Bahar’ın Yedinci Yılında Suriye?
Coğrafi bir terim olan bu kavram, iki ana mevsim olan yaz ve kışı birbirine bağlayan, daha çok orta kuşakta belirgin, 21 Mart - 21 Haziran ile 23 Eylül -21 Aralık arasında kalan mevsimler olarak tanımlanır. Ancak biz bu kavramı, yeni bir umut, bakış, daha iyi bir hayat vb. özellikleriyle Arap dünyasında devam eden savaşta tanımaya başladık. Bu baharın en çok etkilediği ülke de Suriye olmuştur.
Suriye sahip olduğu 185 bin km²’lik topraklarının kuzeyinde en uzun kara sınırını oluşturan Türkiye, doğusunda zengin petrol yataklarına sahip Irak, güneyinde Ürdün, güneybatısında Lübnan ve İsrail yer alır. Suriye’nin sahip olduğu bu coğrafi konum, küresel ve bölgesel aktörlerin ülke üzerinde strateji kurma planını sürekli hale getirdiğini söylesek yanlış olmaz. Çünkü Suriye, Kuzey Afrika ve Arap Yarımadası’nın, Anadolu ve Avrupa’ya açılan kapısı, aynı zamanda Irak ve Suudi Arabistan gibi büyük petrol ihracatçısı olan ülkelerin Akdeniz üzerinden petrollerini dünya piyasalarına sürmeleri için önemli bir kavşaktır. Bu kavşak noktasına sahip olmak isteyen küresel aktörler, Kuzey Afrika ülkeleri ve Ortadoğu ülkelerinde halkı sokağa dökerek diktatöryel rejimlere karşı isyanı başlatmışlardır. 17 Aralık 2010’da ilk Tunus’ta “Yasemin Devrimi” adıyla daha sonra “Arap Baharı” olarak devam eden bu isyan Cezayir, Mısır, Libya derken Suriye’ye sıçramıştır. Arap baharı çerçevesinde Suriye açısından bu kıvılcımı ele alan küresel güçler, “Suriye üzerinde doğrudan bir hâkimiyet kurmadıkları müddetçe Ortadoğu’ya hâkim olamayacaklarının” farkındaydılar. Bundan dolayı Suriye’nin karışması bu güçler için bir hedef olup ve bu hedefi gerçekleştirmek için başarılıda olmuşlardır.
Arap baharıyla ilgili en güzel tanımı Bremen Üniversitesi Kültür Bilimleri Enstitüsü Öğretim Görevlisi olan Dr. Detlev Quintern yapmıştır. Detley Arap baharını, “İslam ahlakında ilk sırada yer alan adalet ilkesinden uzaklaşan Arap dünyasında, meydana gelen adalet idealinin rönesansı” şeklinde tanımlamıştır. Arap dünyasında kaybolan bu adalet olgusu küresel güçlerin bölgede demokratik ve adil yönetim propaganda faaliyetlerini arttırmıştır. Yaptıkları bu propagandalar savaşın kapsamının genişleyerek günümüze kadar devam etmesine sebep olmuştur. Ayrıca, bölgedeki karşılık, küresel güçlerin maşa olarak kullandıkları yerel güçler ve terör örgütleri aracılığıyla emellerini rahatlıkla gerçekleştirme olanağını arttırmıştır.
Suriye’de Arap baharı adı altında başlayıp yaşanan bu karşılık, 7 yıldır devam eden bir savaşı ve dramı beraberinde getirmiştir. Bu baharın ortaya çıkardığı tabloyu üç madde de özetleyecek olursak;
- Ülkenin kültürel etnik yapısını değiştirmeye devam ediyorlar. Savaş öncesi ülke nüfusunun %74-83’ü Arap, %7-8’i Kürt, %5-6’sı Türk ve %4’ü Ermeni ve diğer etnik gruplardan oluşmaktaydı. Ya şimdi!
- .Savaştan önce 23-25 milyon nüfusa sahip olan ülkenin şimdiki nüfusu!
- Savaştan önce ülke nüfusunun yaklaşık %74-81’i Sünni müslümanlardan, %10-12’si Nusayrilerden, %6-10 Hıristiyanlardan ve %3’ü Dürzi ve diğer dini gruplardan oluşmaktaydı. Peki ya şimdi!
Sorgulanması gereken nokta, Suriye’de 7 yıldır devam eden savaşta 900 binden fazla insanın katledilip 7 milyon insanın mülteci konumuna düştüğü ortamda gerekçenin ne olduğudur. Bu katliamı yapanlar gerekçeyi BAHAR diye adlandırmışlardır.
Sizce bahar bir gerekçe mi?