Hz. Yuşa, nurânî yüzlü, iri gözlü ve yassı göğüslü, büyük bir hayâ sahibiydi. Allah’ın peygamberi, yalnız kaldığı zaman da meleklerden utanırdı
Yûşa Aleyhisselâm, karayağızdı. Zamanına göre orta boyluydu. Güzel yüzlüydü. Yusuf Aleyhisselâm’a benziyordu. Yusuf Aleyhisselâm’a benzeyen yüzünün güzelliğini görenler, ona hayran oluyorlardı. Hayretle ona bakıyorlardı. İnsanlar ona gelip: Ey Allâh’ın peygamberi sana selâm vermeye geldik” diyorlardı. Yûşa Aleyhisselâm, nurânî yüzlü, iri gözlü ve yassı göğüslüydü. Büyük bir hayâ sahibiydi. Utanırdı. İnsanlar’dan utanırdı. Yalnız kaldığı zaman da meleklerden utanırdı. Cesûrdu. Yiğitti. Harp taktik ve tekniğini en iyi bilen kişiydi. Gerektiği zaman, tek başına bir orduya karşı savaşabilecek güçte bir kahramandı. Güzel bir ahlaka sahipti. Fakirlere yardım elini uzatır, mazlumların yardımına koşar ve toplumun saadeti için çalışırdı. Yûşa Aleyhisselâm, bütün hayatını insanlara İlâhî emir ve yasakları öğretmeye adamıştı. Musa Aleyhisselâm’ın sağlığında halk onu âlim bilip ondan bilgi aldıkları gibi Musa Aleyhisselâm’ın vefatın’dan sonra, Cenab-ı Allâh ona peygamberlik verdi. İnsanlara doğru yolu gösterdi. (1)
HZ. YUŞA’NIN VEFATI
Yûşa Aleyhisselâm, İsrâil Oğullarının başında yirmi yedi sene kalıp peygamberlik vazifesini tamamladı. (2) Musa Aleyhisselâm’ın vefatından sonra İsrâil Oğullarını yirmi yedi sene yönetti. (3) Yirmi yedi seneyi fetihlerle geçirdi. Kıt’adan kıt’aya koştu. Yûşa Aleyhisselâm, tevhid inancını yaydı. Hak ve hukuk öğretti. İnsanın kıymetini insanlara bildirdi. İnsanlara insan olduklarını hatırlattı Yûşa Aleyhisselâm, İsrâil Oğulları arasında Allâh’ın kitabı olan Tevrât ile hükmediyordu. (4) Yûşa Aleyhisselâm, yüz yirmi yedi (127) yaşında iken vefat etti. (5) Yûşa Aleyhisselâm, yerine Kâlib bin Yuknâ’yı vekil bırakarak, 127 yaşında âhiret âlemine göçtü. (6)
ALLAH PEYGAMBERİNİN KABRİ
Yûşâ Aleyhisselâm’ın kabirleri ile ilgili olarak çok değişik rivâyetler bulunmaktadır. Kitaplarda, Yûşa Aleyhisselâm adına dört makam ve türbe tesbit ettim. Bunlardan üç tanesi, Müslümanların ziyâretine açık ve bakımlı olan yerlerdir. Yûşa Aleyhisselâm’ın makam ve türbeleri: Kudüs’e yakın Nablus şehrinin bir köyündedir. (7) Haleb yakınındaki Mâleb şehrindedir. (8) Gaziantep’tedir. (9) Sahih olan bir rivâyete göre Yûşa Aleyhisselâm’ın mübârek kabri şerifleri İstanbul boğaziçinde kendi adıyla anılan tepededir. (10) Osmanlı’nın büyük evliyâ ve âlimlerinden olan Beşiktaşlı Şeyh Yahyâ Efendi (k.s.) Hazretleri (11), Yûşâ Aleyhisselâm’ın mübârek kabri şeriflerinin İstanbul’daki Yûşa tepesinde olduğunu manevi keşif yolu ile bildirmişlerdir. (12) Burası günümüzde halkın ziyâretine açıktır. Mü’minler, o yüce peygamberi ziyâret etmek için buraya akın etmektedirler.
