Peki biz vatandaş olarak gıda ve beslenmede bilgi kirliliğine karşı ne yapmalıyız? Bunun cevabı çok basit! Her söylenene inanmamak, işin gerçek uzmanlarına kulak vermek. Kısacası; Uyanıklara karşı uyanık olmak!
'Gıda ve beslenmede bilgi kirliliği'ni birkaç farklı yönü ile daha önce ele almıştım. Ancak, mevzunun bana göre baş aktörü olan medya sektörünü yazmasak olmazdı.
Bu köşede 'bilim insanı' sıfatıyla kendilerince bilgi vermek, uyarmak gibi son derece masumane görünen yöntemlerle aslında işin bezirganlarını tarif etmiştik.
Bu bezirganların geniş kitleler üzerinde yaratabildikleri manüpilatif etki bahsettiğimiz rantı da beraberinde getiriyor medya için… Kimisine rayting, kimisine tıklanma sayısı, kimisine para karşılığı programa konuk çıkarmak, kimisine de reklam olarak… Her iki taraf için de oldukça kazançlı bir döngü var ortada…
Dayağı kim yiyor derseniz yanıtı gayet açık. Konunun ana sahibi olan Tarım ve Orman Bakanlığı ile baş aktörü konumunda olan gıda sektörü yiyor maalesef…
Bu köşede daha önce Tarım ve Orman Bakanlığı'nın konuya yasal bir düzenleme getirme çabasından bahsetmiştik. Bakanlığın TBMM'ye sevk ettiği yasa tasarısı; 'Her türlü yazılı, görsel, işitsel ve dijital iletişim araçları üzerinden yapılan ve ticari reklam kapsamına girmeyen, gıda güvenliği ve güvenilirliği hususunda tüketicide endişe, korku ve güvensizlik yaratarak tüketicinin tüketim alışkanlıklarını olumsuz etkileyen gerçeğe aykırı yayınlar' yanıltıcı yayın kabul edilecek. Yanıltıcı yayın yapan kişilere, 20 bin liradan 50 bin liraya kadar idari para cezası verilecek.'' şeklindeydi.
Medya için ne kadar gıda ve beslenmede bilgi kirliliği o kadar rant olunca Tarım ve Orman Bakanlığı'nın gıda ve beslenmede bilgi kirliliği ile mücadele için hazırladığı yasa tasarısına çığlık çığlığa karşı çıkmasının nedenini açıklamış oluyor. 'Zehire zehir demek cezalandırılıyor' yalanını manşetlere çekmesinin nedeni mevcut rantın kesilecek olmasından başka bir şey değil neticede…
O nedenle kim ne derse desin Cumhurbaşkanlığı ve Tarım ve Orman Bakanlığı'nın gıda ve beslenmede bilgi kirliliği ile ilgi hazırlanan yasa tasarısını tekrar gündeme alması, yasalaştırarak yürürlüğe sokması gerekir.
Ayrıca konunun gerçek uzmanları, bu sözde bilim adamlarına karşı, gıda ve beslenme alanında toplumu doğru bilgilendirmeye canla başla devam etmeli.
Elini vicdanına koymuş medya mensuplarının bu konuda korkmadan 'kral çıplak' diyerek gerçekleri dile getirmeye devam etmesi gerekir.
Gıda sektörüne gelince… İşte bu konuda söylenmesi gerekenler bir başka yazıyı hak ediyor… O yüzden sektörü bir başka yazımızda ele alalım.
Peki biz vatandaş olarak gıda ve beslenmede bilgi kirliliğine karşı ne yapmalıyız?
Bunun cevabı çok basit!
Her söylenene inanmamak, işin gerçek uzmanlarına kulak vermek.
Kısacası;
Uyanıklara karşı uyanık olmak!