Yazıma biraz eskiden başlamak istiyorum; yaklaşık on sene öncesine, yani 2010’lu yılların ortalarına doğru bir yolculuğa çıkıyoruz…

Ekrem İmamoğlu’nun babası Hasan İmamoğlu, o dönemde tıpkı bugün olduğu gibi müteahhitlik yapmaya devam ediyordu. Hatta 2015-2016 yıllarında FETÖ soruşturması geçiren Gül İnşaat (Gülyapı) ile ortaklığı da sürüyordu. Tabii o yıllarda gazeteci dövdürmeler, bu işin daha basit bir tarafı gibi görünüyor.

Beylikdüzü’nde, Hasan İmamoğlu ile bir yerel gazeteci arasında bir anlaşmazlık çıkıyor. Bu anlaşmazlığın nedeni ise şu: Yerel gazeteci, halkın dolandırıldığını, belediyede yolsuzluk yapıldığını ve müteahhitlerin bölgeye çöktüğünü düşünüyor. Bu duruma ses çıkaran gazetecinin adı Telat Çabuk! Evet, kendisi rahmetli oldu. Yanlış duymadınız, Allah rahmet eylesin. Peki, ne zaman biliyor musunuz? Ekrem İmamoğlu’nun babasıyla bir tartışma yaşıyor, hatta bu tartışmayı kendi gazetesindeki köşe yazısında da dile getiriyor. Ardından birkaç ay içinde hayatını kaybediyor. Nedeninin kalp krizi olduğu söyleniyor, ama bana sorarsanız, yeniden otopsi yapılması gerekiyor!

Hatta bu kahraman gazeteci, Ekrem İmamoğlu’nu kayıt altına alıp konuşturmaya çalışıyor. Kayıtlarda İmamoğlu’nun bölge halkına hakaret ettiği iddia ediliyor.

Biraz daha günümüze doğru gelelim. Bahsettiğim tarihten 1-2 yıl sonra, Akit Medya Grubu’na bağlı Akit TV’nin haber muhabiri Adnan Sular’a saldırı gerçekleşiyor. Akit TV, yine bir yolsuzluk haberini ifşa etmek için kolları sıvamışken, Ekrem İmamoğlu’nun korumaları Beylikdüzü’nde bir köprünün üzerinde muhabiri darp ediyor!

Karakol baskınına falan hiç değinmiyorum, onun konumuzla ilgisi yok…

Şimdi diyeceksiniz ki, “Mert, neden on sene öncesine gittin?” Çünkü bugünlerde en çok konuştuğumuz, gündemde olan konu Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının usulsüz olup olmaması. Bu konunun hikayesi, birkaç ay öncesine değil, yaklaşık on yıl öncesine kadar uzanıyor. Yukarıda bahsettiğim rahmetli Telat Çabuk… Bu ismi sık sık duyacaksınız, çünkü bu konuyu ilk gündeme getiren oydu. Ve sonrasında ne olduysa, rahmetli oldu.

Hatta Telat Çabuk, Hasan İmamoğlu hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmuş ve kendisini tehdit ettiğini söylemişti.

Aklımda bir soru işareti daha var: Ekrem İmamoğlu’na son günlerde bu operasyonu kim başlattı? Kafamda tek bir isim var: Kemal Kılıçdaroğlu. Sıradaki yiyeceği balıkta ise Özgür Özel olabilir!

Kemal Kılıçdaroğlu’nu bir şaibe ile koltuğundan ettikten sonra, Kemal Bey’in susacağını, duracağını, Ekrem Bey’e veya Özgür Bey’e operasyon yapmayacağını düşünemezdik, değil mi? Savcılığa ilk şikâyeti yapan da daha önce Memleket Partisi’nde yer alan bir genç…

CHP ne kadar karmaşık, ne kadar karışık, ne kadar tehlikeli bir parti? Bir gün uyanıyoruz, Mustafa Sarıgül’e kaset operasyonu yapılmış. Başka bir sabah uyanıyoruz, Deniz Baykal indirilmiş. Bir başka sabah uyanıyoruz, tankların arasından yürüyen videolar… Ve yine bir sabah uyanıyoruz, aynı gece Brüksel’den tweet atan, şu anda cumhurbaşkanı adayı olmak isteyen bir şahıs!

O kadar tehlikeli ki, taciz iddialarıyla anılan kuleleri bile var…

Peki, ne olacak? Eğer adaletin olduğu bir ülkede yaşıyorsak, hukukun olduğu bir ülkede yaşıyorsak, Ekrem İmamoğlu’nun kesinlikle cumhurbaşkanı adayı olmaması gerekiyor. Yasalarımıza göre bu mümkün değil. Benim şahsi düşüncemi sorarsanız, aday olmalıydı. Çünkü Ekrem İmamoğlu’nun yenilgi yüzünü tatmasını isterdim. Ama maalesef yasalarımıza göre aday olamıyor. Çünkü üniversite diploması şaibeli; denklik olmayan bir okuldan İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ne geçiş yapması tamamen usulsüzlük içeriyor. Hatta bu zamana kadar üniversite diplomasıyla hangi işlemleri yaptıysa, onlar bile iptal olabilir. Belki de Ekrem İmamoğlu yeniden askere gidecek, belki de yeniden üniversite sınavına girecek. Hukukun olduğu bir ülkede, bu yazdıklarımın olması gerekiyor. Ama önümüzdeki günlerde ne olacak, gerçekten ben de kestiremiyorum.

Bu dosyayı özellikle takip edeceğim…