“Planlı bir şekilde hayvancılığı bitirmek istiyorlar”
Asparagas haberlerle hayvancılığın önüne geçildiğini söyleyen Diyetisyen Ersin Özdemir, “Özellikle son yıllarda, “dünyadaki doğal kaynaklar tükeniyor”, “inekler çok su tüketiyor”, “koyunlar fazla metan gazı salıyor” gibi iddialarla hayvancılık küresel ölçekte hedef alınıyor. Bu söylemler, maalesef ki asparagas haberler üzerinden yayılıyor ve yerli hayvancılığın giderek azalmasına sebep oluyor. Bunun yanı sıra, hayvanların maruz kaldığı kötü muamelelerin medyaya yansıması da farklı bir boyut ekleyerek veganlık propagandasının güçlenmesine yol açıyor. Tüm bunlar tesadüf değil; planlı bir şekilde hayvancılığın tamamen bitirilmek istendiğini ve bu sürecin adım adım ilerlediğini görüyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Bir süre sonra “böcekler de yetmiyor” denerek tamamen yapay ete geçiş yapılmak istenecek”
Gıda tüketiminin gün geçtikçe kötüye gideceğini belirten Özdemir, “Bu sürecin ilk aşaması, böcek ve un kurdu gibi alternatif protein kaynaklarının tüketiminin yaygınlaştırılması. Ancak burada durulmayacak; bir süre sonra “böcekler de yetmiyor” denerek tamamen yapay ete geçiş yapılmak istenecek. Türkiye’de şu an 40 farklı firma yapay et ve yapay yumurta üretimi için patent başvurusunda bulunmuş durumda.
Burada önemli bir nokta şu: “Her tohum kendi toprağında yetişir.” Asya ülkelerinde böcek ve örümcek tüketimi yaygın olabilir çünkü yüzyıllardır bu beslenme düzenine sahipler. Bedenleri ve enzim sistemleri buna alışık. Ancak Türkiye gibi ülkelerde böyle bir beslenme alışkanlığı olmadığı için, bu tür gıdalar uzun vadede ciddi sağlık riskleri oluşturabilir.” dedi.
“Bu tür ürünlerin Türkiye’de yaygınlaştırılmasını doğru bulmuyorum”
Böceklerin yapım aşamasına değinen Özdemir, “Bir diğer önemli konu da, bu böceklerin işlenme sürecinde ultraviyole ışınlara ve ekstra radyasyon işlemlerine maruz kalması. Çünkü böcekler, güneşin dalga boyuna göre hareket eder; çiftleşme, dinlenme ve yürüyüş gibi faaliyetleri bu ışıklara göre düzenlerler. Bu nedenle fabrikasyon süreçlerinde ekstra ışınlama işlemleri uygulanır. Ben bir beslenme uzmanı olarak, bu tür ürünlerin Türkiye’de yaygınlaştırılmasını doğru bulmuyorum ve kesinlikle tüketilmesini önermiyorum.” diyerek tüketicileri ve üreticileri uyardı.
“Un kurdu ve benzeri içeriklerin market raflarına girmesi ne yazık ki sürpriz olmaz”
Bu ürünlerin daha önce de başka bir adıyla kullanıldığını söyleyen Özdemir, “Zaten un kurdu gelmeden önce de E120 koduyla bilinen “karmin” maddesi, pek çok gıdada mevcuttu. Bulyonlar, cipsler, renklendiricili ürünler, hindi fümeler, salamlar ve sosisler gibi pek çok üründe kullanılıyordu. Karmin, 11 farklı böcekten elde edilen bir madde. Yani böcek bazlı içerikler zaten hayatımıza girmişti, şimdi ise kapsamlarını genişletmeye çalışıyorlar. Bu yüzden, un kurdu ve benzeri içeriklerin market raflarına girmesi ne yazık ki sürpriz olmaz.” ifadelerini kullandı.
“Sindirim sorunları, bağırsak hastalıkları ve çeşitli sağlık sıkıntılarının artması muhtemeldir”
Bu ürünlerin insan sağlığına etkileri konusunda bilimsel araştırmaların ne söylediğini aktaran Özdemir, “Bilimsel araştırmalar hâlâ devam ediyor. Ancak biz bu konuda bazı öngörülerde bulunabiliriz. Tıpkı COVID-19 pandemisinde olduğu gibi, başlangıçta belirsizlikler olsa da zamanla olumsuz etkiler ortaya çıkabilir. Türkiye gibi bu tür gıdalara alışkın olmayan bir coğrafyada, sindirim sorunları, bağırsak hastalıkları ve çeşitli sağlık sıkıntılarının artması muhtemeldir. Ayrıca, bu ürünler doğrudan böcek formunda değil, fabrikasyon işlemlerine maruz kalmış halde satılacak. Toz haline getirilecek, içerisine raf ömrünü uzatan kimyasallar eklenecek. Bu da insan sağlığı açısından ciddi riskler doğurabilir. Bu riskler 3 ay içinde de ortaya çıkabilir, 3-5 yıl içinde de. Bu nedenle çok iyi araştırılması ve tartışılması gereken bir konudur.” ifadelerini kullandı.
