10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nü Ortadoğu’daki savaşların gölgesinde hatırlamaya çalışıyoruz. Irak’ın işgali, Suriye’deki vekâlet savaşları, Yemen iç savaşları, Doğu Akdeniz’e, Kıbrıs’ın yakınlarına demirleyen dünya ülkelerinin petrol arama ve savaş gemileri, Fırat’ın doğusundaki ABD destekli YPG-PYD-PKK terörü, Rusya-Ukrayna krizi, vb. krizlerle liste uzayıp gidiyor. Gün geçmiyor ki, intihar saldırısı, araç kundaklanması, bomba yüklü araçlarla sivillere yönelik saldırılar veyahut hava bombardımanları ile her gün onlarca masum insan ölmesin.
Kimi zaman bu küresel terör saldırılarında arta kalan insan öyküleri, yarım kalmış sevgiler, yarım kalmış kahramanlıklar, yarım kalmış mülteci yaşamları kısaca sahici yaşamlar ekranlarımıza yansıyor. Bizler onları bir film izler gibi izlerken, dünyanın en zor coğrafyasında yaşadığımızı unutuyoruz. Bir intihar saldırısının, bir hava saldırısının veya füze saldırısının tam ortasında kalıyoruz bazen. Küresel güç hesaplaşmalarının, şiddet ve nefret sarmalının tanığı olan insanların acılarını paylaşıyor, insanlığın silkinip kendine gelmesini bekliyoruz. Doğal olarak ülkemizin, bölgenin, güvenlik güçlerimizin hatta sevdiklerimizin, yakınlarımızın, komşularımız geleceğinden endişe etmeye başlıyoruz. İşte bu aşamada insanlık, insan hakları, yaşama hakkı gibi kavramlar zihnimizde canlanıyor.
Arjantin'in başkenti Buenos Aires'te 1 Aralık 2018’de başlayan G20 Liderler Zirvesi birçok konuda uluslararası kamuoyunun gündemini belirledi. Dünyanın en büyük ekonomileri ve Avrupa Birliği'nden (AB) oluşan G20 Liderler Zirvesi, Rusya-Ukrayna krizi, ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşları, Suudi Veliaht Prens'in zirvedeki yeri ve sonuç bildirgesindeki iklim değişikliği ayrışması ile kayıtlara geçti. "Adil ve Sürdürülebilir Gelecek" temalı özel oturumların yapıldığı G20 Liderler Zirvesi’nde ev sahibi Arjantin'in Devlet Başkanı Mauricio Macri, açılış konuşmasında "diyalog, diyalog ve diyalog" mesajı verdi, ancak zirve iptal edilen görüşmelerle başladı. G20 Zirvesi Sonuç Bildirgesi’nde, Paris İklim Anlaşması'nın 'geri döndürülemez' olduğuna vurgu yapılarak tam anlamıyla uygulanmasının önemine ve iklim değişikliğiyle mücadeleye işaret edildi. Böylece Sonuç Bildirgesi'nin iklim değişikliği ile ilgili bölümüne sadece ABD katılmadığını beyan etti. ABD’nin Barack Obama döneminde verdiği iklim taahhüdünden geri adım atması her yıl atmosfere 3 milyar ton daha fazla karbondioksitin karışması anlamına geliyor. Bir başka değişle, ABD’nin bu kararla 2020 sonuna kadar 0.1 ila 0.3'lük küresel sıcaklık artışına neden olacağı belirtiliyor.
Tüm insanlığın en önemli meselesi olan küresel ısınmayla dünya çapında mücadele edilmesi ve önlemler alınması için atılmış en önemli uluslararası adımlardan birine, fosil yakıtlarının kullanımının kısaltılması ve sera gazı emisyonlarının azaltılmasıyla, küresel sıcaklık artışının 1,5 ila 2 derecede kalması için ülkelerin çaba göstermesine rağmen ABD'nin anlaşmadan çekildi. Mezhep savaşlarıyla, bölgesel savaşlarla mücadele eden insanlık bir de sıcak hava dalgalarıyla, seller ve kuraklıklarla mücadele edecek.
