Ahkam Tefsiri

Ebû Bekr Cessâs hazretleri hanefî mezhebinin ileri gelen âlimlerindendir.

Ebû Bekr Cessâs hazretleri, Kur’ân-ı kerimdeki ahkâm yani hükümleri beyan eden âyet-i kerimeleri tefsir etti.

Bu tefsirine, “Ahkam-ül-Kur’an”, adını verdi.

Tefsîr ilminde yüksek bir yeri olan Cessâs, Ahkam-ül-Kur’an adlı eserini, Kur’ân-ı kerîmdeki fıkhî hüküm beyan eden âyet-i kerîmelerin hükümlerini anlatmak için yazmıştır.

Tefsîrinde, yalnız ahkama (hüküm beyan eden) âit âyet-i kerîmelerin tefsîrini yapmıştır. Bu eseri 4 cild halinde basılmıştır.

Nâsih-ül-Kur’ân ve Mensûhuhü

İbni Haccac Nişâbûrî hazretleri, kıraat, hadis ve Kur’ân-ı kerimin nâsih ve mensûhünü çok iyi biliyordu.

Yüzbin hadîs-i şerîfi râvileriyle birlikte ezberleyerek hâfız oldu.

Hadîs rivâyet eden âlimler ve kitap yazanlar hakkında tam bir ihtisasa sahip oldu.

Nişâbûr’da yirmi sene bu hususta ders okuttu.

Kur’ân ilimlerinde engin bilgi sahibi idi.

Kırâat ilminde kırâatine herkes itibar ederdi.

Onun kırâatinin doğruluğunda, âlimlerin kanâati vardı.

Mes’eleleri çok güzel kavrar, fasîh bir dille izâh ederdi.

Bu yüzden yirmi yıl bıkıp usanmadan, gece ve gündüz onun derslerine devam eden âlimler oldu.

İlminden istifâde edip, güzel sözlerini duydular.

Yaşı seksenin üzerine çıkınca, hadîs rivâyet edemez oldu.

Kur’ân-ı kerimin nâsih ve mensûhu hakkında kitap yazdı. Kitabına “Nâsih-ül-Kur’ân ve Mensûhuhü” adını verdi.

Taberi Tefsiri

İbn-i Cerîr Taberî hazretleri, bilhassa tefsîr ilminde meşhûr olup, tefsîri ile tanındı.

Câmi-ul-beyân et te’vîl-ül-Kur’ân” adlı bu eseri, Eshâb-ı kiramın ve Tabiînin rivâyetlerini toplayan en geniş tefsîrlerdendir.

Kendisine gelen rivâyetleri çeşitli yönlerden inceledi.

Âyet-i kerîmelerden çıkarılmış olan hükümleri bildirip, lüzumunda Arapçanın kaideleri hakkında da bilgi verdi.

Daha önce yazılmış pekçok tefsîrdeki bilgileri, eserinde değerlendirdi.

Bu eserinin mukaddimesinde Kur’ân-ı kerîmin belâgat ve fesâhatından, i’câzından bahsederek Kur’ân-ı kerîmin yedi harf üzerine nüzûlü, te’vîl ve tefsîr hakkında bilgi vermektedir.

Sahâbe, Tabiîn ve Tebe-i tabiîn kavilleri üzerinde durarak, nâsih ve mensûh, hurûfu mukattaa (sûre başlarındaki harfler) hakkında açıklamalarda bulunmaktadır. Bu eserinde rivâyet bakımından İbn-i Cüreyc, Abdurrahmân bin Zeyd, Mukâtil bin Hibbân tefsîrlerini kaynak almıştır.

Lügat bakımından Ahfeş, Kisâî, Kutkub, Ferrâ gibi nahiv âlimlerinin eserlerinden istifâde etmiştir.

Bu eser âlimler tarafından çok beğenildi.

İnsanlar, Taberî tefsîrini ilk önce kopye ederler, daha sonra huzûruna gelip, onun ağzından açıklamasıyla birlikte dinleyerek yanlışlarını düzeltirlerdi.

Böylece yüzlerce âlim kendisine talebe olup, her biri en az birer tane Taberî tefsîri yazıp, Taberî’nin ilminin yayılmasına vesîle oldular. Bunlardan biri de, muasırı, ilminin yüksekliği ile meşhûr İbn-i Huzeyme’dir.

İmâm-ı Nevevî, “Taberî’nin yazdığı tefsîrin bir benzeri daha yazılmamıştır Bu hususta ittifâk vardır” demektedir.

Şafiî mezhebinde büyük fıkıh âlimlerinden olan Ebû Hâmid-i İsferânî de,

“Bir kimse İbn-i Cerîr tefsîrini elde etmek için Çin’e kadar gitse, çok birşey yapmış olmaz” demiştir.