HAZRET-İ KALİB ALEYHİSSELÂM
Kâlib bin Yuknâ Aleyhisselâm, Hazret-i Yakub'un neslindendir. Gençliğinde Musa Aleyhisselâm'dan ilim okudu. Musa Aleyhisselâm'ın terbiyesiyle büyüdü. Mısır'da İsrâil oğullarının sevilen ve sayılan âlim ve komutanlarındandı. Yüksek bir makamı vardı. Musa Aleyhisselâm'ın kız kardeşi ile evliydi. Yuşa Aleyhisselâm'dan sonra İsrâil oğulları içinde büyük bir itibâre sahipti. Musa Aleyhisselâm'ın yardımcılarındı. Firavun’un denizde boğulması üzerine Musa Aleyhisselâm, Yûşa Aleyhisselâm ile Kâlib bin Yuknâ (13) kumandasında, onikişer bin kişilik iki kuvveti, Mısır’a gönderdi. Yûşa Aleyhisselâm Kâlib Aleyhisselâm ile beraber Mısır’ı fethettiler. Yûşa Aleyhisselâm, Mısır’a kendilerindden bir vekil tayin etti. (14) Suda boğulan Firavun ve adamlarının kıymetli eşyâ, altın ve gümüşlerini ğanîmet olarak aldılar. Yûşa Aleyhisselâm’ın Kâlib bin Yuknâ ile beraber Mısır’ı fethedip gelmeleri üzerine Musa Aleyhisselâm, Ken’ân iline doğru hareket emrini verdi.
YAHUDİLERİN KALİB HZ’LERİNİ TAŞLAMASI
Musa Aleyhisselâm, mukaddes topraklara yerleşme emrini almıştı. Fakat buraları o zaman Amâlika kabilelerinden bir takım zorbaların elinde olup onları oradan çarıpışarak çıkarmak gerekiyordu. (15) Ken’ân iline Cebbâr bir kavim olan Amalikâ kâfirleri yerleşmişti. Mukaddes topraklara, ana yurdu ve baba ocağına girebilmek için hiç şüphesiz Amâlika’lılar ile savaşmak gerekiyordu. Musa Aleyhisselâm, Filistin’deki bu Cebbârlar denilen Amalika kâfirlerinin hallerini araştırmak için, İsrâil Oğullarından ve içlerinde Yûşa Aleyhisselâm ile Hazret-i Kâlib’in bulunduğu oniki kabilenin temsilcilerinden meydana gelen bir keşif kolu gönderdi. Bunlar gidip düşmanın kuvvet ve kalabalığını yerinde görecek ve araştıracaklardı. Amâlika’lılardan gördüklerini dönüp Musa Aleyhisselâm’a anlattılar. Musa Aleyhisselâm, taktik gereği, görüp işittilerini halka anlatmamalarını istedi. Yûşa Aleyhisselâm ile Hazret-i Kâlib dışında diğer görevliler gördüklerini halka anlattılar. Asırlarca esâret ve zulüm altına yaşayan İsrâil oğullarının millî duyguları körleşmişti. Şuursuz ve ruhruz bir toplum haline gelmişlerdi. Tembel, yorgun ve bitkin bir insan potresini çizen Yahudîler, endişeye kapıldılar. Korktular. Musa Aleyhisselâm, savaş için almış olduğu ilâhî emri kendilerine tebliğ ettiği zaman, Yahudîler, mukaddes yurtları için olsa bile savaşamayacaklarını şöyle dile getirdiler:
-“Ey Musa! Orada cebbâr bir kavim var. Biz onlarla nasıl baş edebilirz? Sonra halimiz ne olur? Sen git, Rabbinle beraber orada savaş. Biz buruda oturup sizi bekliyeceğiz,” (16)
Yûşa Aleyhisselâm, oracıkta bulunan büyükçe bir kayanın üzerine çıktı. Müzzafer bir komutanın edası ve gür sesiyle seslendi:
-“Yahudîler!”
Yahudîler, Musa Aleyhisselâm’ı bırakıp, Yûşa Aleyhisselâm’a döndüler.
Yûşa Aleyhisselâm, sözlerine devâm etti:
-“Zâlimlerin üzerine kapıdan girin. Oraya bir kere girdiniz mi? (savaşa bir başladınız mı?) artık muhakkak gâlipsiziniz (zafer sizindir). Eğer mü’minler iseniz Allâh’a tevekkül edin (O elbette sizi başarıya ulaştıracaktır). (17)
O anda Kâlib Aleyhisselâm’da topluluğun içinden çıkıp, Yûşa Aleyhisselâm’ın yanına geldi. Gür sesiyle bağırdı:
-“Bende Yûşa Aleyhisselâm’ın sözlerini tasdik ediyorum. Korkmayın, şehre girin, düşmanlara saldırın, Allaha tevekkül edin O sizlere yardım edecektir,” dedi.
