MAĞDUR SANDALYELERİ NEDEN BOŞ?
Fetö duruşmaları biliyorsunuz başladı.
Askerler, polisler yargılanıyor.
Duyduğum kadarıyla müşteki ve mağdurların oturduğu sandalyeler bomboş.
Yani güzel ülkemde yaşananlardan, 15 Temmuz'dan, ihanetten, alçaklıktan, akan kandan kimse rahatsız olmamış diye mi bunu yorumlayacağız?
Nerededir bu meydanları iki ay boyunca dolduran insanlar?
O bağıranlar, bayrak sallayanlar; geceleri uykusuz kalanlar…
Geçen yazımda dedim ya biz galiba kaybediyoruz diye; işte bu durum bile buna bir işaret…
Mağdur “Çok yaşa vatanım!” diye bağırıyor ama “Şikâyetçiyim!” diye dilekçe veremiyor.
Sanık duruşma salonunda konuşurken müdahale edip “Hayır senin söylediğin gibi değil; ben seni tanıyorum sen şunu yaptın bunu söyledin” diyemiyor.
Ama tüm bu yaşananların müsebbibi o ilgililer, yetkililer.
Çünkü halka uygulamalarıyla bu cesareti veremediler.
Halk bakıyor ki o gecesi darbe girişimine iştirak eden veya etmeyen asker, polis meslekten ihraç edilmiş, tutuklanmış hatta Devlet Bahçeli'nin dediği gibi çaycısından, çorbacısına kadar herkes tespit edilmiş; ama en üst düzeyde olan belediye başkanından tutun da, valisine, danışmanına kadar yerli yerinde oturuyor.
İçlerinde bylock kullanıcısının olduğu bile söyleniyor.
İşte halk bunları gördükçe “neme lazım” diyor.
Canını verebilen halk iki çift laf etmeye çekiniyor.
Bildiklerini söyleyemiyor.
Bildiklerini söyleyecek belki; ama kendisinin söyleyeceğini doğrulayacak ikinci bir adamın çıkacağından emin değil.
Fetö militanlarından bir kısmı yarın öbür gün berat ederse bunun sebebi gerçekte Fetö üyesi olmadığı için değil, delil yetersizliğindendir.
Delillerin toplanmasına ise bizzat devletin kendisi halka o cesareti veremediği için sebep olmuştur.
Devlet mağdur olan milyonlara o cesareti veremedi ama Fetö çalışmaya devam ediyor.
Sanıklar ya da sözcüleri bu Mart ayında dışarı çıkacaklarını söylüyor.
Ağırlaştırılmış müebbet ya da on yıl, on beş yıl alacağı söylenen kişilerin Mart ayında çıkacağı söylentisi ister istemez insanlarda tedirginliğe, ümitsizliğe sevk ettiriyor.
Elbette 15 Temmuz'a rağmen gerek gazeteci Fatih Tezcan, gerekse diğerleri ve benim de hâlâ cezalar almamız da bir başka açıdan ümitsizlik oluyor.
Ama ümitsizlik yoktur.
Her şey çok güzel olacak.