“Zor anında vatandaşının yanında duran bir devlet politikası, terör örgütleri tarafından istismar edilmeye çalışıldı”
Devletin vatandaşa yardım etmesini zafiyet olarak görüp bu şekilde tavır sergilediklerini söyleyen Sosyolog İsmail Öz, “Türkiye’de uzun bir süredir salgın hastalıkla mücadele edildi. Ardından büyük bir deprem felaketi yaşandı ve iki seçim atlattık. Bu süreçte devlet, toplumun zor durumda olması nedeniyle daha şefkatli bir politika izlemeye gayret etti. Devletin yapması gereken belki de tam olarak buydu. Otoritesini sert bir şekilde yansıtmak yerine, daha çok yardım eden, zor anında vatandaşının yanında duran bir devlet politikası benimsendi.
Ancak, hiç şüphesiz ki bu durum bazı kötü niyetli insanlar ve terör örgütleri tarafından istismar edilmeye çalışıldı. Sanki devlette bir zafiyet varmış gibi, sanki bu durum yeni bir istismar alanı oluşturuyormuş gibi bir algı yaratılmak istendi.” ifadelerini kullandı.
“Uluslararası alanda Türkiye lehine gelişen yeni konjonktürel durumlar söz konusudur”
Öz, “Artık yeni bir dönem başladı. Önümüzde seçimsiz dört yıl var. Enflasyon kontrol altına alınmaya çalışılıyor, uluslararası alanda Türkiye lehine gelişen yeni konjonktürel durumlar söz konusu. Tüm bunlarla birlikte devlet, son dönemde biraz sarsılmış gibi görünen ve birileri tarafından istismar edilmeye çalışılan otoritesini yeniden sağlamlaştırmaya çalışıyor. Bugün, devletin otoritesini her alanda hissettirdiği bir tablo ile karşı karşıyayız.” dedi.
“Bu durumu, mafyatik yapıların veya hukuku tanımayan kesimlerin çıkardığı gürültü olarak da düşünebilirsiniz”
Devlet otoritesini her alanda hissettirdiği için bu durumdan rahatsız olan kesimlerin bu gürültüyü çıkardığını ima eden Öz, “Kimlerin bu durumdan rahatsız olup yüksek sesle itiraz ettiğini, “Özgürlüklerimiz elimizden gidiyor”, “Gazetecilere baskı yapılıyor”, “Bilim insanları hedef alınıyor” gibi söylemlerle kimlerin caydırmaya çalıştığını iyi analiz etmek gerekiyor. Zira bu süreçte kendisine bir rol devşiren, çeşitli manipülasyonlarla konum kazanmaya çalışan yapılar, şimdi zemin kaybettikçe daha fazla itiraz etmeye, gürültü çıkarmaya başlıyor.
Bu durumu, fahiş fiyatlarla halkı mağdur eden ticari ahlaksızlıkları körükleyen kesimlerin tepkisi olarak da görebilirsiniz. Ya da kira fiyatlarındaki anormal artışları kontrolsüzce yönlendirenlerin, piyasayı tekelleştirenlerin, terör örgütlerinin, mafyatik yapıların veya hukuku tanımayan kesimlerin çıkardığı gürültü olarak da düşünebilirsiniz.
Çünkü bu yapılar için en büyük sorun, hukukun gerçekten işletildiği bir sistemdir. Zaten terörist olarak adlandırılmalarının sebebi de budur; yani hukuka, devletin kurulu düzenine başkaldırmak istemeleridir.” ifadelerini kullandı.
“Parçalanmış bir siyaset aynası, toplumu bütün gösteremez. Devletin görevi, bu aynayı parçalamamaktır.”
Devletin görevlerinden birinin toplumu bir arada tutmak olduğunu ve bütünlüğü sağlaması gerektiğini vurgulayan Öz, “Muhalefetin devlet kurumlarına yönelik söylemleri de dikkat çekiyor. Daha önce CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bazı devlet kurumlarının kapısına dayanması ya da Zafer Partisi liderinin İçişleri Bakanlığı önünde yaptığı çıkışlar, aslında devletin otoritesine yönelik bir meydan okuma niteliği taşıyordu.