Tüm insanların doğuştan hür ve eşit olduğu hakikati üzerine bina edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 67 yıl önce 10 Aralık 1948 tarihinde ilan edildi. Ülkemiz tarafından ilanının hemen ardından 6 Nisan 1949’da onaylanan Beyanname’nin BM Genel Kurulunca kabul edildiği 10 Aralık tarihi, insan hakları bilincinin tüm dünyada yerleşmesi ve gelişmesi açısından Beyanname’nin taşıdığı anlam ve önemin dünya kamuoyunca paylaşılması amacıyla, “Dünya İnsan Hakları Günü” olarak kutlanmaktadır.
Dünya enerji tekelini elinde bulundurmak isteyen ülkelerin, doğalgaz ve petrol rezervlerine sahip Ortadoğu ülkelerinin ve küresel güç olma iddiasındaki bütün aktörlerin rol aldığı ve desteklediği bölgesel “üstü örtülü” savaş her geçen gün kapsama alanını genişletiyor. Enerji kaynaklarına ve sahip olan ve enerji koridorlarını kontrolü altına almayı başaran küresel ve bölgesel güçlerin gemlenemez ihtirasları uğruna, milyonlarca insan sürgünlere, terör saldırılarına ve hava bombardımanlarına maruz kalıyor. Bölgemizde yaşanan ve milyonlarca masum insanın yaşamına son veren felaketler, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin çerçevesini çizdiği “her dil ve dinden” insanın yaşam hakkı ile ilgili evrensel mutabakatın söz konusu ettiği “insani değerler” tanımının yetersiz kaldığını gösteriyor. Türkmen, Arap, Filistinli, Suriyeli, Iraklı, Lübnanlı, Yemenli, Libyalı, Mısırlı, Ürdünlü, Afganistanlı, Pakistanlı, Arabistanlı, Afrikalı kısaca “Sünni veya Şii” yani Müslüman halklar katliamlar ve savaşlarla birlikte yaşıyor.
Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinin yaşadıkları trajedilerin altında, enerji savaşları ve güçler savaşları ile belirlenen kapitalist ekonomilerce çerçevesi çizilen terör eylemleri ile üstü örtülü bir dünya savaşı yürütülmektedir. Irak’ın ve Filistin topraklarının işgalinden bu yana, işgal edilen, toprakları çiğnenen hiçbir ülke söz konusu olmadığı hâlde bölgenin yer altı zenginliklerini kontrolü altına almak isteyen küresel güçlerin desteklediği terör örgütleri bölgede tabiri caizse cirit atmaktadır. Bölge ülkelerinin petrol ve doğalgaz yataklarını yağmalamaya çalışan, kontrolü altına almak isteyen küresel güçler, bir taraftan mezhep savaşlarını desteklerken diğer taraftan terör örgütlerine silah ve cephane yardımları yaparak, Ortadoğu’nun sınırlarını yeniden çizmeye kalkışmaktadır. Kendi dininden olmayanlara karşı kin ve düşmanlıkla hareket eden küresel güçlerin, kendi milletinden ve kendi ırkından olmayan insanlara değer vermesi beklenemez kuşkusuz.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabul edilişinin 70. yılında, evrensel barışa ulaşılamayacağı ve dünyanın yaşanılacak bir yer hâline gelemeyeceği umutsuzluğu her geçen gün yayılıyor. İnsan hakları ihlallerinin önlenmesine yönelik evrensel çabaların yetersiz kaldığını, ırkçılık, ayrımcılık, nefret ve hoşgörüsüzlüğün özellikle Ortadoğu’nun kök saldığına şahit oluyoruz.
Kuzey Afrika, Ortadoğu, Ön Asya ve Hazar Havzasının yer altı zenginliklerinin dünya enerji savaşlarının merkezine dönüştüğü günümüz koşullarında, insan hakları alanında evrensel ve bölgesel düzeyde kabul edilen tüm standartlara uyulacağı günü ümitle beklemekteyiz. Elbette ki, terörün, mülteci olmanın, yoksulluğun ve açlığın pençesinde kıvranan milyonlarca insan için iç açıcı sözler söyleyemeyiz. Dünyada ve ülkemizde insan hakları alanındaki tüm çabaların barış ve adaletin gerçekleşmesinde önemli katkı sağlayacağı kanaatindeyiz. “10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü”nün insanlığa yeni bir umut olması dileğiyle.