Genelkurmay Başkanlığının tüm itirazlarına rağmen,
kamuoyunda "kozmik oda" olarak bilinen Genelkurmay Ankara
Seferberlik Bölge Başkanlığında 20 gün boyunca yapılan aramaların
ayrıntıları, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)
Başmüfettişliğinin raporuyla ortaya çıktı.
HSYK müfettişlerince "kozmik oda" soruşturmasında görev yapan
hakim ve savcılarla ilgili hazırlanan raporda, Genelkurmay Ankara
Seferberlik Bölge Başkanlığı 11 ve 16 nolu odalarda yapılan aramaya
ilişkin ayrıntılara yer verildi. Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç'a "suikast" düzenleneceği yönündeki telefon ihbarı sonucu
konuyla ilgili soruşturma başlatan Ankara Cumhuriyet Savcısı
Mustafa Bilgili, Genelkurmay Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı 11
ve 16 nolu odalarda 25 Aralık 2009'da kendisi arama yapmak istedi.
Genelkurmay Seferberlik Tetkik Dairesi Başkanlığınca yazılan
yazıda, binanın 1. katında bulunan 11 ve 16 numaralı çift kilitli
çelik kapılarla muhafaza edilen odalardaki bilgi, belge ve arşiv
kayıtlarının devlet sırrı niteliğinde, devletin güvenliğiyle ilgili
doğrudan bilgiler içerdiğinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 125.
maddesi gereği cumhuriyet savcılığına bu odalara giriş izni
verilemeyeceği belirtildi. Bunun üzerine Bilgili yerine dönemin
Ankara Hakimi Kadir Kayan, 26 Aralık 2009'da Genelkurmay Ankara
Seferberlik Bölge Başkanlığı 11 ve 16 nolu odalarda arama yapmaya
başladı. Kayan'ın 20 gün süren araması sonucu CD, dosya ve hard
disklerden oluşan "gizli belgeler" dışarı çıkarılarak, bugün FETÖ
ile bağlantılı oldukları tespit edilen TÜBİTAK uzmanı bilirkişilere
çözümletildi.
HSYK'ya şikayet
Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşavirliğince HSYK'ya
başvurularak, soruşturmaya karışan hakim ve savcılar hakkında, "19
Aralık 2009 tarihinde sahte olarak düzenlendiği anlaşılan ihbar
tutanağı ile başlayan ve kamuoyunda 'kozmik oda' olarak bilinen
soruşturmada, Seferberlik Tetkik Kurulu Ankara Bölge Başkanlığında,
içerisinde 'devlet sırrı' niteliğinde bilgi ve belgeler bulunan 11
ve 16 nolu odalarda yer alan, devletin güvenliği veya iç veya dış
siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması
gereken bilgi ve belgeleri, hukuka aykırı yollarla, siyasal ve
askeri casusluk maksadıyla temin ederek, başka kişilere açıklamak
yoluyla işlemiş oldukları eylemlerden dolayı" işlem yapılması
istendi.
Hakim ve savcılardan Seferberlik Tetkik Daire Başkanlığında
görev yapan askerler de şikayetçi oldu. HSYK Başmüfettişliğince,
Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili, eski Ankara Cumhuriyet
Savcısı, Trabzon Cumhuriyet Savcısı Şadan Sakınan, Ankara Hakimi
Hasan Şatır, emekli Hakim Selahattin Türkeli, Ankara hakimleri
Nihal Uslu, Halil İbrahim Kütük, Abdullah Bahçeci, eski Ankara
Hakimi, halen Denizli Hakimi Dündar Örsdemir hakkında soruşturma
başlatıldı ve bu kişiler soruşturma tamamlanıncaya kadar görevden
uzaklaştırıldı. Bu kişiler hakkında, FETÖ'nün darbe girişiminin
ardından başlatılan soruşturma kapsamında gözaltı kararı da
verildi. Bulunamayan Mustafa Bilgili hakkında yakalama kararı
çıkarıldı.