“Ekmek, makarna, un, reçel, yoğurt gibi pek çok temel gıdaya dahil edilecek”
Gıda güvenliği açısından un kurdu gibi alternatif protein kaynakları nasıl işleneceğini ve nasıl saklanacağını anlatan Özdemir, “Eğer hamburger gibi bir et ürünü olarak kullanılacaksa, mutlaka -18°C’de muhafaza edilmesi gerekir. Eğer sıcak içecekler veya unlu mamuller gibi ürünlerde kullanılacaksa, daha ılık ve farklı saklama koşulları gerekecektir. Ancak burada kritik olan nokta şu: Bu ürünler sadece protein kaynağı olarak sunulmayacak. Ekmek, makarna, un, reçel, yoğurt gibi pek çok temel gıdaya dahil edilecek. Şu an bile birçok gazlı içecekte ve hindi füme gibi ürünlerde böcek bazlı içerikler mevcut. Ancak yakın zamanda bunların yoğurda ve süte kadar genişletilmesi planlanıyor.”
“Eğer denetimler gerçekten sıkı olsaydı, bu tür sahtekarlıklar yaşanmazdı”
Marketlerde bu ürünlerin satışı için belirlenen yasal düzenlemelerin ve denetimlerin kesinlikle yeterli olmadığını söyleyen Özdemir, “Zaten denetimler yeterli olsaydı, geçtiğimiz günlerde Tarım ve Orman Bakanlığı’nın açıkladığı “hileli ürünler” listesinde 954 farklı ürün yer almazdı. İçeriğinde olmayan bileşenleri varmış gibi gösteren, sağlığa zararlı katkı maddeleri içeren pek çok gıda piyasaya sürülüyor. Eğer denetimler gerçekten sıkı olsaydı, bu tür sahtekarlıklar yaşanmazdı.
Bugün gündemde olan bir başka konu da simit fiyatlarıdır. Fahiş fiyat artışlarının önüne geçmek için 20 TL’nin üzerinde satılan simitlere ceza uygulanacağı açıklandı. Ancak aynı denetim anlayışı, gıda güvenliği konusunda yeterince uygulanmıyor.” dedi.
“Böcek bazlı içerikler bazı insanlarda ciddi alerjik reaksiyonlara yol açabilir”
Bu tür ürünlerin satışı etik açıdan nasıl değerlendirileceğini ve tüketicinin bilgilendirilmesi konusunda marketlere düşen sorumlulukları anlatan Özdemir, “Bir restoranda oturduğunuzda bile menüde “bu ürün fıstık içerebilir” veya “laktoz alerjisi olanlar için uygun değildir” gibi uyarılar yer alıyor. Aynı şekilde, un kurdu ve böcek bazlı içerikler konusunda da tüketiciler mutlaka bilgilendirilmeli. Çünkü:
1. Dini hassasiyetler: Bazı kişiler inançları gereği bu tür ürünleri tüketmek istemeyebilir.
2. Alerjik reaksiyonlar: Böcek bazlı içerikler bazı insanlarda ciddi alerjik reaksiyonlara yol açabilir.
3. Psikolojik etkiler: Birçok kişi için bu tür gıdaları tüketmek rahatsız edici olabilir.
Bu nedenle, un kurdu içeren ürünlerin içeriğinde açıkça belirtilmesi yetmez; marketlerde ve restoranlarda görünür şekilde bilgilendirici afişler de bulunmalıdır.” şeklinde açıkladı.
“Bu süreç sadece protein bazlı gıdalarla sınırlı kalmayacak”
Hayvancılığın ülkemiz için önemini vurgulayan Özdemir, “Bu süreç sadece protein bazlı gıdalarla sınırlı kalmayacak. Ekmeğe, makarnaya, yoğurda, reçele ve süte kadar genişletilecek. Halkımızın bu konularda bilinçli olması, küresel gıda şirketlerinin propagandalarına karşı dikkatli olması gerekiyor. Çünkü bu sürecin nihai amacı, yapay et ve yapay yumurtanın hayatımıza hızlıca sokulmasıdır.
Türkiye, üç tarafı denizlerle çevrili, güçlü bir tarım ve hayvancılık potansiyeline sahip bir ülke. Eğer kendi tarımımıza ve hayvancılığımıza sahip çıkarsak, bu tür yapay çözümlere asla ihtiyaç duymayız.” diyerek sözlerini noktaladı.