Gazze’de 15 ay süren yıkıcı savaşın ardından, 19 Ocak 2025’te yürürlüğe giren ateşkesle birlikte uluslararası soruşturma ekiplerinin bölgeye girmesi bekleniyor. Bu ekiplerin, savaşın yol açtığı insani felaketin boyutlarını yerinde inceleyerek belgeler toplaması, hem Uluslararası Adalet Divanı’nda görülen soykırım davasında hem de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (UCM) askeri ve siyasi liderlere yöneltilen suçlamaların güçlendirilmesinde kritik bir rol oynayacak.
Ancak İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, ateşkesin ilk aşamasının ardından savaşı yeniden başlatma tehdidi, uluslararası adaletin daha hızlı harekete geçmesi gerektiğini gösteriyor. Buna karşın, özellikle UCM'nin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında çıkardığı tutuklama emirlerinin ardından başka bir adım atmaması, sürecin yavaş ilerlediğini gözler önüne seriyor. Bu durum, mahkemenin siyasi baskılar ve tehditler altında olduğunun bir işareti olarak görülüyor.
Adalet Divanı'nda Kritik Sorun: Liderlik Değişimi
Bir diğer önemli dava ise, Güney Afrika’nın İsrail’i soykırım işlemekle suçladığı ve Uluslararası Adalet Divanı’nda görülen dava. Ancak bu davada ilerleme kaydedilmesi, mahkemenin liderlik değişimi nedeniyle yeni bir sorunla karşı karşıya. Lübnan'da hükümet kurmakla görevlendirilen Başkan Naufal Salam’ın istifası, mahkemenin başkanlık koltuğunu boş bıraktı. Geçici olarak görevi devralan Uganda asıllı Julia Sebutinde’nin İsrail yanlısı tutumu, süreçteki gecikmelerin daha da artacağına dair endişeleri artırıyor.
Julia Sebutinde, 2012 yılından beri mahkemede görev yapıyor ve 2024 yılında başkan yardımcılığına seçildi. Afrika kökenli ilk kadın yargıç olarak dikkat çeken Sebutinde’nin, adalet arayışındaki tarafsızlığı sorgulanıyor. Sebutinde’nin özellikle İsrail ve Filistin meselesine yaklaşımı, mahkemenin tarafsızlığına dair kaygıları artırıyor.
Sebutinde'nin Tartışmalı Kararları
Sebutinde, Güney Afrika’nın İsrail’e karşı açtığı soykırım davasında mahkemeye sunulan geçici önlemleri reddetti. Bu önlemler arasında İsrail’in Gazze’deki saldırılarını durdurması ve insani yardımların serbestçe bölgeye ulaşması bulunuyordu. Sebutinde’nin, İsrail lehine görüşlerini dini ve siyasi inançlarına dayandırdığı, uluslararası hukuk ilkelerini ihlal ettiği ileri sürülüyor.
Benzer şekilde Sebutinde, mahkemenin 2024'te İsrail’in işgal altındaki topraklardaki faaliyetlerinin yasadışı olduğuna dair verdiği danışma görüşüne karşı çıktı. Sebutinde, bu kararın müzakereleri karmaşıklaştıracağını savundu ve Yahudi halkının tarihsel haklarını öne çıkaran dini metinlere atıfta bulundu.
Uluslararası Adaletin Geleceği
Uluslararası mahkemelerin kararlarının oy çokluğuyla alınması nedeniyle, tek bir yargıcın etkisi sınırlı gibi görünse de, başkanın karar alma sürecindeki rolü kritik önemde. Sebutinde’nin başkan seçilmesi durumunda, davaların geciktirilmesi ve belgelerin sızdırılması gibi olasılıklar uluslararası adalet sistemini zora sokabilir.
Bu nedenle, Uluslararası Adalet Divanı’nın, tarafsızlığı sorgulanan bir yargıcı başkanlık görevine getirmesi ciddi endişelere yol açabilir. Adaletin güvence altına alınması için, yargıçların uluslararası hukuk ilkelerine bağlı ve siyasi etkilerden bağımsız olması gerektiği vurgulanıyor.
Julia Sebutinde’nin, mahkemenin liderlik pozisyonunda yer alması durumunda, özellikle Güney Afrika’nın İsrail’e karşı açtığı soykırım davası gibi önemli davalarda süreçlerin yavaşlatılması ya da uluslararası toplumun beklentilerinden uzak sonuçlar doğması ihtimali üzerinde duruluyor. İsrail’in işgal altındaki topraklarda yürüttüğü faaliyetler ve bu faaliyetlerin uluslararası hukuka aykırılığı konusunda sunulan kanıtların, Sebutinde’nin dini ve siyasi inançlarına dayanarak göz ardı edilmesi, adalet arayışını ciddi şekilde baltalayabilir.
Sebutinde’nin daha önce verdiği kararlarda, özellikle Filistinlilerin haklarını yok sayan ve İsrail’in politikalarını meşrulaştıran bir yaklaşım benimsediği görülüyor. Güney Afrika’nın açtığı davada, İsrail’e karşı geçici önlemler talep edilmesine rağmen, Sebutinde’nin bu talepleri reddetmesi, mahkemenin güvenilirliğine zarar verebilir. Ayrıca, Filistin topraklarında süregelen ihlallere rağmen, Sebutinde’nin, İsrail’in Gazze’deki eylemlerini “meşru savunma” olarak nitelendirmesi, eleştirilerin merkezinde yer alıyor.
Sebutinde’nin kalıcı olarak mahkeme başkanı seçilmesi durumunda, uluslararası toplumun mahkemenin tarafsızlığı ve güvenilirliğine olan inancı ciddi şekilde sarsılacağı yönünde.