukların ve ergenin bedensel, duygusal, sosyal zihinsel ve cinsel gelişimlerini takip etmek, kız erkek rollerini kabul etmesine, farklılıklarını bilmesine, kendi cinsinin özelliklerini ve karşı cinsin özellikleri ile bir bütün içinde sağlıklı bir şekilde yaşamasına yardımcı olmak amacıyla verilen bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarıdır. Doğumdan başlayarak ergenlik dönemini de içine alan uzunca bir süreçtir.

Cinsel eğitimi vermenin önemi sandığımızdan çok ileri seviyede o zaman?

-Kesinlikle öyle. Çocuğun cinsel gelişim süresinde sorun yaşama olasılığının azalmasına istediklerini ve istemediklerini rahatlıkla ifade edebilmesine sağlıklı kız/ erkek ilişkileri ve iletişim kurabilmesine ve cinsel tacize uğrama olasılığının azalmasına katkıda bulunur çünkü.

Bazı anne babalar cinsellikten bahsetmeyi ayıp sayıyor. Burada gözden kaçırılan nedir?

-Maalesef ki durum bu. Bazı anne babalar cinsel eğitimi, cinsellikle karıştırabiliyor. Ve her çocuğun cinsel merakının olabileceğini kabul etmek istemeyebiliyorlar. Merakla gelen sorular: “Bu çocukta bir anormallik mi var?” gibi düşünce ve söylemler oluşturmalarına sebep olabiliyor. Ve istemeden, bilmeden de olsa çocuklarını etiketleyebiliyorlar. Çocuklarının sordukları soruları karşısında hazırlıksız yakalanan anne babalar, nasıl cevap vermeleri gerektiğini bilemeyebiliyorlar ya da anne babalar panikliyorlar beden dilleri ile utandıklarını, kaygılandıklarını, korktuklarını ele verebiliyorlar.

Bu çocuğu olumsuz mu etkiliyor peki?

-Elbette olumsuz etkiliyor. O zamanda çocuk anne babanın kaçamak bu davranışlarını fark ettiğinde sorulmaması gereken bir soru, konuşulmaması gereken bir konu olduğunu düşünebiliyor. Eğer sorusuna cevap da alamıyorsa işte o zaman daha da çok korkmalıyız. Kulaktan duyma bilgilere inanabiliyor. Yanlış kaynaklara ve kişilere yönelebiliyor. Her türlü yanlış ve uygunsuz bilgilere ulaşması kolaylaşıyor ve çok üzücü ki istismara daha açık hale gelebiliyorlar. Unutulmamalıdır ki çocuktan talep geldiği zaman veya anne babanın gereksinim duyulduğunu hissettiği zaman verilen bilgi çocuğun öğrenmesini destekleyen en uygun zamandır.

Burada bazı anne ve babaların yaklaşımından bahsetmek gerekiyor o zaman?

-Evet. Bizler belki bu durumu büyüklerimizin bile kendi aralarında konuşamadığı bir durum olarak öğrenmiş olabiliriz. Ayıp günah yasak kavramlarıyla büyütülmüş insanlar da olabiliriz. Hiç soru yöneltmemiş olabiliriz. Ya da Sorduğumuz sorularla terslenmiş azarlanmış, istenmeyen kelimelerle etiketlenmiş de olabiliriz. Ya da sorularımıza hiç cevap alamamış da olabiliriz. Bizler geçmişin küçüğü ancak bugünün yetişkin insanlarıyız. Böyle yetiştirilmiş olmamız çocuğumuzu yetiştirirken daha bilinçli yaklaşmamızın önüne geçmemeli. Öncelikli olarak çocuklarımızın her türlü yanlış bilgiye kolaylıkla ulaşabildiği bir çağda yaşadığımız göz ardı edilmemeli. Anne baba ve çocuk bakımından sorumlu olan insanlar olarak her daim gelişime bilinçlenmeye ihtiyacımız olduğumuzu, kendimizi devamlı güncellememiz gerektiğini unutmamalıyız.

Mahremiyet eğitiminin alanı tam olarak nedir, neleri kapsar?

-Özellikle mahremiyet eğitiminin, cinsel eğitimi de kapsadığını tekrar belirtmek istiyorum. Bazen anne ve babalar çocuklarının cinsellik hakkında sorularını yanıtlamaktan utanabiliyorlar. Bu tarz soruları çocuklar 3-4 yaşında sormaya başlar. Ne diyecekleri konusunda, nasıl cevap verecekleri konusunda şaşkınlık yaşıyor olabiliyorlar. Çünkü yetiştirilme tarzlarında, anne ve babaları tarafından sorularına cevap bulamamışlar. Anne babalarının, büyüklerinin bu durumu kendi aralarında dahi konuşmadığı konuşamadığı bir durum olarak öğrenmişler. Kimileri de soru sorduğu zaman ayıp, günah, yasak kavramları ile karşılaşmış olabiliyor. Bu yaklaşım ile büyüyen anne babalar yine belirtmeliyim ki cinsel eğitimi, cinsellikle karıştırılıyor olabiliyor. Bu yüzden mahremiyet eğitiminin ve cinsel eğitiminin aileler tarafından atlandığını ya da ötelendiğini görüyorum.

