"Bilim nedir?" sorusu, yıllarca; "Düzenlenmiş bilgiler topluluğudur", gibi cümlelerle tanımlandı. Bilgiyi toplamak, toparlamak ve bir istikamet doğrultusunda belli amaçlara odaklamak...
"Bilim nedir?" sorusu, yıllarca; "Düzenlenmiş bilgiler topluluğudur", gibi cümlelerle tanımlandı. Bilgiyi toplamak, toparlamak ve bir istikamet doğrultusunda belli amaçlara odaklamak... Doğrusu bu yaklaşım, bilim açısından da pek adil ve doğru olamazdı. Özellikle; bilim ve teknoloji arasındaki sebep sonuç ilişkisi gözetildiğinde ve bugünden geriye doğru, ters bir projeksiyonla böyle bir yargıya varmak, kuvvetle, muhtemel olacaktı.
Bilimin maddeyi en etkin biçimde kullanma hedefi, günümüz mantalitesinin daha iyi anlaşılabilme ufkunu da çerçevelemiştir. Evet; maddenin var olandan daha üst düzey bir performansla tasarruf edilebilmesi düşüncesi, iktisaden de makul olanıdır. Bu düşüncenin, ahlaki ve toplumsal sınırları da vardır. Fakat; bu sınırlara riayet, alışkanlıklara dayalı geriye ket vurma gibi adaptasyon konusundaki engeller dikkate alındığında, idealler ve beklentiler arasında ciddi bir makas oluşuyor. İktisaden minimum enerjiyle maksimum verim sağlama düşüncesi, benzer bir çok alanda da geçerlidir. Ekonomi, finans ve ticarete de konu olan her varlık; söz konusu idealin, belli kurallar çerçevesinde hedef olmasını sağlamıştır.
Bir varlığın üzerinden, en üst düzey faydanın sağlanabilmesi, öncelikle kontrolü gerektirecektir. Bu; tam ve gerçek bir kontrolün gereğidir. Varlığa; fiziki olarak ulaşmak, elde etmek, varlığın; ekonomik bir varlık olabilme konseptini hayata geçirmek, hedef kitlenin ihtiyaç düzeyine uygun arzını oluşturmak ve pazarlamak…
Kısacası; siber çılgınlık "siberpunk" bu noktada kapitalizmin prensi haline geliyor. Bilim ve teknolojinin birlikte anıldığı yıllar, ticaretin, finans ekonomisine doğru yönelmesine neden olduğu dönemlerdir. Finans ekonomisiyle, madde üzerinde bazı suistimaller keşfedilmiş, varlığın ürünleşme sürecine odaklanılmıştır. Ürünleşen her varlık, hammadde olarak kabul görmüş, belli oranlarda da finansal argüman haline dönüşmüştür. Dönüşümün ilk aşamaları, hammaddenin ürünleşmesinden kısa bir süre sonra; üretim, arz ve talep potasında uzun yıllar kendisini unutturmuştur. Sermaye ve diğer üretim faktörleri (toprak, emek) arasındaki soğuk savaş, daha çok sermaye karakterli fabrika ve makineleşmeyi var etmiştir. Toprak ve emeğin verimi olan mahsul de dönüşümden payını almış, türevlerine ayrılmıştır. Tarımda mahsule dayalı pazar ekonomisi, yerini, kentleşmeye dayalı ürün ekonomisine bırakmıştır.
Böyle bir fırsatın, kapital sistemin gözünden kaçması bir kenara, üretim faktörleri içerisindeki bu dönüşüm, kapitalizmin dinamik esası olarak kabul görmüştür.
İçinde bulunduğumuz dijital dönüşüm, teknolojik dönüşüm gibi isimlerle anılan dönem, bir çok olgunun keskinleştiği bir dönemdir. İnsanların farkındalık gücü geçmişine nazaran daha monotonlaşmıştır. Birçok farklı olumsuz etken, toplum üzerinde çoğunluğa uyma dürtüsünü öne çıkarmıştır. Böylece; sürü psikolojisi, toplumlara, kendini en güvenli liman olarak telkin etmeye başlamıştır.
Bilinmezlerden korunma iç güdüsüyle hareket eden insanlığın geldiği bu nokta, finansal, ticari ve ekonomik bazı odaklar tarafından ciddi destek görüyor. İçinde bulunduğumuz sürecin, dijital dönüşüm olarak adlandırılması da bu desteği teyit ediyor.
Yüksek teknoloji ve düşük yaşam koşulları hedeflerinin, uzun yıllardan beri tuttuğunu görmek, siberpunk'ı kadim bir olgu haline getirmiştir. Bu olgunun toplum üzerindeki belirgin yan etkisi; ihtiyaç oluşturma, oluşturulan ihtiyacın, toplumca kabul edilmesi ve giderilmesi güdüsüyle, sürü psikolojisi bağımlılığının güçlenmesi şeklinde kendini göstermektedir.
Bu kültür; bilim ve teknolojinin hızlı bir şekilde ilerlediği, fakat toplumların büyük bir kısmının yaşam kalitesinin oldukça düşük seyrettiği bir dünya kültürü halinde gelişmeye devam ediyor. Bilim ve teknolojinin en ileri olduğu bu düzeye rağmen; toplumsal refahın en alt düzeyde kalması, yaşadığımız teknolojik imkanların sadece kullanıcı teknolojisi düzeyinde olduğunu bizlere öğretiyor.
Kullanıcı teknolojileri, kapitalist sistemin; varlığı ve varlığın finansal ve ekonomik olarak tüm aşamalarını kontrol etmeye yönelik önlemleri gereği en geniş taleple pazardaki varlığını sürdürülebilir halde devam ettiriyor.