Yaklaşık 1 aydır sizlerle birlikteyiz değerli İstiklal okurları... Ekibimle birlikte sizlere daha iyi bir gazete hazırlamanın gayreti içerisinde olduk.
Yaklaşık 1 aydır sizlerle birlikteyiz değerli İstiklal okurları... Ekibimle birlikte sizlere daha iyi bir gazete hazırlamanın gayreti içerisinde olduk. Birebir yazma fırsatını da şimdi yakalayabildik. Bundan sonra da zaman zaman birlikte olacağız.
***
Eve yeni gelmiştim, saat 20.30 sularıydı, telefonum çaldı... Bir gazeteci arkadaş, "Usta, köprünün Anadolu yakasında tanklar var. Avrupa yakasına geçişi kapatmışlar. Ne oluyor?" diye sordu. Sordu da "Ne olduğunu" sanki ben biliyordum! İki-üç yere telefon ettim. Biri dedi ki "Köprüde süsleme yapacaklardı, belki odur." Diğeri "Yoğun ihbar almışlardır" falan dedi. Her ikisine de "Tankla mı?" sorusunu yönelttim. Onlar da aynısını dediler: Tank mı! Tankı algılayamamışlardı... Algılanacak gibi de değildi zaten. Aklıma geliyordu ama mantığım kabul etmiyordu. Zamanın ve aklımın durduğu dakikalarda hem AK Parti İl Başkanlığı, hem de AK Parti Üsküdar İlçe Başkanlığı'ndan iki ayrı mesaj geldi: Acil, il ve ilçe merkezlerine gelin! O sırada haber kanalları da altyazılar geçmeye başladı... Hepsi "Sebebinin anlaşılmadığı askeri hareketlilik yaşanıyor" diye yazıyordu. İlçeye gittiğimde; gelmeyenleri bilmem ama orada olan arkadaşlarımın yüzünde korkudan eser yoktu... Sadece büyük davamızın sekteye uğramasından endişe ediyorduk. Tıpkı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne yürüdüğümüz onbinler gibi...
***
Kızım telefon etti: Baba eve gel, annem fenalaştı, ağabeyim de yok!
Mecburen eve gittim, o esnada oğlum da geldi. Reis, "Sokağa, meydanlara çıkın" emrini verince, oğlum, annesine "Evde duracak zaman değil. Şimdi çıkmazsak yarın çıkacak yüzümüz olmaz" dedi.
Üst katımızda oturan kuzenim de geldi, abdestlerimizi, bayraklarımızı aldık ve çıktık.
Köprüye doğru yürürken biri bize doğru geldi ve "Eve dönün, asker herkesi öldürüyor" dedi. Kim olduğunu sordum, sivil polis olduğunu söyledi. Önce oğlum, sonra kuzenim üstünden geçti. Yere yığılmış "Hocam yardım et" diyerek inliyordu. "Yardım sadece Allah-ü Teala'dan istenir" diyerek yüzüne tükürdüm.
***
Köprüde tanklarla aramızda en fazla 150 metre vardı. İnsafsızca, şerefsizce ateş ediliyordu "Darbeye hayır. Asker kışlaya" diye bağıranların üzerine...
"Daha ileri gitmeyin" dememe kalmadan, yanımızdan geçen iki yiğit aynı anda vurulup yere düştü. Biri şehadet şerbetini içti diğeri Gazi oldu. Üstümüzden geçen kahpe kurşunlar ise bize değmedi. Nasip meselesi!
***
Aslında 15 Temmuz'a ait herkesin benzer hikayeleri vardır...
Bu arada bir de 14 Ağustos var değil mi? Hani Fetoş'un kriptolu bir şekilde "Darbenin büyüğü 14 Ağustos'ta" dediği... Korku salmaya kalktığı... Vallahi Billahi kulak asmayın bu bunağa...
İlk darbeyi 15 Temmuz'da savuşturan bu asil millet, 14 Ağustos'un cevabını da 7 Ağustos'ta hem Yenikapı'da hem de Türkiye'nin tüm meydanlarında verdi. Artık bundan sonra ne Fetoş'un ne de ağababası olan İngiltere, ABD, İsrail ve Almanya gibi diğer emperyalistlerin maçası yer Türkiye'ye karşı kalkışmaya.