İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi’nin 6 Mart’ta yürürlüğe girecek istifası, ülkede ordu ve siyaset ilişkilerinde derin bir krize yol açtı. Halevi’nin istifası, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ordu içindeki üst düzey muhalif generalleri ve subayları tasfiye etmeyi amaçlayan bir süreç olarak değerlendiriliyor.
Halevi, görevden ayrılma kararını, Netanyahu hükümetinin baskılarına ve Savunma Bakanı Yisrael Katz’ın kendisine yönelik istifa çağrılarına karşı onurunu koruma gerekçesiyle aldığını açıkladı. Halevi’nin ardından Güney Bölgesi Komutanı Yaron Finkelman’ın da istifaası geldi. İsrail güvenlik birimlerinden edinilen bilgilere göre, Şin Bet Başkanı Ronen Bar, Ordu Operasyonlar Dairesi Başkanı Tümgeneral Oded Basiuk ve diğer üst düzey yetkililerin de görevlerinden ayrılması bekleniyor.
Netanyahu’nun, istifaların ardından orduyu kendi politikalarına uyum sağlayacak isimlerle yeniden şekillendirmeyi planladığı belirtiliyor. Bu hamlenin, ordunun bağımsızlığını zedeleyerek siyasi etkilerle yönlendirilen bir askeri liderlik oluşturma riski taşıdığı ifade ediliyor.
Gazze Saldırılarının Yansımaları Nasıl Oldu?
Halevi, 7 Ekim 2023’te Hamas’ın düzenlediği saldırıyı İsrail tarihindeki en büyük istihbarat ve askeri başarısızlık olarak nitelendirdi. Ancak Netanyahu hükümeti, bu başarısızlıkların sorumluluğunu üstlenmek yerine orduyu suçladı. Gazze’ye yönelik saldırılarda 50 binnden fazla Filistinlinin hayatını kaybetmesi ve sivil altyapının tahrip edilmesi , İsrail’in uluslararası itibarına ciddi zarar verdi.
Halevi, istifa konuşmasında Hamas saldırısıyla ilgili komplo teorilerini reddederek ordunun herhangi bir ihmali olmadığını vurguladı. Ancak bu açıklamalar, hükümet ve ordu arasındaki gerilimi azaltmaya yetmedi. Netanyahu’nun aşırı sağcı müttefiklerinin ordu üzerindeki etkisinin artması, İsrail’in iç ve dış politikalarına yönelik endişeleri derinleştiriyor.
Halevi’nin istifası, İsrail ordusunun profesyonellik ve bağımsızlık ilkelerinden uzaklaşma riskini artırırken, Netanyahu’nun aşırı sağcı politikalarının orduda ve toplumda daha fazla çatışmaya yol açacağına dair endişelere yol açıyor. Bu durum, İsrail’in hem iç istikrarını hem de uluslararası ilişkilerini olumsuz etkileyebilir.