Taberî tefsîri, daha sonra gelen âlimlerin birçoğu tarafından kaynak olarak kullanıldı.

Taberî tefsîri 23 cild olup, birçok defa basıldı.

Taberi tefsirinde, otuzbinon hadis-i şerif bulunmaktadır.

Kitâb-ül-Meânî

İmam Ferrâ (r.h.) hazretlerinin “Kitâb-ül-Meânî”yi yazmasının sebebi, şöyle anlatılır:

Talebelerinden Ömer bin Bükeyr, Ferrâ’ya bir mektûb yazdı. Bu mektûbunda dedi ki:

“Burada vâlimiz olan Hasan bin Sehl ile irtibâtım var. Yanına gidip geliyorum. Bana, Kur’ân-ı kerîm ile ilgili suâller soruyor. Ben de cevap veremiyorum. Bana müracaat edebileceğim bir kitap yazıverirseniz çok iyi olur” dedi.

Ferrâ, mektûbu okuyunca, talebelerini topladı. Size Kur’ân-ı kerîm ile alâkalı bir kitâb yazdıracağım. Ben söyliyeceğim siz yazacaksınız, dedi.

Bir gün ta’yin ettiler. O günde bütün talebeleri ve yazmak istiyenler mescidde toplandı.

Ferrâ orada, ezanları okuyan ve aynı zamanda kurrâdan olan birisine,

“Sen okumaya başla” dedi.

Müezzin, Fâtiha-i şerîfeyi okudu.

Ferrâ da tefsîrini yaptı.

Bu şekilde Kur’ân-ı kerîmin sonuna kadar, birisi Kur’ân-ı kerîmi okudu. Ferrâ da tefsîrini yaptı. Böylece bin yaprak tutan bir tefsîr meydana geldi.

Esbâb-i Nüzûlü İlmininde Âlimdi

Mücâhid bin Cebr hazretleri, müfessir idi.

Hususiyetle de “Esbâb-i Nüzûl” hakkında büyük bir alim idi.

İbn-i Abbâs’ın derslerine devam edip, kırâat ilmini öğrenmek için Kur’ân-ı kerîmi defalarca hatmetmiş ve bizzat kırâatini ona dinletmiştir.

Kur’ân-ı kerîmin her âyetinin tefsîri, nüzûl (geliş) sebebi hakkında ayrı ayrı üçer defa sorup, izah etmek sûretiyle cevap almıştır.

Kendisi şöyle buyurmuştur.

“Ben Kur’ân-ı kerîmi otuz defa İbn-i Abbâs hazretlerinin huzûrunda okudum. Her âyeti okudukça üzerinde durup, izahını ve nüzûl sebebini sorup inceledim.”

Rivâyete dayanan ilk tefsîr kitabını Mücâhid bin Cebr yazmıştır.

Tefsîre dâir rivâyetlerin; hocası İbn-i Abbâs’tan naklederek yazdırmıştır.

Onun tefsîre dâir rivâyetlerini imlâ eden (kaleme alan) Kâsım bin Eb’il Bez’dir.

Mücâhid bin Cebr’in tefsîrini İbn-i Nûceyh, İbn-i Cerîr gibi âlimler rivâyet etmiştir.

Bin Cildlik Tefsir Yazdı

İbn-i Şâhin hazretleri bütün ömrü boyunca insanlara va’z ve nasîhat etti.

Öğütleriyle insanları doğru yola çağırdı.,

Talebelerinden İbn-i Ebî Fevâris onun hakkında buyurdu:

İbn-i Şâhin hazretleri kimsenin yazamayacağı” kadar çok kitap yazarak, ders ve va’zlarına yetişemeyenlere de ilmini ulaştırmaya çalıştı. Yüzlerce cildlik üçyüz çeşit, diğer bir rivâyette de üçyüzotuz çeşit kitap yazdı.

Kâdı Muhammed Bin Dâvûdî anlatır;

“İbn-i Şâhin bana, ilk yazmaya başladığından bu zamana kadar, mürekkebe yediyüz dirhem para verdiğini söyledi.”

İmâm-ı Süyûtî ise,

“Tefsîr âlimlerinin sonuncusu İbn-i Şâhin’in bin cildlik tefsîri ve binbeşyüz cildlik müsnedi vardır. O, yirmisekiz kantar mürekkeb kullanmıştır” buyurmaktadır.

Fatiha Sûresini Nasıl Tefsir Ettin

Şeyh Ebu’l Faruk Süleyman Hilmi Silistrevi (k.s.) hazretleri, ders esnasında anlattı:

—Harun Reşıd'in kapıcısı, tefsir yapıp, halifeden ihsan almak için gelen kişiye :

Fatiha-i şerifeye nasıl mânâ verdin, demiş.