Meslekten çıkarılmaları istendi
Devam eden süreçte HSYK Başmüfettişliği, görevden
uzaklaştırılan bu kişilerle ilgili meslekten çıkarılmaları istemli
raporunu tamamladı. Raporda, aramada el konulan belgelerin "devlet
sırrı" niteliğiyle ilgili hukuki değerlendirme yapılarak, hakim ve
savcıların yanı sıra şikayetçilerin de ifadelerine yer verildi.
Buna göre, olay tarihinde Seferberlik Tetkik Daire Başkanlığı
görevinde bulunan Tümgeneral Selahattin Kısacık, 30 Aralık 2015
tarihli ifadesinde, "Özel Kuvvetlere bağlı Seferberlik Tetkik Daire
Başkanlığının savaş veya işgal durumunda vatanseverlerin
gayrinizami harp faaliyeti içerisinde örgütlenmeleri, eğitimleri
gibi hususları yürütmekle görevli bir teşkilat olduğunu, bu amaçla
devlet ve ülke güvenliği için çalıştığını, Bölge Başkanlığındaki 11
ve 16 nolu arşiv ve çalışma odalarında bulunan bilgi ve belgelerin
büyük kısmının devletin iç ve dış güvenliğiyle doğrudan ilgili
devlet sırrı niteliğinde bilgi ve evraklar olduğunu"
belirtti.
Bilgili'nin savunması
HSYK Başmüfettişliği, Savcı Mustafa Bilgili'nin savunmasını
31 Mart'ta aldı. Bilgili, savunmasında FETÖ/PDY terör örgütü ile
bağlantısı bulunmadığını ileri sürerek, "Söz konusu evrak o dönemde
Ankara Başsavcı Vekili Hamza Keleş tarafından soruşturmaya
kaydedilerek tarafıma tevzi edilmiştir. Cumhuriyet savcısı olarak
benim evrakı soruşturmaya kaydetme ve kendime tevzi etme, alma
yetkim yoktur." şeklinde beyanda bulundu. "Kozmik odaların"
aranması, şüphelilerin ifadesinin alınması, tutuklamaya sevk
edilmesi gibi adli soruşturmaya ilişkin esaslı işlemlerin, Ankara
Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu ve Başsavcı Vekili Hamza
Keleş'in bizzat görüşleri alınarak, denetim ve gözetimleri
kapsamında gerçekleştirildiğini öne süren Bilgili, şu savunmayı
yaptı: "Soruşturmaya ilişkin evrakın, tarafıma tevzi edilmesinden
itibaren attığım tüm adımlar, tüm işlemler, Başsavcı Vekilim ve
Başsavcım ile paylaşılarak yapılmıştır. Soruşturma konusunun
hükümete darbe yapmaya yönelik olması nedeniyle siyasi tarafının
bulunduğu dikkate alınmış, ne zaman, nerede, ne yapılacak, nerede
arama yapılacak, bilirkişi kim olacak, teknik ve fiziki takip
yapılacak mı, kime veya kimlere yapılacak hatta kimler hakkında
tutuklama talep edilmesi gerektiğine kadar tüm kararların, Başsavcı
Vekili ve Başsavcı ile müzakere edilerek alındığını, hiçbir önemli
kararı kendiliğimden almadığımın bilinmesini isterim. Bu hususlarda
o günkü Başsavcım ve başsavcı vekillerinin tanık olarak
dinlenmesini talep ederim. Dönemin başsavcı vekilleri Hamza Keleş
ve Murat Esen, dönemin Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu, dönemin
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, bu konuyla ilgili açıklamalarda
bulunan dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve Başbakanı Recep
Tayyip Erdoğan'ın tanık olarak dinlenilmesini talep
ediyorum."
