Suçun azalması için cezanın artırılması gerekir. Hele cinayetlerde mutlaka ölüm cezası uygulanmalıdır. Suçların meydana gelmesi ve sayısı toplumlara göre değişir.
Suçun azalması için cezanın artırılması gerekir.
Hele cinayetlerde mutlaka ölüm cezası uygulanmalıdır.
Suçların meydana gelmesi ve sayısı toplumlara göre değişir.
Mesela Batıda zina suç sayılmazken, İslam hukukunda cezası ölümdür.
Suçları cezalandırırken, mutlaka caydırıcı olmalı,
O suçu işleyenlerin, bir daha aynı suçu işlemeye cesaret edememelidir.
Hatta başkasına örnek olduğu için de caydırıcı unsurdur.
***
Mesela hırsızın elini keserseniz bir daha o suçu işleyemez. Başkası da işlemez.
Tabii ki yerine diyet de uygulanabilir.
Ama diyet de öyle yüksek bir fiyattır ki, kimse o diyeti bilince hırsızlık yapamaz.
Bu konuda en çarpıcı örnek ölüm cezalarıdır.
Haksız yere birini öldürürseniz cezası idamdır.
Öleceğini bilen bir suçlu, başkasını öldürebilir mi?
Veya recim yapılacağını bilen kişi zina edebilir mi?
***
Batı toplumları da suçun işlenmesini istemez.
Onun için cezalar koymuşlar.
O toplum için o cezalar öyle yüksek ve caydırıcı ki, asla işleyemezler.
Mesela ticari hayatta, sahtekarlık ve dolandırıcılık yapan bir kişinin ticari hayatı biter.
Yaptığı her işte veya banka işlemlerinde önüne gelir.
Kimse onunla çalışmak istemez.
Çek vermişse, o çeki veren banka öder. Alışverişler dengede devam eder.
Komşusunu rahatsız eden kişiyi, savcıya gerek kalmadan polis kendi evi bile olsa alır atar.
Kimse kimseyi rahatsız edemez.
Bu durum Batılılarda yüzyıllar boyu denenerek toplumun huzur ve güveni sağlanmıştır.
Batıda zina suç değildir. Ama tecavüz olursa cezası çok ağırdır.
Cinayetlerde müebbet hapis vardır.
Kişi zaten ölmüş gibidir. Çünkü, Batıda af yoktur. Hapishaneden cenazesi çıkar.
***
Biz AB muktesebatına girince idam cezası kalktı.
Bu da kişilerin ağır suç işleme oranını artırdı.
Hatta bazı psikopat caniler istediği gibi, adam öldürmeye başladılar.
Boşanmak isteyen karılarını öldürme oranı arttı.
Bazen, intikam duygusu ile kendi çocuklarına bile kıydılar.
***
Fakat, bütün bu söylenenin dışında, her türlü suçun artması da bir hakikattir.
En adi suçlardan, sokakta dolmuş taksi kavgaları,
Kafelerde yaren kavgaları, okullarda çeteleşme ve bıçaklı cinayetler,
Türkiye'de hiç kimsenin kanundan korkmadığını gösteriyor.
Daha doğrusu mağdur olduğuna inanan fert, devletin kendi hukukunu korumadığı kanaati var.
Cezasını kendi vermeye kalkıyor.
Cezalar da çok hafif olduğu için suçu işleyenin yanına kalıyor.
Vatandaş polisin şu tabiri kullandığına inanmış.
'Biz tutuyoruz, savcı hakim bırakıyor. Karakolun bir kapısından giriyor öbür kapısından çıkıyor'.
Polis de dahil herkes, devletin cezalandıramadığını ve yapanın yanında kaldığına inanmıştır.
***
Bizde milletin devlete güveni kırılsın diye çıkarılan kanunlar,
Türk düşmanları tarafından yönlendiriliyor.
Cezalar bilerek hafifletiliyor ki, vatandaşın güveni azalsın, huzursuz olsun diye.
Ben milletvekili iken,
Başbakanın, Cumhurbaşkanının ve meclis başkanının yabancı danışmanları vardı.
Bunlar ajandı. Çıkan kanunları denetlerdi.
Şimdi bağımsız olduk. Ama hala kanunlar düzenlenmedi.
Sonuç şu ki, cezalar artırılmalı caydırıcı olmalı. Ölüm cezası gelmelidir.
Yoksa rahat ve huzur bulamayız.