Ancak o dönemde, devlet bu tür çıkışlara sert tepki vermedi. Çünkü toplumun daha fazla bölünmesini, sosyal gerginliklerin derinleşmesini önlemek istiyordu. Devletin en büyük görevlerinden biri, toplumu bir arada tutmaktır. Bununla ilgili güzel bir söz vardır: “Parçalanmış bir siyaset aynası, toplumu bütün gösteremez.” Devletin görevi, bu aynayı parçalamamaktır.
Ancak belirli bir noktadan sonra, özgürlük ve güvenlik dengesini korumak zorunludur. Çünkü bu denge bozulduğunda, toplumun huzurlu yaşama şansı kalmaz.” ifadelerini kullandı.
“Kutadgu Bilig’den bu yana, devlet anlayışımızın merkezinde adalet yer alır”
Devletin adalet sisteminden ve muhalefetin yaklaşımından bahseden Öz, “Bugün yargıçların ve savcıların hedef alınması, onlara yönelik tehditlerin artması, bu kötü niyetli grupların cesaret bulduğunu gösteriyor. Burada muhalefetin kullandığı dil de çok önemli. Zira muhalefet liderleri, devletin yargı kurumlarını küçümseyen, onları hedef gösteren ifadeler kullandığında, bu durum terör gruplarına ve suç örgütlerine cesaret veriyor.
Adalet, bir devletin temelidir. Bizim tarihimizde, devletin ana omurgası her zaman adalet olmuştur. Kutadgu Bilig’den bu yana, devlet anlayışımızın merkezinde adalet yer alır.
Bugün, bazı muhalif kesimlerin yargıya yönelik saldırgan söylemleri, devletin otoritesini sarsmaya yönelik bilinçli hamleler olarak değerlendirilmelidir. Devlet de bu durumun farkındadır ve gerekli tedbirleri almaktadır.” ifadelerini kullandı.
“Tıpkı depremde zeminin sıvılaşması gibi, bir toplumun değerleri de sıvılaşırsa, kurumsal yapılar çöker”
Özgürlük ve güvenlik arasındaki dengenin önemini ve devletin bu konuda dikkatli olmasını vurgulayan Öz, “Devlet, yargı mensuplarını korumak adına yeni adımlar atıyor. Son yargı paketinde, bazı suçlara yönelik cezaların artırılması ve caydırıcılık önlemlerinin güçlendirilmesi gündemdedir.
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta şudur: Devlet, özgürlük ile güvenlik arasındaki dengeyi iyi kurmak zorundadır.
Eğer devlet, güvenlik politikalarını aşırı sertleştirirse, bir katılaşma ve kırılganlık ortaya çıkar. Bu, monarşik ve otoriter rejimlerde görülen bir durumdur ve sakıncalıdır. Ancak tam tersi bir durum, yani hukuki ve ahlaki yapının aşırı esnemesi de tehlikelidir. Tıpkı depremde zeminin sıvılaşması gibi, bir toplumun değerleri de sıvılaşırsa, kurumsal yapılar çöker.
İşte bu nedenle devlet, her iki uç arasında dengeyi sağlamak zorundadır. Bugün devletin aldığı önlemler, bu dengeyi korumaya yönelik adımlardır.” şeklinde konuştu.
“Benim muhatabım suç örgütleri değil, devlet olmalıdır”
Vatandaşların huzur içinde yaşamasını garanti etmesi gerektiğini söyleyen , “Devletin otoritesinin zayıflaması, vatandaşın suç örgütleriyle, mafyatik yapılarla, terör gruplarıyla karşı karşıya kalmasına neden olur. Devletin olmadığı yerde düzeni suç örgütleri sağlar ve toplum kaosa sürüklenir.
O yüzden devlet, vatandaşın her sabah huzur içinde sokağa çıkabileceği, güvenle evine dönebileceği, musluğu açtığında suyun akacağını ve dükkânını açtığında işini sürdürebileceğini garanti eden mekanizmadır. Devletin olmadığı yerde, düzeni terör örgütleri, suç şebekeleri, mafyatik yapılar sağlar.
Bu yüzden ben devleti önemsiyorum. Çünkü benim muhatabım suç örgütleri değil, devlet olmalıdır. Devletin olmadığı yerde, güç odakları kendi hukukunu dayatır. Oysa biz, herkesin adalet önünde eşit olduğu bir düzen istiyoruz. İşte bu yüzden, devletin attığı adımların son derece önemli olduğunu düşünüyorum.” diyerek sözlerini noktaladı.