Asgari Ücret Değil Adil Paylaşım Yapılmalı
Asgari ücret tespit komisyonu çalışanlara 1404 lirayı uygun gördü. Bu rakam, ülkemizde bir insanın geçinebilmesinin asgari limiti değildir. Gerçekten geçinebilmek için bir insanın en azından 2000 liralık bir ücret alması gerekir. Bu nedenle halkımıza layık görülen bu rakamı asgari geçim değil, ölmemek için verilen rakam olduğunu düşünüyoruz.
Biz, çalışan insanlara en azından 2000 liranın verilmesini talep ettiğimizde özellikle ekonomiyle uğraşanların çoğu feryada başlayacak, karşımıza karışık istatistiki veriler çıkararak, asgari ücretin yükselmesi durumunda ekonominin batacağını, şirketlerin çökeceğini, yabancı sermayenin ülkeyi terk edeceğini söyleyeceklerdir.
Belki onların bakış açılarından baktığımızda bu öngörü doğrudur. Fakat hayat sadece istatistiklerden ibaret değildir. Sadece ekonomiden de ibaret değildir. Bunun sosyoloji ve psikolojik versiyonu olduğu gibi hak ve hakkaniyet versiyonu da vardır. Düşünebiliyor musunuz? Siz bir insanı haftanın beş günü sabahtan akşama kadar durmadan çalıştıracaksınız ama ay sonunda onun geçimini sağlayacağı kadar bir parayı vermeyecek ve onu açlık sınırına mahkum edeceksiniz. Bu adelet midir? Yani her şey ekonomi değil adalet, hak ve hukuk denilen bir kavram da vardır.
Peki, işletme sahibi hayatın ve paranın kendisine sunduğu tüm nimetleri yaşarken, yanında çalışan insan açlık sınırıyla boğuşacak ve hatta geçinebilmek için tüm aile efradıyla çalışacak. Bu doğru mudur? Çalışıyorsunuz ama geçinemiyorsunuz. Bu adalet değildir.
Burada yanlış olan bir durum vardır. Devletin, milletiyle birlikte bu yanlışlığı çözmesi gerekir. O da gelir dağılımının adil bir şekilde paylaşılmasıdır. En azından çalışan insanlara insanca yaşamasını sağlayacak bir gelir dağılımı sunulmalıdır. İşletmeler, karlarının biraz azalmasını artık kabul etmeleri gerekir. Günümüzde köle gibi insanları çalıştırıp, onlara komik rakamlar ödeme dönemi değildir. Herkesin hakkını aldığı ve nimetleri birlikte paylaştığı bir dönem olmalıdır. Eğer, ekonomimiz işçinin alın terinin sömürüsü üzerine kurulmuşsa ve eğer bu sömürü düzen yıkıldığında ülke batıyorsa varsın batsın. İşçinin alın terini sömürerek oluşacak bir refah kimseye mutluluk sağlamaz.
Madem ki işçiye üç kuruş fazla verildiğinde ülke ekonomisi batıyorsa yanlış bir ekonomi sistemi var demektir. Neden bu yanlışın faturası işçiye kesiliyor? Bu yanlışın faturası patronlara ve işletmelere kesilmesi gerekmez mi? Karlarından biraz kısarak onlar da ekonomik sıkıntıyı göğüslemeleri gerekmez mi? Ekonominin tüm sıkıntısı neden garib işçinin üzerine bırakılıyor. Bir işletme, işçisinin hak ettiği ücreti veremiyorsa o işi yapmamalı. Artık, emek sömürüsü yaparak para kazanma dönemi bitirilmelidir.
Sonuçta devlet kendi yanında çalıştırdığı işçinin ücretini asgari ücretin çok üzerinde vermektedir. Sorun özel sektörün bu konuda cimri davranmasından kaynaklanmaktadır. Devlet, neden bu sorumluluğu kendisi üstlenmektedir? Biraz da işletmeler ekonomik sıkıntıyı göğüslemeli, karlarını katlamak yerine bu dönemde halkının yanında bulunarak dayanışma sağlamaları gerekir.
Devlet, kendi ürettiği üretimi (elektirik, su, doğalgaz, ulaşım) hiçbir indirime gitmeyip, bilakis en ufak ekonomik dalgalanmada zam yaparken, ülkesindeki insanların ücretleri konusunda cimri davranmamalıdır. Sonuçta bu ücreti devlet değil özel sektör vermektedir ve devletin bu konuda hakem olması gerekmektedir. Ayrıca, var olan ekonomik sistemi adalet ve hakkaniyet üzerine kurması gerekir. Çünkü devleti var eden adalettir. Hak ve hukuka riayet etmesidir.
Son olarak şunu da belirtmeliyim ki ülke ekonomisi çalışan kesime üç kuruş fazla verildiğinde batıyor endişesi nedeniyle bu kesimin ücreti düşük tutulması hiç de adil değildir. Eğer gerçekten ülke ekonomisinin çökmesi istenmiyorsa o halde tüm ücret alanların (memur, asker, siyasetçi) maaşları aşşağı çekilsin. Böylece herkes dayanışma içerisinde ülke kalkınmasına hizmet etmiş olur.
O halde isçiye 2000 lira vermek için diğer kesimlerin vekillerin patronların memurların askerlerin maaşı aşağı çekilsin. Hani kardeştik, hani 20000 alan general ülkesine ihanet ederken 1000 lira alan tankların önüne yattı. 15 Temmuz'da yüksek maaş alan, iyi eğitimli ve semizlemiş kişilerin vatana nasıl ihanet ettiklerini gördük. Bu insanlar daha iyi yaşasın diye Mehmet asgari ücrete talim ediyordu. Artık bu düzen ve mantık değişmeli... Mehmet'in alın teri üzerinden birileri keyif çatmamalı... Birgin Mehmet de yeter derse kim durduracak?
Ekonomik sıkıntıyı sadece garibana yükleyip kendileri keyif çatanlar bizden değil. Neymiş? 2000 lira verirsek ülke batarmış. Aslında ülke batmaz, sadece bunu diyenlerin geliri düşer. Bu nedenle karşı çıkmaktadırlar. Gelir dağılımı adil olursa bu sorun ortadan kalkar. Sorun ülkenin yüzde ikilik bir kesimin gelirin çoğuna el koyması ve diğer kesimlere bir şeyin kalmamasıdır. Birilerinin rant ve haksız kazancını kesersek sorun kalmaz.
Biz, batinin dayattığı zulüm ve sömürü düzenine göre değil Allah ve Resulünün önerdiği yönteme göre düşünmeliyiz. Kötü günde Mehmedden şehit olmasını isterken, iyi günde Mehmed'e üç kuruşuz çok gör. Böyle bir düzen yanlış ve haksızlık üzerine kurulmuştur. Böyle bir adelet ve hak anlayışı olmaz. Lütfen aklınızı başınıza toplayın. Toplumu bir arada tutan unsur, gelir dağılımın adil olmasıdır. Yani hak, hukuk ve adalettir. Sıkıntı varsa bunu bir kesim değil tüm kesimler paylaşmalıdır.
Ek: Bölgelere göre farklı asgari ücret limiti uygulanabileceği gibi, işletmelerin kar ve gelir oranına göre de asgari ücret değişebilir.