Bu mübarek ay, nefsin terbiye edildiği, iradenin güçlendiği ve ruhun temizlendiği bir yolculuk sunar. Ramazan’ın bize kazandırdığı bu ruhu yılın geri kalanına nasıl taşıyabiliriz? Manevi olarak arındığımız bu ay, günlük hayatımıza nasıl etki edebilir?

Ramazan ayı, İslam kültüründe “üç aylar” olarak bilinen mübarek ayların sonuncusudur. Recep, Şaban ve Ramazan ayları, özellikle Türk-İslam coğrafyasında derin bir manevi anlam taşıdığından bahseden Hıdır,

“Her ne kadar üç aylarla ilgili rivayetlerin kaynağı zayıf olsa da, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) “Allah’ım! Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl, bizi Ramazan’a ulaştır.” şeklinde bir duası olduğu bilinmektedir” şeklinde konuştu.

Ramazan: Rutinleri Bozan Bir İbadet Ayı

Ramazan, Müslümanlar için yalnızca bir oruç ayı değil, aynı zamanda on bir ay boyunca süregelen rutinleri kıran bir dönemdir. Günlük alışkanlıklarımızın, konfor alanlarımızın ve belli bir düzen içinde sürdürdüğümüz hayatın, Ramazan ile birlikte değişime uğradığını söyleyen Hıdır,

“Modern hayatın sunduğu konfor ve alışkanlıklar, bazen ruhsal bir durağanlığa sebep olabilir. Sezai Karakoç’un, ‘İlerleyecek bir ruh için en büyük engel alışkanlıklardır.’ sözü de bu gerçeği vurgular. Ramazan, insanı bu durağanlıktan çıkaran, ona manevi bir tazelik sunan bir aydır” dedi.

İbadetlerin kendisi de bir rutin içerir; beş vakit namaz, her yıl gelen Ramazan orucu, düzenli olarak yapılan ibadetler bir döngü oluşturur. Ancak Ramazan, diğer ibadetlerden farklı olarak alışılmış düzeni bozan ve insanı yeni bir manevi atmosfere taşıyan bir ibadettir.

 Ramazan ve Kur’an Sofrası

Hıdır, Kur’an-ı Kerim’de sofra kavramının önemli bir yer tuttuğunu ve bilinen dört sofra anlatısı olduğunu belirtti:

               1.           Hz. İbrahim’in Sofrası: Halil İbrahim bereketiyle bilinen, paylaşım ve misafirperverliği simgeleyen sofra.

               2.           Hz. Musa’nın Sofrası: İsrailoğullarının çölde Allah tarafından rızıklandırılmasını anlatan sofra.

               3.           Hz. İsa’nın Sofrası: Gökten indirilen bir sofra.

               4.           Kur’an Sofrası: Kur’an-ı Kerim’in kendisi, insanlığa sunulmuş bir manevi ziyafettir.

Hıdır, “Ramazan ayı, Kur’an’ın indirildiği ay olduğu için Müslümanların Kur’an’la olan bağını güçlendirdiği bir dönemdir. Bu ayda Kur’an’ı daha fazla okuyarak, anlayarak ve yaşayarak Kur’an sofrasından istifade etmek gerekir” dedi.

 Ramazan ve Hz. Yusuf’un Gömlekleri

Kur’an-ı Kerim’de Hz. Yusuf kıssasında farklı gömleklerden bahsedildiğini söyleyen Hıdır, Ramazanın bu gömleklerin bizde tezahür etmesi gerektiği özellikleri hatırlattığını vurguladı. Hıdır bu özellikleri şöyle sıraladı:

               1.           Masumiyet ve Mazlumiyet Gömleği: Hz. Yusuf’un kardeşleri tarafından kuyuya atıldığında babalarına gösterdikleri kanlı gömlek gibi, Ramazan da insanın masumiyetini ve zulümden uzak kalma bilincini tazelemesi gereken bir dönemdir.