Genelkurmay Başkanlığı tutanakları
HSYK'nın raporunda, aramaların yapıldığı süreçte Genelkurmay
Başkanlığınca gün gün tutulan tutanaklara da yer verildi. Kayan'ın
aramaları sürerken, 3 Ocak 2010 tarihli tutanakta, "Ankara
Seferberlik Bölge Başkanlığında kozmik evrakların bulunduğu 11 ve
16 nolu odaların Hakim Kadir Kayan tarafından incelenmesine 27
Aralık 2009 günü saat 00.15'te başlanılmıştır. Birlik temsilcisi
Tümgeneral Selahattin Kısacık tarafından 'yüklenen suçla ilgisi
olmayan devlet sırrı niteliğinde bulunan bilgilere nüfuz edilmemesi
ve yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikteki bilgilerin
tutanağa geçirilmesi' hususu Hakim Kadir Kayan'a belirtilmiştir. Bu
açıklamaya rağmen Kayan tarafından bugüne kadar yapılan
incelemelerden 1970'li yıllardan günümüze kadar, yüklenen suçla
ilgisi olmayan devlet sırrı niteliğindeki tüm bilgilere nüfuz
edilmiştir." denildi.
Genelkurmay Başkanlığının tutanaklarında arama işleminin
soruşturma konusu fiille sınırlandırılması, aramanın en kısa sürede
tamamlanması konularının Kayan'a hatırlatıldığı da belirtildi.
Bilinçli ve karara aykırı olarak arama süresinin uzatıldığı kanaati
oluştuğu aktarılan tutanaklarda, Kayan'ın, soruşturma konusuyla
ilgisi olmayan, "Ankara'da işlenen cinayetler, Ahmet Taner Kışlalı,
Hablemitoğlu, Uğur Mumcu, Danıştay, şüpheli şahıslar, zararlı
şahıslar, tatbikat, şifahi emirler, komutan emirleri, gerçek görev,
maskeli görev, maske mazereti, haftalık rapor, kişiye özel notlar,
özel görev, özel personel, haber toplama planı, bölge etüdü, cami
çalışmaları ve kilise" gibi ibarelerle aramalar yaptığı kaydedildi.
Tutanakta bahse konu anahtar kelimelerin ve yapılmak istenen
işlemin soruşturma konusuyla ilgili olmadığı, bunun yetkinin
aşılması anlamına geleceği ve suç teşkil edeceğinin hatırlatıldığı,
Kayan'ın ise "hangi belgenin devlet sırrı olduğu, hangisinin suçla
ilgisi olduğu konularındaki değerlendirmenin tamamen kendisi
tarafından yapılacağını" beyan ettiği ve aramasını sürdürdüğü
vurgulandı.
Suikastle ilgili herhangi bir araştırma
yapılmamış
HSYK Başmüfettişliğince hazırlanan raporda, açığa alınan
savcı Mustafa Bilgili tarafından, olay tarihinde suikaste
uğrayacağı iddia edilen Bülent Arınç'ın ikametinde veya Ankara'da
bulunup bulunmadığına dair herhangi bir araştırma ve incelemenin
yapılmadığı vurgulandı.
Şüphelilerin yakalandıkları noktadan, suikast yapılacak yeri
görüp göremeyecekleri hususlarının da araştırılmadığına dikkat
çekilen raporda, savcı Bilgili tarafından yürütülen soruşturmada,
maddi gerçeği ortaya çıkarmaya yönelik, delil araştırması yoluna da
gidilmediği ifade edildi. Raporda, "makul şüphe", "ihbarı
destekleyen emarelerin olmaması", "somut olguların bulunmaması"na
karşın, Bilgili tarafından, 25-26 Aralık 2009'da, içerisinde devlet
sırrı niteliğinde bilgi ve belgeler bulunan Seferberlik Tetkik
Kurulu Ankara Bölge Başkanlığındaki 11 ve 16 numaralı arşiv ve
çalışma odalarında arama, inceleme ve çözümleme talep edildiği
anlatıldı. Talebin, şüphelilerin üzerine atılı suç açıkça
belirtilmeden yapıldığı ifade edilen raporda, talep üzerine, hakim
Kadir Kayan tarafından alınan kararlar doğrultusunda, Bilgili'nin
yazdığı müzekkere ile suçla ilgisi olmayan kelimelerin aranması
talebinde bulunulduğu, böylece soruşturmanın başka bir amaçla
yapıldığı izlenimi oluşturulduğu ve hukuka aykırı hareket edildiği
bildirildi. Arama kararları öncesinde ve sonrasında, şüphelilerin
ve müdafilerinin ifade ettikleri hususların Bilgili tarafından
değerlendirmeye alınmadığı, bu şekilde savunma hakkının ihlal
edildiği, cumhuriyet savcısının şüphelinin aleyhine ve lehine tüm
delilleri toplayacağına ilişkin kanun hükmüne de açıkça aykırı
davranıldığı kaydedildi.