Siz bu konuya baş koydunuz. Seminerler veriyor ve eğitimler düzenliyorsunuz. Hedefiniz nedir?

-Seminer ve eğitimlerimde anne ve babalara çocuk bakımından sorumlu olanlara ve hatta anne baba adaylarına çocukların gelişim dönemine göre mahremiyet eğitimini ve cinsel eğitimin nasıl verilmesi gerektiği konusunda bilgiler veriyorum. Çocukların ve gençlerin gelişim dönemlerinde nasıl sorular gelebileceği konusunda bilinçlendirme çalışması yapıyorum. Ailelerin sormuş olduğu sorular üzerinden cevaplar vererek vaka örnekleriyle pekiştirerek somutlaştırarak anlatıyorum. Amacım çocuk eğitiminden sorumlu olan insanlara dinimizce de önemsenen bir konu olarak, kültürümüzü, değerlerimizi, aile içi ve akraba ilişkilerimizi zedelemeden, çocuklarımıza kaygı korku ve güvensizlik yaşatmadan sağlıklı bir eğitim vermelerine yardımcı olmak ve kendi gücünün farkında olan sağlıklı nesillerin yetişmesine katkı sağlamak. Mahremiyet eğitimindeki hedefimiz, anne babaların çocuklarına bu eğitimi donanımlı olarak vermelerini sağlamak. Çocukta da toplumdaki insanlarla aramda bir mesafe olmalı bu benim özel alanım. Bir başkasının benim özel alanlarımı ihlal etmesine izin vermem. Bende başkasının özel alanını ihlal etmem. Ben kendimi korurum başkasına da zarar vermem bilincini oluşturmak.

195

Bir örnek vermeniz mümkün mü?

-Tabi. Bir çocuğa babana, amcana, dayına, teyzene, halana çok fazla fiziksel olarak yaklaşma sarılma öpme gibi yaklaşımlarını doğru bulmuyorum. Çocuğu güvensizliğe ve savunmasızlığa itiyor. Bu tarz yaklaşımlarla İnanç, değer ve kültürümüzün, geleneklerimizin, aile içi ve akraba ilişkilerinde yozlaştırılmaya çalışıldığını ve daha fazla yalnızlığa sürüklendiğimizi görüyorum. Bizim burada çocuklarımızın kiminle (kişi olarak) nasıl temas etmesi gerektiği değil, sınırlarını kim olursa olsun nasıl koruması gerektiğini öğretmek olmalı. Bunun içinde çocuklarımızın anne babaları tarafından verilecek doğru rehberliğe ihtiyaçları var.

Eşlerin birbirini seçmesi sürecini buna dahil ediyor musunuz?

-Evet. Ben hep şunu söylüyorum çocuğun sağlıklı gelişimi eş seçimi ile başlar.  Evlenmeden önce seçtiğiniz kişi ile çocuk büyütebilecek misiniz? Biz olabilecek misiniz? Kararlı, istikrarlı, net tutumlar da olacak mısınız? İlişki, iletişim ve davranış noktasında çocuğunuza doğru rol model olabilecek misiniz? Vb. birçok sorular sıralayabilirim.  Evlilik öncesi olgunluk olmalı. Çünkü çocuğun eğitiminde ilişkiler, iletişim ve demokratik aile tutumları, yaklaşımları önemli.

Çocuk olmak, ergenlik, yetişkinlik sorumluluğu hepsi zor aslında. Anlattıklarınızdan bunları çıkarıyorum, doğru mu?

-Evet, doğru. İtiraf etmeliyim ki insan olmanın, anne, baba, çocuk, genç olmanın çok zor olduğu bir zamandan geçiyoruz. Bu süreçte yapabileceğimizin en iyisini yapmak için çabalamalıyız. Hiçbirimiz mükemmel değiliz, anne baba olarak da mükemmel değiliz. Her bilgiye hâkim olamayabiliriz. Ve bu da çok normal. Ancak okumalıyız, araştırmalıyız, sorgulamalıyız. Değişime ve gelişime açık olmalıyız. Yaşadığımız sürece hiçbir şey için geç kalmadığımızı bilmeliyiz.

Anne babalara ne gibi önerileriniz olabilir kulağa küpe?

-Mahremiyet eğitiminde de anne babalar doğru bilgi ve yönteme mutlaka hâkim olmalılar. Paniklemeden, korku, kaygı, endişe vermeden merak duygusu uyandırmadan vermeliler eğitimlerini. Anne babaların   Çocuklarıyla aralarındaki ilişki, iletişim, sevgi, saygı, ne kadar güçlü ve sağlıklı ise inanç, düşünce, kültür değerler noktasında da çocuklarının zihnine kalbine hitap etmesi o kadar güçlü olacaktır. Böylelikle çocuklarının gelecek hayatlarına da güzel dokunuşlar yapmış olacaklar.

Kaçıngan davranışlarımız var, öğrendiklerimizi kutsadığımız da oluyor. Biz böyle gördük gibi bahanelere sığınabiliyoruz. Bunları aştığımızı var sayarsak anne babalar çocuklarına mahremiyet eğitimi verirken temel esaslar neler olmalı?