Yûşa Aleyhisselâm, sözlerine devam etti: Korkmayın! Allâh’a tevekkül edin! Allâh sizleri, Firavun’un zülmunden kurtardı. Denizde sizlere oniki yol açtı. O sizi burada yalnız bırakmıyacaktır: Yahudîler, Yûşa Aleyhisselâm ile Kâlib bin Yuknâ’yı taşlamaya başladı. Kendilerine doğru yolu gösteren ve Cenab-ı Allâh’ın kitabında övdüğü o değerli insanları (18) taşa tuttular.
KUR’AN’DA KABİL HZ’LERİNİN İSMİ GEÇİYOR MU?
Kalib Aleyhisselâm'ın ismi Kur'an-ı Kerimde geçmiyor. Ancan zımnen Kur'an-ı Kerim, Kalib Aleyhisselâm'dan sözetmektedir. “Korkanların içinden Allâh’ın kendilerine lütufta bulunduğu (nimet verdiği) iki kişi (şöyle) dediler: “Onların üzerine kapıdan girin. Oraya bir girdiniz mi muhakkak gâlipsiniz (zafer sizindir). Eğer mü’minler iseniz Allâh’a tevekkül ediniz.” (19) Bu ayeti kerimede geçmekte olan; “iki adam dedi” olarak zikiredilen iki kişiden birinin Yûşa Aleyhisselâm, diğerinin Kâlib Aleyhisselâm olduğunu tefsir kitapları şöyle açıklamaktadır: Bunlar: Yûşa bin Nûn ve Kâlib bin Yuhannâ idiler.” (20) “Yanî Yûşa bin Nûn ve Kâlib.” (21) “Bu iki adam, Yûşa bin Nûn ile Kâlib bin Yûfennâ idiler.” (22) “Cenab-ı Allâh’ın Musa Aleyhisselâm’ın kavminden kendilerinden haber verdiği bu iki sâlih kişi, Yûşa bin Nûn ve Kâlib bin Yûfennâ idiler.” (23) “Kâlib ve Yûşa idileler.” (24) “Kâlib ve Yûşa idiler.” (25) “Bunlar: “Yûşa bin Nûn ve Kâlib bin Yuknâ idiler.” (26) “Denildi ki: “Bu ikisi, Yûşa bin Nûn ve Kâlib bin Yûfennâ idiler.” (27) “Diyen iki adamlar, Kâlib ile Yûşa idi.” (28) “İbni Abbâs ve diğerleri: Onlar, Yûşa ve Kâlib ibni Yuknâ idi, dediler.” (29) “Bu iki adam benî İsrâil’in nebî (peygamberleri) olan Yûşa bin Nûn ve Kâlib bin Yûfennâ idiler.” (30) “Bunlar, Musa Aleyhisselâm’dan sonra peygamber olan Yûşa bin Nûn ile Kâlib bin Yuknâ idiler.” (31) “Bu iki adam’dan biri, Musa Aleyhisselâm’ın genci, Yûşa bin Nûn, bin idi.” (32) “Bu iki recül (adam) Yûşa bin Nûn ile Kâleb bin Yufta’dır.” (33)
HZ. MUSA’NIN YERİNE HALİFE OLMASI
Hârun Aleyhisselâm'ın sağlığında Musa Aleyhisselâm herhangi bir sefere çıkacağı zaman yerine Hârun Aleyhisselâm'ı vekil tayin ederdi. Musa Aleyhisselâm, Harun Aleyhisselâm'ın vefatından sonra Hızır Aleyhisselâm'ı aramaya çıktı. Musa Aleyhisselâm, Yûşa Aleyhisselâm’ı yanına alıp, Hızır Aleyhisselâm’ı aramaya gittiği zaman, Kâlib bin Yuknâ Aleyhisselâm’ı İsrâil Oğullarının vekil bıraktı. Kâlib Aleyhisselâm, Hazret-i Yuşa'nın sağlığında o yüce zât'a hep yardım etti. Onunla beraber İsrâil oğullarını irşad etmekle uğraştı. Yuşa Aleyhisselâm'ın vefatından sonra İsrâil Oğllarının başına geçti. Kendisine peygamberlik verildi. Musa Aleyhisselâm'ın dinini halkta tebliğ etti.
