Bu gelişme, 20 aylık iç savaştan sonra ülkenin bölünmesine yönelik en açık hamle olarak değerlendiriliyor.

RSF, geçen yıl Nisan ayından bu yana ulusal orduyla savaş halinde ve şu anda başkent Hartum'un büyük kısmı ile Darfur bölgesi de dahil olmak üzere Sudan'ın merkezi ve batısında geniş alanları kontrol ediyor.

Bu bölgeleri yönetecek herhangi bir yeni yönetim, geçen yıl Hartum'dan çıkarılan ve şu anda Kızıldeniz kıyısındaki Port Sudan'da faaliyet gösteren uluslararası alanda tanınan, ordu liderliğindeki ulusal hükümete bir meydan okuma niteliğinde olacaktır.

Bir grup sivil siyasetçi ve silahlı grup lideri, bu hafta Reuters’a yaptıkları açıklamada, “barış hükümeti” olarak tanımladıkları bir yönetim kurma konusunda anlaştıklarını söyledi.

Grup, bu hükümetin sivil liderliğinde olacağını, RSF’den bağımsız hareket edeceğini ve savaşı uzatmakla suçladıkları Port Sudan’daki hükümetin yerini alacağını belirtti.

Üç üst düzey Sudanlı siyasi kaynak, RSF’nin politikacılarla birlikte bu hükümeti oluşturmak için çalıştığını Reuters’a bildirdi. RSF ise yeni yönetimle herhangi bir resmi bağlarının olmadığını, yalnızca iş birliği yapacaklarını ve kontrol etmeyeceklerini açıkladı.

RSF pazar günü Reuters’a yaptığı açıklamada, “Biz RSF olarak yalnızca askeri ve güvenlik görevlerini yerine getireceğiz, ancak yönetim tamamen bağımsız sivil güçler tarafından yapılacaktır” ifadelerini kullandı.

Böyle bir yönetimin ne zaman başlayacağı, temsilcilerini nasıl seçeceği, nasıl yönetileceği veya fonlarını nasıl sağlayacağı hakkında henüz detay verilmedi. Grup üyeleri, yönetimin Hartum merkezli olacağını belirtti.

Port Sudan’daki hükümet ve kuzey ile doğu bölgelerini kontrol eden merkezde ise yeniden hakimiyet kazanmaya çalışan ordu, yorum taleplerine hemen yanıt vermedi. Daha önce her iki taraf da kendilerini tek ulusal güç olarak ilan etmiş ve RSF ile destekçilerini ülkeyi yok etmeye çalışmakla suçlamıştı.

Batılı diplomatlar, yeni bir yönetim hakkında görüşmeler yapıldığını bildiklerini ve ortaya çıkacak herhangi bir kurumun RSF tarafından kontrol edileceğini ifade etti.

Bir Batılı diplomat, Reuters’a verdiği demeçte, “Kimsenin onları tanımak için acele ettiğini görmüyorum” dedi.

RSF’nin en büyük zayıflığı, işleyen bir komuta zincirinin olmaması. Tüm bu vahşetleri bir hükümette nasıl görmezden gelebiliriz?” diye ekledi.

ABD ve insan hakları grupları, her iki tarafı da vahşet işlemekle suçlamış ve RSF’yi Darfur’da etnik temizlik yapmakla itham etmişti. Her iki taraf da bu suçlamaları reddetti.

ABD Sudan Özel Temsilcisi Tom Perriello geçen hafta yaptığı açıklamada, bu tür yeni bir yönetimin kurulmasının geriye doğru bir adım olacağını söyledi.

Bu girişimin farklı sonuçları olabilir ve hepsi kötü; sürgündeki bir hükümetten, ‘biz hükümetiz’ iddiasına veya ‘kontrol ettiğimiz bölgelerde hükümet biziz’ anlayışına kadar” dedi Londra’da gazetecilere.

Yeni bir hükümet kurmayı planladıklarını açıklayan grup üyeleri arasında, 2019’da uzun yıllar iktidarda kalan Ömer el-Beşir’in devrilmesinin ardından iki yıl boyunca Sudan’ı yöneten sivil-asker ortak yönetim hükümetinin eski yetkilileri de bulunuyor.

Siyasi kaynaklara göre, birçok katılımcının sahada önemli bir destek tabanı veya aktif güçleri bulunmamakla birlikte, RSF tarafından desteklenen bir yapı içinde yetki kazanabilirler.

Reuters’a katılımını doğrulayan isimler arasında eski Egemenlik Konseyi üyeleri Mohamed al-Taishi, Alhadi İdris ve el-Tahir Hacar bulunuyor. Diğerleri ise siyasetçi İbrahim el-Mirghani ve Adalet ve Eşitlik Hareketi’nin bir fraksiyonunun lideri Süleyman Sandal.

Taishi pazartesi günü yaptığı açıklamada, “Port Sudan’daki grup barış istemiyor ve savaşı bitirmek için yapılan tüm girişimlere karşı çıkıyor” dedi.

İdris ise “Port Sudan otoritesi, varsaydığı yetkileri kullanarak yasa dışı tek taraflı hamlelerle ülkeyi bölmeye çalışıyor” diyerek, ordunun kontrol ettiği bölgelerde yeni banknotlar basılması ve okul sınavlarının başlatılması gibi girişimlere atıfta bulundu.

Tüm bu tartışmaların ortasında RSF ve ordu arasındaki güç mücadelesinden doğan ve on binlerce kişinin ölümüne, 12 milyon kişinin yerinden edilmesine ve şiddetli açlık ve hastalıkların yayılmasına neden olan savaşın sonu henüz görünmüyor.

Barış görüşmeleri için yapılan girişimler başarısız olurken insan hakları grupları ve uluslararası gözlemciler her iki tarafın da yabancı destekçilerinden silah temin etmeye devam ettiğini söylüyor.

Londra merkezli Royal United Services Institute’tan araştırma görevlisi Jalel Harchaoui salı günü yaptığı açıklamada, “Her iki taraf da kendi araç setlerini sınırsız bir şekilde kullanıyor ve maksimalist toprak taleplerine sıkı sıkıya bağlı kalıyor” dedi.

Bu inatçılık, kontrolsüz yabancı müdahalelerle birleştiğinde ülkenin bölünmesiyle sonuçlanabilir.

Editör: Yusuf EMİNİ