İsrail Hava Kuvvetleri, Hama Askeri Havalimanı, Humus kırsalındaki T4 üssü ve Şam kırsalındaki Kisve bölgesinde bulunan bir askeri kışlaya yönelik kapsamlı saldırılar düzenledi.

İsrail'in hamleleri yalnızca askeri operasyonlarla sınırlı kalmıyor. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun, ABD Başkanı Donald Trump ile Suriye meselesini görüşerek onu etkilemeye çalıştığı belirtiliyor. Bu konunun, 7 Nisan tarihinde gerçekleşmesi beklenen görüşmenin temel gündem maddelerinden biri olduğu aktarılıyor.

Son saldırıların arka planı

İsrail, yeni Suriye yönetiminin iç ve dış meşruiyetini artırmak için attığı her adımdan sonra tansiyonu yükseltme politikası izliyor. Son saldırılar, Suriye'de tüm bileşenleri kapsayan ve bölgesel ve uluslararası çapta olumlu karşılanan geniş tabanlı yeni hükümetin ilan edilmesinden birkaç gün sonra gerçekleşti.

İsrail daha önce de şubat sonunda gerçekleştirilen ve Suriye topraklarının birliği ile silah tekeline vurgu yapan Ulusal Diyalog Konferansı sonrası ülkeye yönelik saldırılar düzenlemişti. İsrailli yetkililer, uluslararası topluma yeni hükümete destek vermemeleri ve azınlıkların konumlarını güçlendirme çağrısında bulunmuştu.

Suriyeli askeri kaynaklara göre, İsrail'in Hama havaalanına yönelik son saldırılarında hedef alınan noktalar, halen kullanılabilir durumda olan Suriye savaş uçaklarının hangarlarıydı. Saldırıların, Suriye uçaklarının ülke hava sahasında tekrar aktif hale gelmesinin ardından ve Hava Kuvvetleri’nin yeniden yapılandırılarak bu görevin uzman subaylara verilmesiyle eşzamanlı olarak gerçekleşmesi, İsrail'in Suriye ordusunun yeniden yapılandırılmasını engelleme çabasını gösteriyor.

Reuters haber ajansının 4 Nisan tarihli haberine göre, İsrail’in Suriye’deki hava üslerine yönelik saldırıları, Türkiye’nin bu üslere asker yerleştirme girişimini engellemeyi amaçlıyor. Haberde, Türk uzmanların Ankara ile Şam arasında yakın zamanda imzalanması beklenen ortak savunma anlaşması kapsamında asker konuşlandırılması muhtemel en az üç hava üssünü ziyaret ettiği belirtildi.

Türk basınında mart ayında çıkan çeşitli haberlere göre, Ankara Suriye güçlerine eğitim vermeye hazırlanıyor ve Türk savunma sanayisi ürünleriyle destek sağlamayı değerlendiriyor.

Tel Aviv'in bu hamleleri, sadece Suriye ordusunun yeniden oluşturulmasını değil, aynı zamanda Ankara’nın bu süreçte merkezi bir rol üstlenmesini de engellemeye yönelik. İsrail'in son dönemdeki tutumu, Türkiye’nin askeri varlığının ülkenin orta bölgelerine yayılmasını reddettiğini ve Türk askeri varlığını ülkenin kuzeybatı bölgesinde (İdlib ve Halep gibi) kabul edebileceğini gösteriyor. Bu bağlamda, İsrail şimdiye kadar bu bölgelerdeki Türk askeri noktalarına yönelik herhangi bir tehditten kaçınıyor.


İsrail’in Türkiye’nin rolünden endişelenmesinin sebepleri nelerdir?

İsrail'in Türkiye'nin Suriye'deki askeri rolüne ilişkin endişelerinin temelinde, Türk ordusunun gelişmiş elektronik teknolojilere sahip hava savunma sistemlerini Suriye’nin orta bölgelerine konuşlandırma ihtimali yatıyor. Özellikle, konuşlandırılacak sistemlerin işgal altındaki Golan Tepeleri'ne 230 kilometreden daha yakın mesafede olması, Tel Aviv’de alarma neden oluyor. İsrail güvenlik kaynaklarına göre, Türk hamlesi İsrail Hava Kuvvetleri’nin Suriye hava sahasındaki hareket özgürlüğünü ciddi şekilde kısıtlayabilir.

Türk basınında daha önce yayımlanan haberlere göre, Ankara'nın Suriye’deki üslere “Hisar” hava savunma sistemini konuşlandırması gündemde. Hisar, kısa ve orta menzilli, tamamen yerli üretim bir savunma sistemi. 15 ila 25 kilometre arasında menzile sahip olan bu sistem, aynı anda altı füze taşıyabiliyor ve kızılötesi güdüm sistemi kullanıyor. Hisar, savaş uçakları, helikopterler, insansız hava araçları, seyir füzeleri ve havadan karaya füzelere karşı etkili.

Diğer yandan bazı raporlar, Türkiye'nin ABD ile koordinasyon halinde Rusya’dan satın aldığı ve Washington’ın yaptırım uyguladığı S-400 hava savunma sistemlerini Suriye’ye konuşlandırabileceğini belirtiyor. Bu hamle, Türkiye ile ABD arasında anlaşmazlıkların çözümü için bir adım olarak görülüyor ve Ankara’nın tekrar F-35 savaş uçağı üretim programına dahil edilmesi ile dondurulan F-16 satışlarının yeniden başlamasının da önünü açabilir.