               2.           Mahremiyet ve İhlas Gömleği: Hz. Yusuf’un Züleyha’nın kendisine yaklaşma teklifini reddederken yırtılan gömleği, iffet ve mahremiyetin önemini vurgular. Dijital çağın mahremiyeti tehdit eden yapısına karşı, Ramazan bizlere mahremiyet, ihlas ve iffeti yeniden hatırlatır.

               3.           Merhamet ve Hürmet Gömleği: Mısır Azizi olduktan sonra Hz. Yusuf’un, gözleri görmez olan babasına gönderdiği gömlek gibi, Ramazan da merhamet, hürmet ve istikametin öne çıkması gereken bir aydır.

Ramazan: Kandil Misali Aydınlatan Bir Ay

İslam kültüründe Regaib, Mirac, Berat ve Kadir Gecesi gibi kandiller önemli yer tutar. Ancak Ramazanın, bir bütün olarak Müslümanlar için bir kandil olduğunu belirten Hıdır, “Manevi bir ışık kaynağı olarak, istikametini kaybetmeye yüz tutmuş bireylerin yolunu aydınlatır. Bu ayda, özellikle son on günde yapılan itikaf ibadeti de büyük önem taşır” şeklinde konuştu. Müslümanın, bu dönemde dünya meşgalesinden uzaklaşarak kendisini Allah’a adaması gerektiğini vurgulayan Hıdır,

“Aslında her Müslümanın hayatında zaman zaman halvet, inziva gibi kendisiyle baş başa kalabileceği manevi vakitler olmalıdır. Ramazan, bu bilinçle içsel bir yolculuğa çıkma fırsatı sunar” dedi.

Hıdır, Ramazan ayının, sadece bedensel bir oruç dönemi değil, ruhun da arınma ve yenilenme süreci olduğunu söyledi. Bu ayı en iyi şekilde değerlendirenler, Ramazan’ın kazandırdığı manevi derinliği yıl boyunca hayatlarına taşıyabileceğini de ekledi.

Ramazan: Kendimize ve Fıtratımıza Yolculuk

Ramazanın, insanın kendini bulma yolculuğuna çıktığı, derununa yöneldiği ve fıtratına döndüğü bir ay olduğunu vurgulayan Hıdır, “Kadim kültürlerde ve hikmetli sözlerde “kendini bil, kendine dön” anlayışı sıkça vurgulanmıştır. Yunan’daki Delphi Akademisi’nin kapısında yazılı olan “Kendini bil” sözü de bu evrensel hakikatin bir yansımasıdır. İslam geleneğinde ise “Kendini bilen, Rabbini bilir” anlayışı mevcuttur” ifadelerini kullandı.

Hıdır, “Ramazan, özümüze, yani Allah’ın bizi yaratırken içimize yerleştirdiği fıtrata dönüş yolculuğudur. Zira insan, hayatın akışı içinde bu fıtrattan uzaklaşabilir, dünyevî meşgaleler içinde kaybolabilir ve manevi olarak paslanabilir. Ramazan, işte bu pasın silindiği, fıtratımızın üzerindeki toz bulutlarının aralandığı bir aydır” diye ekledi.

“Reddetme özgürlüğünün tecrübe edildiği bir dönemdir”

Aynı zamanda Ramazanın reddetme özgürlüğünün tecrübe edildiği bir dönem olduğundan bahseden Hıdır,

“Modern psikoloji de insanın hayır diyebilme yetisinin önemini vurgular. Hayır diyemeyen insan, sınırlarını koruyamaz ve kendini tüketir. Ramazan, insanın nefsine, alışkanlıklarına, israfa ve kötülüklere karşı hayır diyebildiği bir zamandır” şeklinde konuştu.

