Çocukluğumuzda okul kitaplarında şöyle bir resim vardı. Başında sarık, sakallı ve siyah cübbeli bir imam, sol elinde tesbih, sağ elinde sopa ile çocuğu dövüyor. Altında da bir yazı “Eskiden böyle öğretilirdi.”
Çocukluğumuzda okul kitaplarında şöyle bir resim vardı.
Başında sarık, sakallı ve siyah cübbeli bir imam, sol elinde tesbih, sağ elinde sopa ile çocuğu dövüyor.
Altında da bir yazı 'Eskiden böyle öğretilirdi.'
Yanında da kravatlı bıyıksız bir öğretmen kara tahtada yazı yazıyor.
'Şimdi böyle öğretiliyor.'
İçimizde imama karşı bir soğukluk oluşmuştu.
Tabii ki, sarığa, sakala, cübbeye, tesbihe karşıda bir soğukluk vardı.
Yani sevmiyorduk.
Halbuki o bize kötü gösterilen sarık, kıyafet, şekil ve tesbihimiz bize ait olup,
Bizi tarif eden işaretlerdi.
***
Hacca gittiğimde, Mescidi Nebevi de yanımda yürüyen bir genç gördüm, Türk'tü.
Başında sarık vardı. Sakallı ve yüzünden nur damlıyordu.
Yani içinin güzelliği, imanı ve ahlakı yüzüne vurmuştu.
Onu görünce birden ürperdim. Okul kitabındaki korku içime yerleşmişti herhalde…
Bu işin felsefesini yapan, bıyıksız, renkli gözlü, ağzından kan bulaşığı olan,
Dünyada insanlığı, hak ve adaleti, Kızılderilileri, Aborjin'leri,
Bir günde Özi kalesinde 25 bin Türkü, bir haftada Mora da Tripoliçe de 30 bir Türkü,
Navarinde bir günde 3000 bin Türkü, Balkanlarda 2 milyon, Seferberlikte 3 milyon Türkü,
Irakda bir milyon Müslümanı, daha dün Serebrenikada10 bin Boşnak Türkünü,
Ruanda da bir milyon zenciyi yok eden Batılı vahşi ve canilerden, değil de,
Niye sarıktan ürpermedim, acaba diye güldüm.
***
Halbuki, dünyada bütün kötülüklerin anası Batılıdır.
İçkiyi, kumarı, faizi, zinayı, serbest eden, teşvik eden, yaygınlaştıran onlardı.
İnsanlar arasında, etnik, kavimler arası fitneyi, mezhep kavgalarını, kışkırtan onlardı.
Ne kadar kan, kıtal, haram, kul hakkı, vurgun, soygun varsa onların eseri idi.
İnsanların emeğini, malını, mülkünü, yer altı zenginliklerini dalavere ile alan,
Gerekirse savaş çıkarıp işgal edip sömüren onlardı.
Bu kravatlı katilleri; biz niye anlayamamışız, niye onlara özenmişiz,
İçimizde onlara karşı aşağılık duygusu duymuşuz.
Acaba onlara tepki yerine gizli bir sevgi ve hayranlık duymuşuz.
Haydi yurt dışına gezmeye gidelim desek,
Ya Paris'e, ya Roma'ya, ya Londra'ya gitmek aklımıza geldi.
İşte bunun ruhi sebeplerini bilmek,
Eğitimin, nasıl insan beynini ters çevirdiğini anlamak?
Nasıl, karanın ak, akın kara olduğunu sanmak düşüncesini bozmak böyledir.
***
İngilizler, Tanzimat'ta Osmanlıyı işgal edince,
Yani masonlar yoluyla yönetime el koyunca, ilk işleri bu milletin,
İnanç ahlak, töre, gelenek ve göreneklerine saldırdılar.
Ama öyle sinsi, öyle gizli, öyle haince bu işi becerdiler ki;
Mesela Şinasi denen bir Mason yazar, 'Şair evlenmesi' diye bir piyes yazdı.
Orada görücü yoluyla evlenmeyi kınıyor.
Dolaylı yoldan, flört evliliğini savunuyordu.
O çağda, o kafada, bir Türkün bu kadar namussuz olması beklenemez.
Peki bu basit ama zinayı teşvik eden eseri niye yazdı?
Tabii ki, o bir casustu, kendisine emredileni yaptı.
Tanzimat'tan bu tarafa yazılan bütün güya edebi eserler,
Emirle yazdırılmıştır. Bu milletin inancını, maneviyatını bozmak,
Binlerce yıldır dünyaya hükmeden bir kültür, töre ve imanı tahrip etmek için…
Geçen gün Facebook da bir arkadaşım muskayı yazmış, kötülemiş,
Altına da bir sürü cahil, olumsuz kınama yorumu yapmış.
Behey ahmaklar, bu millet, güreşlerde, savaşlarda rakiplerini nasıl dize getirdi, düşündünüz mü?
Su geçirmez bir muhafaza içinde Kuranı Kerim'in bir ayetini taşımak kötü bir şey mi?
Ama siz diyeceksiniz ki, 'Bize gavur böyle öğretti.'
Onun için sürünüyoruz ya…