Öte taraftan, İsrail ordusu, yeni Suriye yönetiminin güney bölgesinde güçlerini yaymasını engellemeye çalışıyor. İsrail ordusunun açıkça ifade ettiği üzere, "Suriye gökyüzünün temiz kalması" hedefleniyor. Bu ifadeyle İsrail, hava üstünlüğünü koruma niyetine işaret ediyor.

Türk, Suriyeli ve Arap kaynaklardan gelen sürekli sızıntılara göre, Ankara ile Şam arasında beklenen anlaşmanın temel hedefi, yeni Suriye ordusunu eğitmek ve silahlandırmak. Bu durum, Tel Aviv açısından ikili bir endişe oluşturuyor; zira İsrail, bir yandan yeni Suriye yönetimine güvenmediğini sürekli yinelerken, diğer yandan Ankara’nın kendisine bağlı “Sünni bir ordu” kurma ihtimalinden endişe ediyor. İsrail güvenlik çevrelerinde, böyle bir durumun Gazze çevresinde 7 Ekim’de yaşanan saldırı senaryosunun benzerinin tekrarına yol açabileceği tartışılıyor.

Orta Doğu uzmanı Firas Fahham'a göre İsrail, aynı zamanda Türkiye'nin Suriye’deki etkinliğini bölgesel çapta daha geniş bir nüfuz alanı yaratma girişiminin parçası olarak değerlendiriyor. İsrail’de yayımlanan Israel Hayom gazetesinde yer alan güvenlik raporuna göre, Türkiye’nin Azerbaycan ve Libya’daki etkisi ile Akdeniz gaz projelerini engelleme çabaları İsrail açısından rahatsız edici bulunuyor.

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar da Paris’te yaptığı bir basın toplantısında, Ankara’yı Lübnan ve Suriye’de olumsuz rol üstlenmekle suçladı.

İsrail’in açıkça dile getirdiği bu endişelere rağmen, bazı gözlemciler, İsrail'in temel kaygısının doğrudan Türkiye değil, Suriye'nin geçiş sürecini tamamladıktan sonra İsrail işgaline karşı çıkması ve Golan Tepeleri'ni geri istemeye başlaması olduğunu düşünüyor. Bu yüzden Tel Aviv’in, ABD’den Suriye’nin zayıf ve parçalanmış durumda kalmasını sağlamasını istediği de gelen bilgiler arasında.

Türkiye’nin Seçenekleri

Türkiye’nin, İsrail Başbakanı Netanyahu hükümetiyle karşılıklı bir gerilime sürüklenmek istemediği açıkça görülüyor. İsrail’in son saldırılarının ardından  Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ankara’nın Suriye’de İsrail ile herhangi bir çatışmaya girme niyetinde olmadığını hemen dile getirdi.

Fidan ayrıca, Tel Aviv’e güvence vererek Ankara’nın İsrail ile Suriye yönetimi arasında yapılacak olası bir anlaşmaya karşı olmadığını belirtti. Bu nedenle Ankara’nın İsrail ile gerginliği desteklemek yerine, Tel Aviv’in Suriye’deki endişelerini giderecek uzlaşıları teşvik etmesi bekleniyor. Türkiye, Suriye’de yeni hükümetin tam meşruiyet kazanmasını ve ülkenin tüm topraklarında egemenlik sağlamasını, böylece bölünme senaryosunun önlenmesini destekliyor.

Bu çerçevede Türkiye’nin, mevcut Suriye yönetiminin varlığını orta ve uzun vadede tehdit edecek İsrail saldırılarını durdurmak için diplomatik çözümlere yöneleceği öngörülüyor.

Ayrıca Ankara’nın, adımlarını Trump yönetimi ile koordine etmesi bekleniyor. Türkiye’nin, faaliyetlerini özellikle IŞİD’in yeniden ortaya çıkmasını engelleme amacıyla sınırlandıracağını vurgulayarak, Washington’ın İsrail’e Suriye’deki saldırılarını azaltması için baskı yapmasını umduğu ifade ediliyor. ABD’nin, Suriye’de yeni hükümetin kurulmasının ardından yaptığı olumlu açıklamalar bu beklentiyi güçlendiriyor.

Washington, yeni Suriye hükümetinin ülke topraklarının tamamında kontrolü sağlamasını desteklediğini açıkça ifade etmişti. Ayrıca İsrail saldırılarından önce Amerikan Dışişleri Bakanı Mark Rubio’nun yaptığı açıklamalarda, Trump yönetiminin Suriye konusunda Türkiye ile işbirliği yapmak istediği belirtilmişti.

Türkiye’nin, Avrupa’nın Suriye’deki gerilime yönelik olumsuz tavrından da faydalanması muhtemel görünüyor. Avrupa Birliği Dış Politika Sorumlusu Kaja Kallas, İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırılarını eleştirerek bunları "gereksiz" bulduğunu dile getirmişti. Özellikle Ankara ile AB arasında yakınlaşma işaretlerinin görüldüğü ve Türkiye’nin AB savunma planına katılması olasılığının konuşulduğu bir ortamda, Türkiye’nin bu durumdan istifade etmesi bekleniyor.

Kaynak: Haber Merkezi