Nil Karaibrahimgil ve Serdar Erener çifti, şehir hayatından sıkılarak Akaretler'deki evlerini geride bırakıp doğaya sığınmışlardı. Ormanın kucaklayıcı sessizliğinde, doğa ile iç içe yaşamanın nimetlerini keşfetmişlerdi. Doğa ve yaban hayatı fotoğrafçısı Alper Tüydeş'in programına konuk olan çift, yaşadıkları dönüşümü ve doğayla kurdukları bağı anlattılar.
"ÇOCUKLARA VEREBİLECEĞİMİZ EN BÜYÜK HEDİYE"
Nil Karaibrahimgil, kent yaşamının yoğunluğundan kaçarak doğaya sığınmanın ne kadar büyük bir iyileşme olduğunu dile getirdi. "Ben bir apartman çocuğuydum, ama burası benim için bir rahatlama yeri oldu. Şehrin gürültüsünden uzaklaşmak gerçekten radikal bir karardı. En büyük motivasyonum oğlum oldu. Akaretler'de yaşıyorduk ve sürekli gürültünün içindeydik. Doğa, çocuklara verebileceğimiz en büyük hediye" sözleriyle duygularını ifade etti.
"ŞEHİR DEMEK TEHKLİKE DEMEK"
Serdar Erener ise, yaşadıkları bölgenin tehlikesiz olmadığını ve şehir yaşamının kendisi için bir tehdit oluşturduğunu vurguladı. "Benim için, şehirden yeterince uzak değiliz. Tehlike, sadece 40 dakika uzaklıkta. Şehir, benim için tehlike demek." diyerek doğanın sunduğu huzuru ve güvenliği övdü.
Serdar Erener, arkadaşlarının hediye ettiği tavus kuşunun saldırısına uğradıklarını açıkladı:
"Bir arkadaşımız bize tavus kuşu hediye etti. Üçüncü gün hayvan bize saldırmaya başladı. Meğer bunlar kızınca gidip arabaları falan da çiziyormuş. Tavus kuşu burada bizi taciz etti!"