"Yasal mevzuata aykırı"
Raporda, cumhuriyet savcısının soruşturma aşamasında devlet
sırrı niteliğindeki bilgi veya belgeleri inceleme yetkisi
bulunmadığından, bu aşamada bahsi geçen şekilde talepte
bulunulmasının da yasal mevzuata aykırı olduğu vurgulandı.
Bilgili'nin, hakim Kayan tarafından başlatılan aramalar sürecinde,
sürekli kozmik odaların bulunduğu yere geldiği anlatılan raporda,
bu süreçte Kayan ile sürekli konuştuğu, bilirkişilerin seçimlerine
ilişkin de görüşmeler yaptığı belirtildi. Raporda, Bilgili'nin
ifadesini aldığı şüphelilere, kozmik odadan hakim Kayan tarafından
çıkarılan devlet sırrı niteliğindeki belgelere yönelik sorular
sorduğu, bu şekilde bu belgelerden haberdar olduğunun anlaşıldığı
ifade edilerek, soruşturma dosyasına konu suç ve suçlamalar ile
ilgili olarak ise şüphelilere kapsamlı sorular sorulmadığı
kaydedildi. Raporda, 16 numaralı odada, 3 yıl kadar sonra
mahkemeden alınan karar doğrultusunda, "devlet sırrı" kavramına
değinilmeksizin yeni ve yeterli bir delil bulunmadan, tekrardan
arama yapıldığı belirtilerek, devlet sırrı niteliğindeki bazı bilgi
ve belgelere el konulduğu, bir kısım bilgi ve belgelerin
Genelkurmay Başkanlığına kademeli olarak iade edildiği aktarıldı.
Bilgili'nin, ilk aramadan 3 yıl kadar sonra yapılan aramada, devlet
sırrı niteliğindeki dijital verileri, yasa ve yönetmelik
hükümlerine aykırı olarak yaklaşık 9 ay beklettikten sonra emanete
aldığına işaret edilen raporda, bu verilerin soruşturma dosyası
kapsamında herhangi bir görevi bulunmayan üçüncü kişi konumundaki
bilirkişilerce incelenmesi sağlanarak kopyalarının çıkartılmasına
izin verdiği ifade edildi.
