Cumhurbaşkanı Erdoğan, 30-35 günü aşan bir siyasi oyalama manevrası
sonucu hükümet kurma görevini Başbakan Davutoğlu’na verdi. Böylece
Erdoğan, TBMM Başkanı seçildikten ve Meclis Başkanlık Divanı
kurulduktan sonra hükümet kurma görevinin Davutoğlu’na verilmesi
ile istediğini elde etti.
Bu süreç boyunca ilk olarak Baykal ile görüşerek CHP’nin içini
karıştıran Cumhurbaşkanı, siyasi bir kurt olduğunu gösterdi. İlk
anda, 276 kişiye ulaşmak için Baykal’dan destek mi aranıyor sorusu,
birden Baykal’ın CHP kurultayı için destekleneceği fikrine döndü.
Bunun korkusuyla, Baykal’ın Meclis Başkanlığı’na aday gösterilerek
Kemal Kılıçdaroğlu tarafından “devreden çıkarılmak istenmesi” ile
de, MHP’nin meclis adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun önü kesilmiş
olundu.
MHP’nin, Cumhurbaşkanlığı seçiminde bile CHP tarafından
desteklendiği için mutlaka kabul göreceği fikri üzerinden hareketle
İhsanoğlu’nu aday göstermesi, Kılıçdaroğlu’nun Baykal’ı pasifize
etmek için Meclis Başkanlığı’na göndermek istemesi fikri ile
çatışınca kazanan AKP oldu. Malum olduğu üzere hemen hemen bütün
Meclis Başkanlıkları, liderlerin pasifize etmek istedikleri
kişileri seçtirmeleri ile şekil bulur.
MHP ve CHP arasında da ilk çatlak burada ortaya çıkarken, bu
tartışmalar sonucunda MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu
görevinden alındı.
HDP ve MHP arasındaki Meclis Başkanlık Divanı üye sayısı
tartışmaları ise diğer bir çatlağı oluşturdu. Başkanlık Divanı
kurulmadan hükümet kurulması için kimseyi görevlendirmeyeceğini
belirten Erdoğan, Yüksek Askeri Şura’ya bu hükümet ile gitmek
istediği gibi, HDP ve MHP arasında Divan üyelikleri sorunu
çıkacağını biliyordu. Bunun sonucunda, her iki partinin de kalan 5
üyenin paylaşımı sırasında birbirlerine girmesi zaten kurulması çok
zor olan 3’lü koalisyon ihtimalini sıfıra kadar düşürdü. Sorunun
çözümü, her iki partinin de 3’er üye ile temsil edilmesiyle geldi.
Fakat MHP zaten “kendisiyle aynı değerde olan” bir HDP ile aynı
çatı altında olmaktan rahatsızken, Divan seçimi yenilgisi, bu
rahatsızlığına tuz biber ekti.
Bütün bu tartışmalar halkın önünde cereyan ederken Erdoğan, ülkeyi
erken seçime götürmek istemesinin haklı sebeplerini milletin
gözünün içine sokuyor. Görünen o ki, siyasi ortamı usta
manevralarla yönlendiren Erdoğan, kendisi için kullanılan “Usta”
sözünü hak ediyor gibi.
İşin diğer bir tarafı, İslami kesimde “Erdoğan’ın bu işi çözeceğine
dair” öyle bir imaj var ki, bırakın Başkan’ı, hali hazırda bu
ülkenin bir Doğal Padişah’ı varmış gibi duruyor. Üstelik Rahmetli
Özal’dan beri kimse bu şerefe nail olamamıştı.