“Peygamber Efendimiz’in Hira Mağarası’ndaki inziva sürecine de benzetilebilir”

Ramazanı Peygamber Efendimiz’in Hira Mağarası’ndaki inziva sürecine de benzeten Hıdır, Efendimizin, peygamberlik gelmeden önce altı aylık tehannüs sürecinde tefekkür ve ibadet ile kendini yenilediğini ve Allah ile baş başa kaldığını hatırlattı. Daha sonra Efendimiz’in mağarasından çıkarak insanlara hakkı anlatma mücadelesine girdiğini söyleyen Hıdır,

“Müslüman için Ramazan da hem mağarasına çekilme hem de mağarasından çıkıp topluma karışma dönemidir. Bu, Nakşibendî tarikatında ‘halvet der encümen’ yani halk içinde Hakk ile birlikte olmak anlayışıyla örtüşmektedir” ifadelerini kullandı.

“Ramazan müslüman için mindfulness dönemidir”

Modern psikolojide kullanılan mindfulness kavramına da değinen Hıdır, “Mindfulness, dikkati ve bilinci tek bir noktaya odaklama pratiğidir. Ramazan da bir anlamda Müslüman için mindfulness dönemidir. Zihin ve kalp, Allah’ın emirlerine ve manevi değerlere teksif edilir. Bu ay, aynı zamanda ümmileşme, yani saflaşma ve arınma sürecidir. Tezkiyeyi nefs (nefsin arındırılması) ve kalbin tasfiyesi (kalbin temizlenmesi) Ramazan’ın getirdiği en önemli manevi kazanımlardandır” şeklinde açıkladı.

Ramazan Ruhunu Yılın Geri Kalanına Taşımak

Necip Fazıl Kısakürek’in şu sözünün, Ramazan’ın yılın geri kalanına nasıl taşınması gerektiğini anlattığını dile getiren Hıdır,

“ ‘Namaz, namaz bittikten sonra başlar. Oruç, oruç bittikten sonra başlar. Hac, hac bittikten sonra başlar.’ Ramazan’da kazanılan manevi şuur, yılın geri kalanında da devam ettirilmelidir” ifadelerini kullandı.

Bu noktada Hıdır, Ramazan’da edindiğimiz güzel alışkanlıkları hayatımızın bir parçası hâline getirmenin öneminden bahsetti. Hıdır, beş vakit namaz, Kur’an ve sünneti okumak, infak etmek, insanlara iyilikte bulunmak gibi ibadetleri sürdürmek, Ramazan’ın bereketini yıl boyunca yaşamanın yollarından olduğunu vurguladı.

Modern İslam alimleri ibadetleri ikiye ayırır

Özcan Hıdır, İbadeti yalnızca namaz ve oruç gibi bireysel ritüellerle sınırlandırmamak ve toplumsal ibadet anlayışını da benimsemek gerektiğini söyledi.  Modern İslam alimlerinin ibadetleri ikiye ayırdığını söyleyen Hıdır,

“İbadeti mersume (şekil olarak belirlenmiş ibadetler: namaz, oruç vb.) ve ibadeti ihtimaiye (toplumsal ibadetler: insanlara hizmet, iyilik, yardımlaşma vb.). Ramazan’da içsel yolculuğunu tamamlayan bir mümin, sonrasında toplum içinde aktif olmalı ve iyilikleri yaymalıdır” şeklinde açıkladı.

Son olarak, Ramazan yalnızca bir aylık bir ibadet dönemi değil, bir bilinç eğitimidir diyen Hıdır, “Bu bilinçle yaşayan Müslüman, yılın geri kalanında da ibadetlerini ve güzel ahlakını devam ettirerek Ramazan’ın manevi atmosferini hayatına yayabilir. Bu kolay olmasa da mümkündür ve gayret edilmesi gereken bir hedeftir. Allah hepimize Ramazan’ın bereketini yılın her gününe taşıyabilmeyi nasip etsin” diyerek konuşmasını noktaladı.

Editör: Beyzanur AKAR