"Belgeler Albay Köse tarafından teslim edildi"
Raporda, söz konusu bilgi ve belgelerin FETÖ'nün darbe
girişimine ilişkin soruşturma kapsamında tutuklanan Genelkurmay
Adli Müşaviri Albay Muharrem Köse tarafından Bilgili'ye teslim
edildiği bildirildi. El konulan "imaj hard disk" içerisinde,
yürütülmekte olan soruşturmayla ilgili bilgi veya belgelerin
bulunmadığı, bulunması halinde dahi soruşturmayı yürüten cumhuriyet
savcısı tarafından söz konusu bilgi ve belgelerin incelenemeyeceği
vurgulanan raporda şu değerlendirmelere yer verildi: "Yapılan tüm
bu tespitler neticesinde, savcı Bilgili'nin, içeriği sahte olarak
düzenlenen ihbar tutanağına dayanarak, savunmada ileri sürülen
delilleri araştırmadan, soruşturma kapsamındaki şüphelilerin
savunma haklarını da açıkça ihlal ederek, lehe yönünde delil
toplama görevini de yerine getirmediği anlaşılmıştır. Bilgili'nin
yanlı olarak hazırlanan kolluk değerlendirme tutanaklarına itibar
ederek, dosya içeriğiyle örtüşmeyen zıt bir şekilde yapılan yorum
ve değerlendirmelerle, içerisinde devlet sırrı niteliğinde bilgi ve
belgeler bulunan Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığındaki 11 ve 16
nolu arşiv ve çalışma odalarında, hukuka aykırı yollarla, makul
şüphe bulunmamasına karşın, arama ve el koyma yaparak buradaki
bilgi ve belgeleri temin ettiği belirlenmiştir. Bilgili'nin, elde
ettiği bu bilgi ve belgeleri soruşturma kapsamında herhangi bir
görev ve yetkisi bulunmayan, FETÖ/PDY içerisinde yer alan, 'Balyoz,
Askeri Casusluk, Poyrazköy, Ergenekon ve OdaTv' gibi davalarda
bilirkişilik yapan ve taraflı bilirkişi raporu hazırladığı iddiası
bulunan, TÜBİTAK tarafından iş akdine son verilen Ünal Tatar isimli
şahsa, soruşturma dosyasında herhangi bir görevi ve yetkisi
olmamasına rağmen adliyede inceleterek imaj almasını sağlamak
suretiyle bu bilgi ve belgeleri elde ederek öğrenmesine neden
olduğu anlaşılmıştır."
"Devlet sırrı niteliği taşıyan belgeler Akoğuz'a da
verildi"
Bilgili'nin, kamuoyunda "cemaat tarafından yapıldığı"
belirtilen soruşturma dosyalarında bilirkişilik görevi yapan,
FETÖ/PDY içerisinde yer alan ve görev yaptığı TÜBİTAK tarafından iş
akdi sona erdirilen Burak Akoğuz'u bilirkişi olarak
görevlendirdiğine işaret edilen raporda, devlet sırrı niteliğindeki
bilgileri bu kişiye de verdiği bildirildi. "Kozmik oda"
soruşturması sürecinde Mustafa Bilgili ile Şadan Sakınan'ın sürekli
telefonla irtibat halinde bulunduğuna değinilen raporda, "Bu
görüşmelerin sonrasında da Mustafa Bilgili ile güvenlik güçleri
arasında görüşmeler yapıldığı, ayrıca dosyada resmi bir
görevlendirmesi bulunmayan ancak Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili
tarafından devlet sırrı niteliğindeki 'imaj hard disk'in
kopyalanması ve kendisine verilmesi sağlanan Ünal Tatar isimli
şahıs ile Mustafa Bilgili arasında yapılan görüşmeler öncesi ve
sonrasında da Bilgili ile Sakınan'ın irtibat halinde oldukları
anlaşılmıştır." ifadesi kullanıldı.
Bilgili ve Sakınan'ın yanı sıra Ankara Hakimi Hasan Şatır,
emekli hakim Selahattin Türkeli, Ankara Hakimleri Nihal Uslu, Halil
İbrahim Kütük, Abdullah Bahçeci, eski Ankara halen de Denizli
Hakimi Dündar Örsdemir ile ilgili "meslekten çıkarılma" istemli
raporun sonuç bölümünde şunlar kaydedildi: "Tüm 'kozmik oda'
soruşturması sürecinde yapmış oldukları işlemleriyle FETÖ/PDY
içerisinde yer alarak hareket etmek suretiyle, içerisinde devlet
sırrı niteliğinde bilgi ve belgeler bulunan kozmik odada arama
yapılarak bu bilgi ve belgelerin hukuka aykırı yollarla ele
geçirilip askeri ve siyasal casusluk amacıyla temin edilip
açıklanması eylemine, soruşturma ve değerlendirme kapsamındaki
hakimler, cumhuriyet savcıları ve diğer kişilerle birlikte hareket
ederek müşterek fail olarak katıldıkları tespit edilmiştir. Bu
itibarla, haklarında kuvvetli suç şüphesini gösteren somut
delillerin mevcut bulunması ve bu şekilde mesleğe olan genel saygı
ve güveni gidererek, mesleğin şeref ve nüfuzunu veya şahsi onur ve
saygınlıklarını yitirdiği, memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak
nitelikte hareket ettiği ve nihayetinde hakkındaki iddiaların sübut
bulduğu anlaşılmıştır."