-Çocuklara mahremiyet eğitimi verirken ayıp, günah, yasak gibi kavramlar ile yaklaşmamalılar. Onun yerine mahrem ve özel kavramlarını kullanmalılar. Özellikle aile çocukların yanında kendi mahremiyetlerine özen göstererek örnek olmalı. Söylemleri, davranışları ve yaklaşımları birbiriyle tutarlı olmalı. Çünkü çocuk gözlemleyerek de öğrenir. Anne baba tutumları, birlikte net, istikrarlı, kararlı olmalı.

Açabilir misiniz biraz daha?

-Örneğin; anne çocuğun yanlarında yatmasına izin vermezken baba bir şey olmaz yatsın bizimle dememeli. Burada birbirlerinin söylemlerini desteklemeliler.  Günlük yaşamda doğal bir şekilde verilmeli. 2 yaşından itibaren özel bölgeleri bilimsel adları ile tanıtılmalı. Takma adlar kullanılmamalı. Bu bölgeleri anne baba birincil bakım vereni ya da ihtiyaç doğrultusunda doktorun yaklaşabileceği söylenmeli. İhtiyaç kalmadığında anne ve babanın da özel bölgeleri görmemesi gerektiğinden de bahsedilmeli. Çocuğun odası 2 yaş itibari ile ayrılmalı. İstemeden de olsa çocukların şahit olabileceği durumların önüne geçilmeli.  Çocuklar çıplak bırakılmamalı. 4 yaşından itibaren temas edileceği durumlarda çocuğa sebebini açıklayarak yaklaşılması beden algısının oluşmasında yardımcı olacaktır. Terlediğinde açıklama yapılarak, tek başına olduğu bir ortamda çamaşırları değiştirilmeli. Mahremiyet ve giyinme ilişkisi neden ve sonuçlarıyla çocuğa net kısa yaşına göre uygun bir dille anlatılmalı. Oynarken ve severken orantısız güç kullanmamaya dikkat edilmeli. Anne ve babaların öpmek, sevmek, yıkamak gibi çocuğun isteği dışında zorlayıcı bir şekilde yaklaşmaları çocuğun korunma refleksine zarar vereceği unutulmamalı. Motor gelişimleri tamamlandığında öz bakım becerisi kazandırılmalı giyinme ve vücut temizliği gibi. Sorumluluk verilmeli. Kendi mahremiyetlerini korumaları böylelikle daha kolay hale gelir. Çocukların mahrem alanları ile ilgili şakalar yapılmamalı mahrem alanlarından sevilmemeli. Çocuklara olan hitap cümlelerine dikkat edilmeli. Çocuklar bu söylem ve davranışları sevgi ve şefkatin bir göstergesi olarak algılar. Teşhire teşvikten kaçınmalı. Tuvalet ve banyo esnasında kapılar kapanmalı. Giyinme esnasında kapı kapanmalı perdeler çekilmeli. “Ben onun annesiyim, babasıyım ne olacak?” düşüncesinin sağlıklı mahremiyet eğitiminin önüne geçtiği unutulmamalı.  Çocukların odasına girerken izin istenmeli, böylelikle izin alması gerektiği bilinci kazandırılmalı. Kardeşlerin odası mümkünse 5 yaş itibari ile ayrılmalı. Kıyafetlerin, aksesuarların oyuncakların çocuğun yaşına cinsiyetine göre uygun alınmalı.

Son olarak mahremiyetin din ile ilişkisini açıklarsanız nasıl açıklardınız?

-Çok seviyorum RABBİMİ ve DİNİMİ. Düşünsenize sizi sizden daha çok düşünen koruyan bir yaratıcı var. Size bütün yolları göstermiş. Deruni bir iletişim ve ilişki bu. Evet, İslamiyet mahremiyete çok geniş anlamlar yüklüyor. Öncelikli olarak üzerine durduğu bir konu.  Modernizm ile farklı mahremiyet algılarının ortaya çıktığını da görüyoruz. Fakat bazı disiplinler mahremiyet olgusunu farklı bakış açıları ele alıyorlar, farklı anlayışlar ortaya çıkmıştır. Mesela kimileri mahremiyeti sadece bir hak ve sorumluluk olarak görürken kimileri de sadece insan hakları ve özgürlükle sınırlamıştır. İslam’daki mahremiyet daha kapsayıcıdır. İslamiyet mahremiyeti kişilere bırakmamıştır. Mahremiyetin sınırları ve kuralları Allah tarafından belirlenmiştir. Hükümleriyle de desteklemiştir. Bu sınırlara ve kurallara da bizim uymamızı istemiştir, emretmiştir. Şöyle de düşünebiliriz bizlerin mahremiyete göstereceğimiz saygı aslında ALLAH’A gösterdiğimiz saygıdır. Allah’ın bize emanetine saygıdır. Kişilere saygıda ahlakın idame açısından da gereklidir. Aslında mahremiyet bilinci, kulluk bilinci ile ilişkilidir.

Kaynak: HABER MERKEZİ