Son araştırmalara göre evliliklerin yarısı ilk yedi yıl içerisinde sona ermektedir. Boşanma kararı öncesinde, boşanma sürecinde ve sonrasında aile üyeleri belirli süreçlerden geçerler.
Son araştırmalara göre evliliklerin yarısı ilk yedi yıl içerisinde sona ermektedir. Boşanma kararı öncesinde, boşanma sürecinde ve sonrasında aile üyeleri belirli süreçlerden geçerler. Ayrılık ya da boşanmayı izleyen aylarda aile pek çok değişimi bir arada deneyimler. Duygusal ve fiziksel olarak ayrışma, maddi sorunlar, manevi sorunlar ev değişikliği vb. bunlardan bazılarıdır. Boşanma sürecinin tetikleyicisi olarak ailelerde sözel, ekonomik, duygusal, ruhsal ya da fiziksel şiddet görülebilir. Çocuğun bu gibi durumlara maruz kalması çeşitli duygusal ve davranışsal sorunları beraberinde getirir.
Boşanma sürecinde, çocuklarda suçlanma ve öfke gözlenebilir. Erken yaştaki çocuklarda bilişsel işlemleme kapasiteleri ve yaş döneminin bir özelliği olarak kendini suçlama en sık görülen durumlar arasında yer alır. Çocuk, kendi yaptığı bir davranışın boşanmaya yol açtığını düşünebilir ve/veya boşanma süreciyle ilgili bir ebeveyne aşırı öfke duyabilir. Boşanma, başlı başına güç bir karar olduğundan çocuk kendisini, boşanmayla ilgili görüşüne başvurulmuş halde bulabilir. Bu gibi durumlar, çocuk üzerinde büyük bir yük ve sorumluluk oluşturur. Tıpkı evlilik gibi boşanma da çocuğun değil, eşlerin kararıdır.
Boşanma kararını çocuğun, anne babasından duyması oldukça önemlidir. Gerekirse psikolog veya pedagogtan profesyonel yardım almayı gerektirir. Çünkü çocuğun yaşına uygun şekilde açıklama yapılması gerekir: 'Biz bundan sonra annenle/babanla ayrı evlerde yaşayacağız, anneni/babanı şu… günlerde görebilirsin. Biz yine senin annen baban olmaya devam edeceğiz. Sana olan sevgimiz hiç değişmeyecek…' gibi.
Boşanma süreciyle birlikte çocuğun hayatında pek çok değişim aynı anda olur. Çocuğun/ergenin hayatında en kısa süre içinde düzenlilik oluşturmak, güvende olduğunu hissettirmek çok önemlidir. Boşanmanın ilk yılı yalnız çocuklar için değil yetişkinler için de oldukça zordur. Boşanmış kadınların üçte ikisinde, erkeklerinse üçte birinde önemli ruhsal sorunlar gözlenmektedir. Bu sebeple hem yetişkinlerin hem çocukların, gerekli görüldüğü takdirde psikolojik destek alması, işlevselliğin sürdürülmesi adına oldukça kritiktir.
İstenmeyen ya da sert bir boşanma, bir yetişkini geride kalmış bir gelişim aşamasına döndürebilir veya kişiliğinden beklenmeyen davranışlara itebilir. Bazı yetişkinler tamamen çaresiz, çocukları dahil başkalarının bakımına muhtaç hale gelebilir. Ailede roller değişebilir, çocuklar ebeveynin bakımını üstlenebilir ve sırdaşı olabilir. Çocukta çarpık bir gelişim ve ebeveynin aracılığı ile edinilmiş yanlış bir gerçeklik anlayışı ortaya çıkabilir. Çocuğun kendini ifade etme şekli, belirli bir semptom ortaya çıkarma yönünde olabilir: öfke patlaması, davranım sorunları, kaygı bozuklukları, depresif belirtiler, akademik ve akran grubuyla alakalı güçlükler gibi.
Ayrılma ve boşanmanın hemen sonrasında insanlar kendilerini diğerlerinden soyutlayabilir ya da sosyal yaşamlarını olağanüstü şekilde sürdürme eğiliminde olabilir. Bazı insanlar boşanma ile ilgili olarak mutsuzluk ve öfke duyduklarını kabul etmek yerine, her şeye kolaylıkla uyum sağladıklarını ve kendilerine mükemmel bir hayat kurduklarını iddia edebilir, çeşitli aktivitelere yönelebilir. Ancak duygu ifadesi yerine, duygusal olarak karşılaşılan sorunlardan kaçınmak için yapıldığı takdirde kişinin işlevselliğini bozabilir. İlgilenilen aktiviteler nedeniyle birey, kendi ya da çevresindeki insanların (çocuğu gibi) ihtiyaçları ile ilgilenemez noktaya geldiğinde depresif belirtilerin görülmesi kaçınılmazdır.
Boşanma süreci bir kayıp sürecidir. İlişkinin kaybı, eşin kaybı, güven kaybı gibi. Kaybın ardından yeni bir düzen oluşturabilmek zaman almaktadır. Bu süre zarfında kök ailenin ya da sosyal çevrenin ailenin yanında olması yadsınamaz bir destektir.
Boşanma sürecinin ardından yeniden evlenme gibi durumlarda, eşler ve çocuklar yeni bir düzene uyum sağlamak zorundadır. Bu gibi durumlarda çocuğu öncesinde hazırlamak ve evlilik kararı netleştikten sonra çocukla paylaşmak, çocuğun güvenlik algısını sarsmadan hareket etmeyi kolaylaştırır. Yeni bir aile düzeninin kurulması noktasında her iki taraf da kaygı duyabilir. Oldukça anlaşılır olan bu kaygıyı yalnızca eşler değil, çocuklar da hisseder. Bu sebeple çocuklara tıpkı boşanma sürecinde olduğu gibi açıklama yapmak, yeni eşe anne/baba demeye zorlamamak, mevcut düzeni mümkün olduğunca stabil tutmak oldukça kritiktir.