KAYNAKLAR:
(1) İslâm tarihi, c.1, s. 199, Osmanlı yayınevi, Peygamberler
Tarihi Ansiklopedisi, c. 4, s. 48, Türkiye Gazetesi
(2) İslâm Tarihi, c. 1, s. 201, Osmanlı yayınevi
(3) İbni Kesîr, Kısasu’l-Enbiyâ, c.2, s.199
(4) İbni Kesîr, Kısasu’l-Enbiyâ, c.2, s.199
(5) İbni Kesîr, Kısasu’l-Enbiyâ, c.2, s.199
(6) İslâm Tarihi, c. 1, s. 201, Osmanlı yayınevi. Yûşa
Aleyhisselâm’ın, vefatı ile ilgili olarak şu rivâyetlerde
vardır:
a) Yûşa Aleyhisselâm, yüz yirmi yaşında vefat etti. Sa’lebi, Mecâlisü’l-Arais s. 250
b) Yûşa Aleyhisselâm, yüz yirmi altı yaşında vefat etti. İbnül-Esir, el-Kâmil fit-Tarih c. 1 s. 203,
c) Yûşa Aleyhisselâm, yüz yirmi yedi
yaşında iken vefat etti. Sa’lebi, Mecâlisü’l-Arais s. 250; Tarih-i
Taberi, c. 1, s. 229; İslâm Tarihi, c. 1, s. 201, Osmanlı
yayınevi
(7) Nişâncızâde, Mir’ât-i Kâinât, 1/232, Nablus şehrindeki makam,
bakımlı olup mü’minlerin ziyâretine açıktır.
(8) Nişâncızâde, Mir’ât-i Kâinât, 1/232, Halebe yakın olan Mâleb
şehri, Gaziantep şehri olabilir…
(9) Gaziantep’in Bakırcılar Çarşısı içinde bakımlı ve halkın
ziyâretine açık Yûşa Aleyhisselâm adına bir makam
bulunmaktadır.
(10) İstanbul Beykoz’daki Yûşa tepesinde bulunan Yûşa
Aleyhisselâm’ın kabri şerifleri halk tarafından ziyâret
edilmektedir. En meşhûr olanı burasıdır. Yûşa Aleyhisselâm’ın
burada medfûn olduklarını bir çok evliyâ ve mürşid-i kâmiller,
beyan buyurmuşlardır.
(11) İstanbul’da yetişen büyük velilerdendir. Asıl adı Yahya bin
Ömer Beşiktaşî’dir. Kanuni Sultan Süleyman ile sütkardeştirler.
Hızır Aleyhisselâm ile görüşür ve onunla olanlardan ve olacaklardan
sohbet ederlerdi. Yuşa Aleyhisselam’ın kabrinin Beykozdaki Malum
tepede olduğunu keşf yolu ile bildirmiştir.
(12) Beşiktaşlı Şeyh Yahya Efendi ve Üveysilik, s. 69, İsmet
Demir, Hacı Osman Yıldırım, Seçil Ofset, İstanbul-1997
(13) Kâlib bin Yuknâ Aleyhisselâm, “Kâlib” şeklinde okunduğu gibi
“Kâleb” olarakta okunması caizdir. (Cemel ale’l-Celâleyn 1/487)
Kâlib Aleyhisselâm’ın babasının adında tefsir ve tarih âlimleri
ihtilâf etmektedir. Kâlib bin Yuknâ, (Ebû Suud Tefsiri 2/23); Kâlib
bin Yufennâ (Tefsiri Kebir 4/333), Kâlib bin Yuhannâ, (ibni Abbas:
120) Kâbil bin Yuftâ (Büyük Kur’ân Tefsiri: 3/1192), (Bazı
kaynnaklarda Kâlib Aleyhisselâm’ın Musa Aleyhisselâm’ın kız kardeşi
Meryem ile evli olduğu rivâyeti varsa da bu ihtilâflıdır. ) Yûşa
Aleyhisselâm’ın vefat edeceği zaman, Kâlib bin Yuknâ hazretlerini
İsrâil Oğulları üzerine vekil bıraktı. Kâlib bin Yuknâ Hazretleri,
sâlih ve mücâhid bir zât idi. Bazı kaynaklarda adı, Kâlib bin
Yüfennâ olarak geçmektedir.