Dikkat çeken para transferleri
Öte yandan, HSYK raporunda, Maliye Bakanlığı Mali Suçları
Araştırma Kurulu Başkanlığınca soruşturmayı yürüten hakim ve
savcılara ilişkin hazırlanan ve dikkat çekici bulunarak HSYK'ya
gönderilen mali analizlere de yer verildi. Bu kapsamda, dönemin
Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili'ye ilişkin mali analiz
raporunda, Bilgili'nin hesabından haziran 2013'te bir şirkete 300
bin lira tutarında EFT yapıldığı, işlemin açıklamasında "29.05.2013
tarihinde gelen buğday avansı iadesi" yazdığı belirtildi.
Bilgili'nin 29 Mayıs 2013'te İstanbul Arnavutköy'de tapu alış kaydı
bulunduğu anlatılan analiz raporunda, bu işleme ilişkin havale ve
EFT bilgisinin tespit edilemediği, 29 Mayıs-3 Haziran 2013'te
gerçekleşen bu işlemlerin mahiyetinin anlaşılamadığı ve bu durumun
dikkat çekici olduğu bildirildi. Dönemin Ankara Hakimi Hasan
Şatır'a ilişkin mali analiz raporunda ise Şatır'ın 100 bin lira
tutarında 4 farklı ihtiyaç kredisi kullandığı tespitine yer
verildi. Bu kredi tutarlarından talimatla bir şahsa 187 bin lira
ödeme yapıldığı anlatılan analiz raporunda, kredi taksitlerinin
ödeme yapılan bu kişinin hesabından virman ile tahsil edildiği
belirtildi. Söz konusu şahıs hakkında veri tabanında yapılan
araştırma neticesinde ulaşılan istihbari bilgilere göre, şahsın 3.
kişilere ait banka ödemelerini ve gayrimenkul işlemlerini şahsına
ait bireysel hesaptan gerçekleştirdiğinin ifade edildiği
belirlendi.
Eski Ankara Hakimi Dündar Örsdemir'in de bir şahsa 5 farklı
işlemle toplam 457 bin 500 lira tutarında havale gönderdiği, MASAK
veri tabanında yer alan istihbari bilgilere göre, bu şahsın şirket
sahibi olduğu, ticari işlemlerini şirketin hesabında değil bireysel
hesabında yürüttüğü, alım-satım işlemlerinden gayriresmi aldığı
bedelleri bireysel hesabında değerlendirmiş olabileceğinin
belirtildiği aktarıldı.
Analiz raporları doğrultusunda, 3628 sayılı Mal Bildiriminde
Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu kapsamında
Bilgili, Şatır ve Örsdemir hakkında, HSYK Teftiş Kurulu Yönetmeliği
uyarınca, bu eylemlerle ilgili ihbarda bulunulması gerektiği
düşünülerek, konunun HSYK'ya bildirildiği ifade edildi. Raporda,
tüm bu nedenlerle soruşturma maddesindeki hususlar sübut
bulduğundan, kapatılan Ankara CMK 250. Maddesi ile yetkili
Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği eski Cumhuriyet Savcısı, halen Ankara
Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili hakkında 2802 Sayılı Yasanın 69.
maddesi uyarınca meslekten çıkarma cezası uygulanması ve kovuşturma
yapılması istendi.