Röportajlar

"Her insan narsist eğilimler gösterebilir"

Narsist kişilik bozukluğu, son yıllarda hem bireysel ilişkilerde hem de toplum içinde giderek daha çok tartışılan bir konu haline geldi. Bu bozukluk, kişinin çevresiyle olan ilişkilerini nasıl etkilediğini, hayatımızda yer alan narsist kişileri nasıl tanıyacağımızı ve tedavi sürecini Psikolog Kerem Gümüş İstiklal Gazetesi’ne anlattı.

Abone Ol

“Her hareket bir travma değildir”

Ailelerin yaptıkları her hareketi travma olacağı düşüncesiyle dikkat ederek yapmasını doğru bulmadığını söyleyen Kerem Gümüş, “Ebeveynlerin geçmişte yaşadığı travmalar da önemli bir etken. Çocuklarının aynı şeyleri yaşamasını istemeyen ebeveynler, çocuklarının üzerine gereğinden fazla düşüyor ve her hareketin, her davranışın bir travmaya neden olacağı gibi yanlış bir düşünceye kapılıyor. Oysa her hareket bir travma değildir. Ancak bu aşırı korumacı tutum, çocukta sınır koyamama veya her istediği yapılan bir kişilik yapısı oluşturabiliyor. Bunun üzerine okullarda ‘çocuğu merkeze alarak eğitim’ anlayışı eklendiğinde, aslında çocukların pedagojik ihtiyaçlarını göz ardı eden bir sistem ortaya çıkıyor. Tüm bu etkenler birleştiğinde, Narsizm’e yatkınlık artıyor ve bu da yeni nesli olumsuz etkiliyor.” İfadelerini kullandı.

Gümüş, “Sosyal hayatta da bu yanlış algı sıkça karşımıza çıkar. Örneğin bir kişi bankada sıraya girmeden öncelik alır ve insanlar bunu kurnazlık, hatta başarı olarak görür. Trafikte yol vermeyen biri, üstünlük taslıyor gibi algılanır. Ancak bunların hepsi birer ahlak ve saygı sorunudur, özgüvenle ilgisi yoktur. Bu tür yanlış algılar, Narsizm’i besleyen bir zemine dönüşüyor.” ifadelerini kullandı.

“Çocuğun en temel ihtiyacı, kendini huzurlu ve güvende hissetmektir”

Narsist bir kişinin küçüklükte en temel ihtiyaçlarının eksik bırakıldığını, dolayısıyla yetişkinlikte de çocukça davranışlar sergilemeye devam ettiğini söyleyen Gümüş, “Narsizm nasıl oluşuyor? Çocuğun en temel ihtiyacı, kendini huzurlu ve güvende hissetmektir. Eğer çocuk ebeveyninden bu temel duyguları alamazsa, insanların güvenilmez olduğunu ve kendisine düşmanca yaklaştıklarını düşünmeye başlar. Fiziksel veya sözel şiddet, istismar, ihmal ya da duygusal desteğin eksikliği, çocuğun ruhsal gelişiminde derin travmalara neden olur. Çocuğu bir çiçek gibi düşünün; nasıl ki çiçeği sulamazsanız kurur, aynı şekilde çocuğun ihtiyaçları karşılanmadığında da zarar görür. Ancak fazla sulama da zararlıdır. Gereğinden fazla sevgi, ilgi ya da sınır koymamak da çocukta olumsuz etkiler bırakır.” İfadelerini kullandı.

 

“Ruhsal çocukluk dediğimiz durum, yaşla sınırlı değildir”

Ailelerin isteklere sürekli karşılık vermesinin doğru olmadığını söyleyen Gümüş, “Aile tutumları da burada büyük bir rol oynar. Örneğin, “her şey benim dediğim gibi olacak” gibi narsistçe yaklaşımlar, çocuğu travmatize edebilir. Ruhsal çocukluk dediğimiz durum, yaşla sınırlı değildir. Bir yetişkin, duygusal anlamda çocuk ya da ergen kalabilir. Bu da yetişkinlikte narsist özelliklerin ortaya çıkmasına neden olur. Çocuklukta “benim oyuncağım, senin oyuncağın” kavgaları, yetişkinlikte “benim yolum, senin yolun” kavgalarına dönüşür. Küskünlükler, aşırı alınganlık, insanlara güvenememe veya sürekli çıkar ilişkileri arama gibi durumlar, çocuklukta düzeltilmesi gereken duygu durumlarıdır.” şeklinde belirtti.

“Narsizm tedavisi zor bir alandır”

 

Tedavi olabilmesi için kişinin hasta olduğuna ikna olması gerektiğini söyleyen Gümüş, “Narsizm tedavisi zor bir alandır çünkü narsistler genellikle kendilerinde bir sorun olduğunu kabul etmez. Ancak bazı durumlar, tedavi sürecine girmelerini sağlayabilir; örneğin bir ilişkide terk edilme gibi. Tedavi sürecinde ruhsal olgunluğu ve özgüveni geliştirmeye yönelik çalışmalar yapılabilir. Ancak burada en önemli nokta, kişinin tedaviyi istemesidir. Çünkü kendini hasta olarak görmeyen bir kişi, tedaviye yanaşmaz.”

 

“Her insan narsist eğilimler gösterebilir”

Gümüş, “Son olarak, Narsizm ile narsist kişilik bozukluğunun farklı şeyler olduğunu unutmamak gerekir. Her insan narsist eğilimler gösterebilir. Ancak narsist kişilik bozukluğu klinik bir tanıdır ve kişinin kendini aşırı derecede yüce bir varlık olarak görmesi, sınırsız hayranlık duyması ve sürekli üstünlük arayışı içinde olması gibi ciddi belirtiler içerir. Bu ayrımı doğru yapmak önemlidir.” diyerek sözlerini noktaladı.