Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "Kimden saldırı geldiyse
rejim güçlerinden, DEAŞ'tan ya da PYD'den kimden bu şekilde Türkiye
tarafına bir mühimmat düştüyse karşılığı verilmiştir. Burada ilk
defa olan durum, TSK'nın bu şekilde mukabelede bulunması değil,
bölgede farklı hareketlenmelerin olması, yeni bir durumudur"
dedi.
Akdoğan, Kanal 7 televizyonunda Mehmet Acet'in sunduğu Başkent
Kulisi'nde soruları yanıtladı ve gündeme ilişkin açıklamalarda
bulundu.
TSK'nın PYD ateşine karşılık vermesine ilişkin soru üzerine Akdoğan, bunun ilk defa olan olan bir durum olmadığını belirterek, Türkiye'nin burada ilkesel bir duruş sergilediğini söyledi.
Akdoğan, angajman kuralları gereği daha önce de misliyle mukabelede bulunulduğunu anımsatarak, "Kimden saldırı geldiyse rejim güçlerinden, DEAŞ'tan ya da PYD'den kimden bu şekilde Türkiye tarafına bir mühimmat düştüyse karşılığı verilmiştir. Burada ilk olan durum, TSK'nın bu şekilde mukabelede bulunması değil, bölgede farklı hareketlenmelerin olmasıdır. Biz, PYD'nin, YPG'nin Fırat'ın batısına geçmesini kırmızı çizgi olarak göreceğimizi söyledik ve bunu kabul etmeyeceğimizi söyledik" diye konuştu.
Afrin'den doğuya doğru bir hareketlenmenin olamayacağını ve bunun da kabul edilemeyeceğini belirten Akdoğan, son dönemde Afrin'den doğuya doğru YPG'nin silahlı unsurlarının harekete geçtiğini ve Azez'e doğru hamlelerde bulunulduğunu gördüklerini bildirdi.
Akdoğan, bunların doğrudan Türkiye'yi tehdit eden meseleler
olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Bunlar Türkiye'nin ulusal güvenliğini ilgilendiren konulardır. Dün
de angajman kuralları çerçevesinde misliyle mukabelede
bulunulmuştur. Durup dururken bir iş yapılmış değil. Türkiye oturup
her şeyi kenardan seyredecek, tribünden izleyecek bir ülke değil.
Kendi ulusal güvenliğini ve çıkarlarını da değerlendirecek bir
ülkedir. Azez'e doğru PYD'nin sarkmaya başlaması, Halep'le Tel
Rıfat tarafına doğru baskı uygulaması kabullenilecek bir durum
değil. Orada muhalefet zaten rejim güçleri ve işbirlikçi Rusya'nın
bombardımanıyla Halep'in kuzeyindeki hattı kestiler. Bu başlı
başına vahim bir durumdur."
Özellikle siviller açısından Halep'in üst kısmındaki hareketliliğini kesilmesinin başlı başına bir problem olduğuna değinen Akdoğan, Tel Rıfat'daki saldırılardan dolayı Türkiye doğru 10 binlerce insanın göç dalgası oluşturduğunu aktardı.
- "Rusya Ilımlı muhalefeti vurarak, DEAŞ'a hizmet ediyor"
Akdoğan, PYD'nin Azez'deki havaalanını terk edilmesi ve o bölgeye herhangi bir baskı uygulamaması gerektiğini vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye, askeri olarak onları püskürtebilecek kapasiteye sahip.
Bunun gereği yapılmıştır. Diplomatik olarak da dün Joe Biden'la
Başbakanımızın görüşmesi oldu. Onlara da gerekenler söyledi. Burada
ivedilikle silahlı unsurların oradan çekilmesi lazım. Yoksa bu
sürdürülebilir bir durum değil. Bu o bölgedeki bütün dengeleri
değiştirebilecek bir durum. Bu neticede rejime ve DEAŞ'a yarayacak
bir durumdur. Bakın şuanda YPG, PYD orada rejim işbirlikçisi bir
durumdadır. Rusya rejim işbirlikçisidir. Esed rejimi 100 binlerce
insanı katletti ama bakın son dönemde işbirlikçisi Rusya, onu
aratmıyor ve suça ortak olmuş durumda. Kimi bombalıyor Rusya, Tel
Rıfat hattında DEAŞ mı var? Yani yüzde 95'i ılımlı muhalefeti,
sivilleri okulları vuruyor. Orada ılımlı muhalefet DEAŞ tarafında
5-6 köy almıştı. Sonra Rusya gittiler ılımlı muhalefeti
bombaladılar. Bu ne demektir sen DEAŞ'a hizmet ediyorsun
demektir."
O bölgede rejim, Rusya, PYD ve DEAŞ'ın çok ciddi bir işbirliği
içerisinde olduklarına işaret eden Akdoğan, olayların analiz
edildiğinde bu tablonun açık ve net bir şekilde görülebildiğini
söyledi.
Akdoğan, "Acaba savaşa mı giriyoruz" söyleminin doğru bir
psikoloji olmadığını belirterek, şunları kaydetti:
"Türkiye ulusal güvenliğini, çıkarlarını korumak durumundadır.
'Sürekli içe kapanalım, hiçbir şey görmeyelim, kayıtsız kalalım,
orada kim ne yaparsa yapsın.' Böyle bir yaklaşım olamaz. Bunu
diyenler sonra 'Türkmenler ne olacak, niye onlara sahip çıkılmıyor,
PKK, PYD nasıl yayıldı' diyor. Burada oyun oynanmıyor, devlet
yönetiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti bir kabile değil. Bunlara sessiz
kalacakta değil. İran'ın ve Rusya'nın Suriye'de milislerinin
olduğunu herkes biliyor ancak kimse İran ve Rusya savaşa girdiğini
demiyor."