Solcu bulamadık, sağcı verelim!..
Sol, ya da sosyal demokrasi, muhafazakar kesime kıyasla, halkla kucaklaşmayı bilen önemli bir siyasi akımdır.
Sosyal adaletçidir; gelir dağılımın bozulduğu dönemlerde sosyal demokrat partilerin iktidar şansı daha fazla olur.
Solun araştıran, soruşturan ve daha fazla fikir üreten, devrimci ve yenilikçi bir yanı da vardır.
Demokrasi ve insan hakları konusundaki duyarlılığı nedeniyle başta aydınlar ve gençler olmak üzere geniş halk yığınlarını etrafında toplamayı bilir.
Tabii tüm bu saydıklarım sahte değil, gerçek sol ve sosyal demokrat partiler için geçerlidir.
Ne yazık ki Türkiye’de durum tam tersinedir.
Aslında İdris Küçükömer yarım asır önce tüm gerçeği yüzümüze haykırmasına; Türkiye’de sağ, soldur; sol da sağdır demesine rağmen biz bunu hala öğrenemedik.
İşte bu yüzdendir ki; sağcı, devletçi ve tutucu bir parti olan CHP’yi hala sosyal demokrat, ya da sol bir parti sanırız.
Aslında lafa değil de icraata odaklansak CHP’nin tutucu ve sağcı, AK Parti’nin ise sosyal demokrat bir parti olduğunu görürüz.
Bu bir yana, sadece CHP değil, sözde sosyalist geçinen sol da son çeyrek asırdır büyük bir politik kabızlık yaşıyor.
Kemalizmle yüzleşemeyen, Kürt sorunu konusunda çözüm üretemeyen ve devletçi politikalarla bağını koparamayan soldan, 25 yıldır artık tek bir lider de çıkmıyor.
Cumhurbaşkanı seçimlerinden Erdoğan’ın karşısına ancak muhafazakar bir isim olan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu çıkardılar.
Önümüzdeki seçimlerde ise en güvendikleri isim, bir dönem Erdoğan’ın sağ kolu olan Abdullah Gül.
Eğer Gül olmaz ise, bu kez umutlar yine muhafazakar bir isim olan İlhan Kesici’ye bağlanacak. Ya da sağcı, milliyetçi Meral Akşener’e.
Peki yok mu solda şöyle aklı başında bir aday?
Ne gezer…
Aha buraya yazıyorum; eğer bu seçimde CHP’nin oyu yüzde 20-21’lere düşerse hiç şaşırmayın.
Çünkü bırakınız proje üretmeyi, bırakınız yaratıcı politikalar ortaya koymayı, bırakınız halkla kucaklaşmayı, seçimde kendi adayını dahi çıkaramayan bir partiye kim neden oy versin ki?