Basit bir kimyasal bileşik olan sodyum klorür (NaCl), diğer adıyla yemek tuzu, yüzyıllardan beri insanlar için büyük bir önemi olan bir gıda maddesidir.

Basit bir kimyasal bileşik olan sodyum klorür (NaCl), diğer adıyla yemek tuzu, yüzyıllardan beri insanlar için büyük bir önemi olan bir gıda maddesidir. Tuzun önemini artıran en büyük özeliği de tarih öncesi zamanlarda besin maddelerini uzun süre saklamak için tuzu koruyucu madde olarak kullanılmış olmasıdır.
Günümüzde tuzlar çok masum üretiliyormu?
Modern zamanın hızlı üretim ve tüketiminden maalesef tuzda nasibini aldı. Üretimim aşamasında, tuzun yararlı mineralleri yok olurken, üretimde kullanılan araçlar, tuzun bırakın yararlı olmasını, insan ve hayvana zarar verme noktasına gelmiştir. Kayalardan dinamit ile parçalanan kaya tuzları, içeriğindeki ağır metallerden elenmesi için çözülme işlemi ve alüminyum erkeklerden geçirilirken hem yararlı mineralleri yok oluyor, hemde alüminyum gibi ağır metallere maruz kalıyor. İnsan metabolizması için olmaz ise olmaz eser mineraller tuzdan elenince, tuz şifa olacağı yerde, yüksek oranda içeriğinde sodyum kaldığından sağlık için zararlı olmaya başlıyor.  Modern insan maalesef saçma istekleride tuzun dahada kötü üretimine sebebiyet veriyor. Bu katlı maddelerinin insan vücudundan nasıl atıldığı hakkında yapılan çalışmalarda kesinlikle vücuttan atılamadığı görülmüştür. Bir şekilde metabolik zehir olarak depo edildiği sanılmaktadır.  Rafine tuzlar hayata girdiği günden beri modern tıp doktorları tuzun yüksek tansiyonu tetiklediğini açıklayıp duruyorlar.
Tuzum kuru olsun, toparlanmasın, yapışmasın, akıcı olsun isteyince, tuzu üreten dünyadaki firmalar buna çözüm bulmak için bir takım kimyasalları tuza katmak zorunda kalmıştır. Bu zararlı kimyasallar öncelikle E535 gıda kodu olarak bilinen Sodyum ferrosiyanür, E 536 Potasyum ferrosiyanür ve E 538 Kalsiyum ferrosiyanürdür. Bu maddeler modern insanın istediği kıvamda akıcı, nem tutmayan, topaklanma olmayan tuzun soframıza gelmesini sağlamıştır. Bu tuzları kullandığımız günden beri, atalarımızın yaşamadığı hastalıklar ile boğuşmaya başladık. Sebepsiz yüksek tansiyon, aşırı ödem, hafıza kaybı, odaklanma sorunları, anksiyete, mineral eksikliğine bağlı, enzim sorunları, kemik erimesi gibi onlarca hastalık çiğ gibi çoğaldı.  Modern insan maalesef bugünün kimyasal yiyeceklerinden sorumludur. Her yiyeceği ağız tadına uydurunca, üretimde buna hitap etmek zorunda kalmıştır. Parlak elma istiyorsan, kurt olmasın istiyorsan, bunu sağlamak için gerekli kimyasallara maruz kalacaksın demektir. Biz şuan için ne yapmamız gerekiyor buna bakacağız. Öncelikle tuzumuzu değiştireceğiz. İçeriğinde kimyasallar olan rafine tuzlar yerine doğal kaynak tuzu, doğal kaya ve deniz tuzu kullanmalıyız. Kaynak tuzları bir adım daha iyi çünkü yerin altından sular ile gelen işlem yapmaya gerek olmayan tuz olduğu için.  Tuzlarımızı değiştirmeden, sağlıklı yaşam hayali kurmak zor görünüyor. Sağlık küçük dokunuşlar arıyor, bu dokunuşa tuz ile başlayalım diyorum. 
Kalın sağlıcakla..