Araplar Bizi Arkadan Vurdu Propagandası
İngiliz aklı, Türkler ile Arapları birbirinden ayırmak için
Türkiye’de ve Türk tarih kitaplarında Araplar bizi arkadan vurdu
bilgilerini yazıp bir nesli böyle bir beyin yıkamaya tabi tuttu.
Bazı küçük örnekler genelleştirilerek tüm Arapların bizi arkadan
vurduğu şeklinde yansıtıldı. Arapların tarih kitabına da Türkler
sizi sömürdü, gelişmenizi engelledi şeklinde bilgi yazarak onlara
da Türk düşmanlığını aşıladı.
Şimdi Araplar bizi arkadan vurdu bilgisinin gerçek olmadığını
açıklayalım:
Bu propagandanın kaynağı Mekke Şerifi Hüseyin’in isyanıdır. Halbuki Şerif Hüseyin’in tüm asker sayısı 4000 civarındaydı ve savaş bittiğinde bu sayı ancak 30 bin civarına ulaşmıştı. Bu ordu da Milliyetetçilik düşüncesinden değil, ganimet ve yağma amacıyla İngilizlerin yönlendirmesi ve satın almasıyla hareket etmiştir.
Halbuki bu sırada Osmanlı Ordusunda 300 bin Arap askeri
bulunuyordu. Hatta Çanakkale cephesinde Mustafa Kemal’in komuta
ettiği 19. kolordunun çoğu Araplardan oluşuyordu.
Osmanlı Devleti’nin yanında bulunan Arap kabile ve devletlerden
bahsedilmemektedir.
Halbuki o dönemde tüm Irak ve Liderleri Uceymi Sadun Paşa Osmanlı
Devleti’nin yanında bulunuyordu. Hatta, Irak'taki Şii önderler ve
Ayetullahlar bile İngilizlere karşı Osmanlıların desteklenmesine
dair fetvalar yayınladılar, Kutul Amara'da Osmanlı'nın yanında
bulundular.
Ayrıca, bu dönemde Hicaz’da Ali Reşid kabilesi egemendi, bugünkü
Suudi Arabistan topraklarında ve bu devlet başından beri Osmanlı
yanlısı bir siyaset izlemiş, Ali Suud ailesini kontrol altına
almıştır. Ali Reşid kabilesi (devleti) birinci dünya savaşı boyunca
Osmanlı’nın yanında savaşmıştır.
Bunun yanında bugünkü Katar emirliliğinin bulunduğu Ali Sani ailesi
ve kabilesi de sıkı bir Osmanlı yanlısıdır. Kuveyt Şeyhi Mübarek
Sabah Türk yanlısıydı.
Mesela Lübnan dağlarındaki Dürziler bile Nablus yenilgisiyle
geri çekilen Osmanlı Ordusuna saldırmamıştır. Komutanımız Cemal
Paşa, Dürzilerle kurduğu yakın ilişkiye bunları bağlar..
Ayrıca Yemendeki tüm kabileler Osmanlı’yı destekledikleri gibi,
Osmanlı savaşı kaybetmesine rağmen teslim olmadılar ve İngilizlere
kök söktürdüler.
Medine’de Fahreddin Paşa’nın yanında savaşan Arap kabileleri de
unutturulmuştur. Bu kabilelerin isimleri tarih kitaplarında
kayıtlıdır. Hatta bu kabile liderlerinden bazıları Osmanlıları
destekledikleri için Şerif Hüseyin tarafından asılacaktır.
Libya’daki Senusi Emirliği de Osmanlıyı desteklemiş ve hatta
Osmanlı’ya yardım amacıyla Mısır’daki İngilizlere saldırmıştır.
Senusi Emiri Şeyh Ahmed Senusi’de Kurtuluş Savaşına
katılmıştır.