(14) Nişâncızâde, Mir’ât-i Kâinât, 1/201; Sâlebî, Mecâlis-i Arâis
s. 200
(15) Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiyâ ve Tarihi Hülefâ, c.1,
s.20,
(16) El-Mâide: 5/24
(17) El-Mâide: 5/23
(18) Yûşa Aleyhisselâm ile Kâlib bin Yuknâ Hazretlerini, El-Mâide
Sûresi yirmi üçüncü ayetinde şöyle övmektedir: “Allah’tan
korkanların içinden, Allah’ın kendilerine lütufta bulunduğu iki
kişi şöyle dedi: “(Ey İsrail Oğulları!) Onların (cebbarların)
üzerine kapıdan girin. Oraya bir girdiniz mi muhakkak siz
gâlibsiniz. Eğer mü’minler iseniz Allâh’a tevekkül edin”
dediler.”
(19) El-Mâide: 5/23
(20) Tenvîrül-Mikyâs min Tefsiri ibni Abbâs, s. 120,
Dârü’l-kutubil’İlmiyye- Beyrut-1992
(21) Semerkandî, Ebu’l-Leys Nasru’d-Din, Muhammed bin Ahmed bin
İbrahim, Tefrirü’s-Semerkandî, (Bahrü’l-Ulûm), c. 1, s. 427,
Dârü’l-kutubil’İlmiyye- Beyrut-1993
(22) Fahreddin Er-Râzî, Tefsir-ı Kebîr, c. 4, s. 333,
Darü’l-İhyâu’t-Türâsü’l-Arabîy, Beyrut-1995
(23) Taberî, İmam ibni Cerîr, et-Taberî, Camiu’l-Beyân an Te’vîli
Âyi’l-Kur’ân, c. 6, s. 239, Dârül-Fikir-Beyrut-1995
(24) İmam, Abdullah bin. Ahmed, bin Mahmud en-Nesefî,
Tefsirü’n-Nesefî, (Medârikü’t-Tenzîl ve Hakâiküt-Te’vîl) c. 1, s.
310, Dârü’l-kutubil’İlmiyye- Beyrut-1995
(25) Zemahşerî, Ebül-Kâsim, Mahmûd bin Ömer, El-Keşşâf (An
Hakiki’t-Tenzîl, ve Uyûni’l-Ekâvîl Fî Vucûhi’t-Te’vîl, c. 1, s.
654, Darü’l-İhyâu’t-Türâsü’l-Arabîy, Beyrut-1997
(26) Ebû suûd, Muhammed bin Muhammed el-Amâdî, Tefsirü’s-Suûd,
(İrşâdü’l-Akli’s-Selîm, ilâ mezâyâ’l-Kûr’ânı’l-Kerim), c. 3, s. 23,
Darü’l-İhyâu’t-Türâsü’l-Arabîy, Beyrut-1994
(27) İbni Kesîr, Hâfiz İmâdu’d-Din, Ebil-Fidâ, İsmail ibni
Kesir, Tefsîrül-Kur’ânı’l-Azîm, c. 2, s. 65,
Darü’l-İhyâu’t-Türâsü’l-Arabîy, Beyrut
(28) Bursevî, İsmail Hakkî, Tefsirü Ruhu’l-Beyân, c. 2, c.
376, Dârül-Fikir
(29) Kurtubî, Ebu Abdullah, Muhammed bin Ahmed, el-Ensâri, El-Câmiu
Li Ahkâmil-Kurân, c. 6, s. 84, Dârül-Fikir-Beyrut-1995
(30) Hâzin, Alâuddin, Ali bin Muhammed el-Bağdâdî, Tefrisül-Hâzin
(Lübâbüt-Te’vîl Fî Meânî’t-Tenzîl), c. 1, s. 444,
Dârül-Fikir-Beyrut
(31) El-Cemel, Suleyman bin Ömer, El-Cemel alel-Celâleyn,
(El-Futuhâtül-İlâhiyye, Bi Tevdîhi Tefsirül-Celâleyn
liddakâiki’l-Hafiyye), c. 1, s. 478, Kahraman yayınları,
İstanbul
(32) Ayintâbî, Tefsrî Muhammed bin Hamza, Tercüme-i Tefsiri Tibyân,
c. s. 438, Matbaa-i Osmaniyye- İstanbul-1307
(33) Konyalı, Mehmed Vehbî, Hulâsatü’l-Beyân Fi Tefsiri’l-Kur’ân,
c.3, s. 1192, Üçdal Neşriyât-İstanbul