Adam uyanmış ve utanarak dönmüş.

Yani, "arasıra padişahtan da yardım taleb ederim diye mi mânâ verdin," demek istemiş.

Halbuki Fatiha-i şerifede

"yalnız senden vardım talep ederim" deniyor.

Tefsir Bitinceye Kadar Ölmek İstemedi

Muhyiddîn Niksârî hazretleri, Cum’a günleri tefsîr dersleri verdi.

Ba’zen Ayasofya Câmii’nde, ba’zan da yeni yaptırılan Sultan Bâyezîd Câmii’nde va’z verdi ve tefsîr de okuttu.

Ayasofya’daki tefsîr derslerinde Sultan İkinci Bâyezîd Hân da hâzır bulunurdu.

Tamamlayınca, talebelerine ve cemâate dönüp şöyle buyurdu:

“Allahü teâlâdan Kur’ân-ı kerîmin tefsîrini okutma işini tamamlamam için bana mühlet vermesini niyaz etmiştim. Allahü teâlâya hamdü senalar olsun ki, duâm kabûl oldu, dersimi tamamladım. Şimdi duâm odur ki, ömrüm îmân ile son bulsun.

Son nefesimde Kelime-i şehâdeti söyliyerek rûhumu teslim edeyim. Sonra gönülden duâda bulundu.

Orada bulunanlar hepbir ağızdan âmin dediler.

Muhyiddîn Niksârî, evine varınca hastalandı.

Çok geçmeden de vefât etti.

Üç Tefsir Yazdı

İmam Vâhidî hazretleri üç tefsir yazdı.

1-Tefsîr-i Basît,

2-Tefsîr-i Vesît

2- Tefsîr-i Vecîz tefsiri…

İmam Vâhidî hazretleri, "Tefsîr-i Vesît" ismindeki kitabını hazırlamak için pek fazla tetkîkatta bulunup, çok faydalı şeyler yazdı.

Bu eserinde sûreleri tefsîr etmezden önce, sûrelerin fazîletleri hakkındaki hadîs-i şerîfleri yazmaktadır.

İnsanlar Bilgi Sevilerine Göre Tefsir Okumladır

Şâh Veliyyullah Dehlevî (k.s.) hazretleri Fârisî olarak kısa ve özlü bir tefsîr yazdı. Tefsirine, Feth-ür-Rahmân fî Tefsîr-il-Kur’ân, ismin verdi. İlim sâhibi olup, tefsîr okuyabilecek seviyeye gelen talebelerine tâlim ettirdi. Tefsîr okuyabilecek seviyeye gelmeyenlerin tefsir okumamalarını söyledi. Buyurdular.

Ve buyurdular: Kişi, ilmi seviyesine göre kitap okumalıdır. Kişi, tefsir okuyup anlama seviyesine gelmediğiz zaman, pek kıymetli tefsir kitabından fayda yerine zarar görebilir...

MÜTEBER TEFSİRLERİ OKUYUN

Tefsir ve meâl ile meşgul olan bir kişi gerekli ilimleri tahsil ettikten sonra kendi seviyesine mutlaka makbul ve müteber tefsirleri okumalıdır.

HİKMETLER

İstiğfar

Ahmed Yesevî (k.s.) hazretleri buyurdu:

"Çeşitli günahlar sebebiyle, paslanmış bir hâl alan gönüller için çâre şudur ki, Allahü teâlâya çok tövbe, istiğfar etmeli. Her zaman Allahü teâlâyı düşünmeli, O’nun razı olduğu, beğendiği işleri yapmalı, hiçbir zaman O'ndan gafil olmamalıdır."

İstikamet

Abdülmecid Hani (k.s.) hazretleri buyurdu:

“Nakşibendi yolunda esas olan istikamettir. Bu istikamet de halkı Hakk’a davet edip onların hidayete ulaşmasına yardımcı olmaktır.“

Hakiki adam

Ali Şir Nevai buyurdu:

“Nefsinin dizginlerini ele geçirip ruhunu hakim kılan kimse hakiki adamdır.”

Gönül perişanlığı

Şeyh Sa’di-i Şirazi (Rah.) hazretleri buyurdu:

“Gönlünün perişan olmasını istemiyorsan, perişan olanları gönlünden çıkarma.”

Herkesi bir yoldan götürürler

Hace Ubeydullah Ahrar (k.s.) hazretleri buyurdu:

“Ben bu yolu halka hizmetten elde ettim. Herkesi bir yoldan götürürler. Bizi hizmet yolundan götürdüler. Hayır umduğum herkese hizmet ederim“

İnsanda edep

Şem-i Tebrizi (k.s.) hazretleri buyurdu:

“İnsanoğlunun edepten nasibi yoksa insan değildir. İnsan ile hayvan arasını ayıran edeptir”