Ayrıca Suriyeli olan Yusuf el-Azme’de Çanakkale savaşına katılmış,
komutanlık yapmış ve Osmanlı’nın yanında sonuna kadar bulunmuştur.
Fransızlarla yapılan savaşta Suriye’de şehid olmuştur.
Hatta bu dönemde Riyad’da ikamet eden ve bugünkü Suudi Arabistan
devletinin kurucusu olan Melik Abdulaziz, İngiliz komutan’ın isyan
teklifine “Riyad halkı Türkleri destekliyor ve onları İslam’ın
koruyucusu olarak görüyor. Kim bizden bu şekilde ihanet etmemizi
isterse onu hapse atarım” demiştir.
Sudan’ın Darfur bölgesinde kurulmuş olan İslam Devleti de sonuna
kadar Osmanlıyı desteklemiştir. Bu amaçla güneyden Mısır’daki
İngilizlere saldırmıştır. Bu saldırı sırasında liderlerinden Ali b.
Dinar şehit düşmüştür.
Görüldüğü gibi Araplar bizi arkadan vurdu iddiası münferid Arap
çıkışıdır (Şerif Hüseyin ve Oğlu Faysal) ve tüm Arapları
kapsamaz.
Not: Sarıkamışta şehit olan Osmanlı Askerlerin çoğu Filistin
kökenliydi ve sıcak bölge insanlarıydı...
HİCAZ GERÇEK ANLAMDA OSMANLI DEVLETİNE BAĞLI DEĞİLDİ
Günümüz insanları, Hicaz adını verdiğimiz Arap bölgesinin
Osmanlılara tam anlamı ile bağlı olduğunu sanır. Halbuki Osmanlı
Devleti hiçbir zaman gerçek anlamda Hicaz'a egemen olmadı. Hatta
hicaz'ın Osmanlı'ya katılması da kendi isteği ile olmuştur. Mısır'ı
feth eden Yavuz Sultan Selim'e hicaz emiri bağlılığını sunar ve
böyle Osmanlı'nın buraya egemenliği başlar. Ama aslında Hicaz
bölgesi hep kendine has bir şekilde yönetilmiştir.
Bölge, şeklen Osmanlılara bağlı emirlikler tarafından
yönetiliyordu. Bu emirlikler arasında savaşlar oluyor, emirin
ölmesi sonucu yerine geçen oğulları veya kardeşleri arasında taht
kavgaları oluyor, Osmanlı Devleti de taraflardan birisini
destekleyip iktidara taşıyordu, ama bölgede topraklar sık sık
emirler arasında yer değiştiriyordu. İngilizler, Basra Körfezine
girmeye başlayınca birbirleriyle savaşan bu emirler içerisinde
Osmanlı'nın desteklemediği emirleri destekleyerek yandaş
oluşturdular.
Örneğin o dönemde hicaz İbni Reşid ailesinin elindeydi ve bu aile
Osmanlı yanlısıydı. Bu aileye karşı Ali Suud (bugünkü Suudi ailesi)
mücadele halindeydi ve Osmanlı Devleti İbn Reşid ailesini
desteklediğinden Ali Suud'a İngilizler yanaştılar. Fakat bilinenin
aksine Ali Suud ailesi Osmanlı'ya ihanet etmedi. Her ne kadar
1800'lerde bölgede isyan çıkarmış olsalar da bu klasik anlamda bir
Milliyetçi isyan değil, bölgede sık sık yaşanan isyanların
benzeridir ve Osmanlı bunu bastırmıştır.
Birinci Dünya savaşı boyunca şeklen de olsa Osmanlıları destekledi
fakat ihanet etmedi. Savaşın bitmesi ve Osmanlı'nın çekilmesi
üzerine İngilizlerin Şerif Hüseyin'i tasfiye etmek için kullanması
sonucu Suud ailesi öne çıktı ve bugünkü Suudi Arabistan'ın
temelleri atıldı.
Tarih, anlatılandan farklıdır...