Fuat Avni’nin Twitter'da yaptığı açıklamaya göre Abdullah Öcalan Hükümete; "Eğer çözüm sürecini bir an önce sonuçlandırmazlarsa, askerlerin darbe yapacağı uyarısında bulunmuş.”

Öcalan bu süreç boyunca hükümeti her türlü noktadan sıkıştırmaya ve süreci hızlandırmaya çalışıyor. Hapiste olduğu sürenin Öcalan'ın psikolojisine yaptığı etkinin farkında olan Hükümet, alabileceği her türlü taviz için bunu kullanıyor.
Hapisten çıkmış ve çözüm süreci için dışarıdan pazarlık eden bir Öcalan ile, hapisteyken pazarlık eden bir Öcalan'ın vereceği taviz aynı olmayacağı gibi, dışarıdaki gücünü kaybetmemeye çalışan bir Öcalan gerçeğiyle de karşı karşıyayız. Üstelik yapılması planlanan darbe uyarısının doğru okunması gerektiğini düşünüyorum. Bu uyarı "kendisine karşı yapılması planlanan bir darbenin uyarısının, Öcalan tarafından hükümete iletilme tarzıdır. Öcalan, Hükümete askerler tarafından bir darbe yapılması ihtimalinin olmadığını biliyor. Daha önce yapılan bütün darbelerde MİT Hükümetlerin kontrolünde değildi. Şimdi ise MİT darbe yapma olasılığı olan birimleri adım adım takip ederek hükümete bilgi veriyor. Asıl “darbe yapma ihtimali olan askerler” Kandil'deki Şahin kanattan başkası değildir.

Hükümet bunu durdurmak için elinden geleni yapıyor. Kısım kısım ve parça parça tavizler vermek de buna dahil. İngilizlerin diplomaside uyguladıkları yöntemi kullanıyorlar. Ayakta durana önce tabure verilir. Tabure ile bir müddet geçince ve ondan sıkılmaya başlayınca tahta sandalye verilir. O da bir müddet oyalayıcı
olur. Daha sonra tahta sandalye yumuşak bir sandalyeye, o da sonrasında koltuğa dönüştürülür.

Abdullah Öcalan’ın ilk yakalandığı zaman asılması engelleyen derin devlet, ileride devletin elindeki büyük bir koz olarak bunu kullanacağı düşüncesiydi. Öcalan'ı asmak sorunu çözmeyecek, 75 milyonluk bir ülkede, sadece 40-50 bin acılı yüreğe su serpecekti. Üstelik Öcalan kahraman olarak kalacaktı. Şimdi ise Öcalan içeride var olma mücadelesi veriyor ve eğer bu mücadeleyi kaybederse orada kimsesiz ve unutulmuş olarak çürümeye mahkum olacağının farkında. Biz ise yine binlerce gencimizi Güneydoğu’daki kirli ve amaçsız savaşta kaybetmeye devam edeceğiz. Maddi kaynaklarımızı saymıyorum bile bu genç canların yanında. Milyarlarca dolarlık kaçakçılık kaynaklı nemadan vazgeçmek istemeyen Kandil'in Şahinleri ise, Öcalan'ı İmralı'ya gömmeye niyetliler. Tam tersine Öcalan, Diyarbakır Belediyesi tarafından şehrin en güzel yerinde kendisine ayrılan büyük alana, mozolesi yapılmış bir şekilde gömülmeye niyetli.

Her ne olursa bu barış sürecinden rahatsız olan ABD ve İsrail ise Kandil vasıtasıyla ABD'nin barış görüşmelerine gözlemci olarak atanmak için elinden geleni yapıyor. ABD’nin, sürecin bozulması için iç kaynakları ve taşeronları vasıtasıyla yaptığı girişimler süreci sekteye uğratsa da, sonlandırmaya yetmedi. Yapılan görüşmelerden yeterli bilgi sağlayamamak bir tarafa, istedikleri yönlendirmeleri yapamamanın sıkıntısını duyuyorlar. Öcalan'da, Hükümet gibi "yabancı gözlemci" fikrine sıcak bakmıyor. Daha önceki yazılarında belirttiği gibi, Türkler ve Kürtler arasındaki "yakınlaşmaların" dahi emperyalist güçler tarafından sabote edildiğini bilen Öcalan, Türk ve Kürt Kardeşlerin kendi aralarındaki sorunları yine kendilerinin çözebileceğini düşünüyor.

Bu durumda Öcalan tarafından dışlanan Batı, Öcalan'ı çoktan gözden çıkarmış durumda mı yoksa Batı tarafından gözden çıkarılan Öcalan mı Batıyı dışlıyor mu demeliyiz ona karar vermek zor.

Görünen o ki; "Asmayalım da besleyelim mi?" sözü anlamını bu vakıa için yitirmiş durumda. Üstelik mümkünse Öcalan'ın içeride ölmemesi için elimizden geleni yapalım. MİT bir kaç kez Öcalan'a suikast planını engellemekte başarılı olmuştu. Eskiden olsa böyle bir suikast girişimi devletin üzerine kalırdı. Şimdi ise Devlet elindeki son kozu, gözü gibi korumak zorunda.

İşin ilginç ve güzel tarafı bu yazıyı bundan 10 yıl önce yazsanız vatan hainliği ile suçlanırdınız. Rahmetli Özal'ın yıkmak için uğraştığı tabular artık çok daha hızlı yıkılıyor. Sadece çağ ve teknoloji değişmiyor, insanlar da çok hızlı değişiyorlar. Bunun diğer bir örneği, ayrılıkçı ilk Kürt partisi PAK’ın Partiya Azadiya Kürdistan’ın (Kürdistan Özgürlük Partisi) kuruluyor olması. Partinin amacı, adından da anlaşılacağı gibi, Bağımsız Kürdistan. PAK'ın Genel Başkanlığını Mustafa Özçelik yapacak. “Kürtlerin devletleşmesini” parti programına koyan PAK, Milliyetçi Kürtlere hitap edecek. Parti kapatmanın yasaklandığı Türkiye için ise bu gerçekten büyük bir adım olacak. “Türkiye için küçük, ama insanlık için büyük bir adım.”