Türkiye Dünya devletlerinin göz diktiği büyük özelliklere sahip.
Türkiye Dünya devletlerinin göz diktiği büyük özelliklere sahip.
Özellikle Haçlı Avrupa’sının Osmanlıya karşı olan yenilmişlik
psikolojisi ve İslam’ın sancaktarlığını yapan bir ülke olması
hasebiyle, hedef tahtasına oturtulmuş durumda.
Demokrasi yalanlarıyla dünyaya örnek teşkil ettiklerini söyleyen
Batı, büyük bir yalanın, kurgulanmış pembe görselliğini tüm dünyaya
yutturma çabasında.
Yeni Dünya Düzeni olarak adlandırdıkları, adeta gizli dünya
devletlerinin hegemonyasında olan dünya, yavaş yavaş dinsel
ayırımlarla uç noktalara gelmiş durumda.
Bir ülkenin bütün parasal müesseselerini tek elinde bulunduran GDD
(gizli Dünya Devleti)Spordan sanata, tiyatrodan üniversitelere,
sanayiden ticarete, hukuktan istihbarat teşkilatlarına kadar pek
çok alanlar GDD kontrolü altında.
İşte bugün ki dünyayı anlayabilmemiz için Dünya anatomisini iyi
bilmemiz gerekiyor.
Geçmiş günlerde Avrupalı bürokrasiler; ‘Erdoğan artık bizi
dinlemiyor’ söylemiyle suyu bulandırmak istediler.
Bu kelimenin detaylarına gitmek istediğinizde ‘Dün bizi dinleyen
Erdoğan, artık bizi dinlemiyor’ algısı ile adeta kelimelerle ne
denli oynandığı görülmekte.
Bize göre Erdoğan, hedef tahtasına oturtulduğu günden bu yana,
Gizli Dünya Devletine karşı mücadele veriyor.
Bunun aksi söz konusu olsaydı, geçmiş yıllarda Türkiye'nin başına
gelmiş olan felaket yöneticiler gibi bir son ile karşılaşırdık.
Devlet sürünmeye devam eder, dış borç tavan yapar, Avrupa'nın
istediği paketler tek tek açılır, Avrupa'nın maşaları olan hainler
ülke içerisinde cirit atar ve onlara en büyük güveni, sevgiyi gizli
dünya devletinin atadığı hükumet yapardı.
Bugün hain darbe girişimini beceremeyen FETÖ örgütüne verilmiş olan
görevin başka örgütlerce devam ettirilmesi gibi.
Burada bu örgütün artık işi bitti anlamı çıkarılmasın, sadece
stratejileri gereği görev alanlarında değişimler söz konusu.
Geçmiş yıllarda PKK ile, DAEŞ ile Fetö ile bir birine dinlenme ve
toparlanma imkanı sunan Gizli Dünya Devletlerinin taşeron
örgütleri, aynı taktikle yollarına devam etmekteler.
Fakat bu gün karşılaştığımız tablo, örgüt nezdinden bir tık öteye
tırmanıp devletler nezdinde dönüşmeye başladı.
Taşeron Örgütlerini geri püskürten Türkiye, ekonominin şifreleriyle
oynayan yeni bir saldırı mekanizmasına karşı savunma
oluşturmakta.
Bu durum göstermiştir ki, Türkiye’de geriye dönüşü arzulayan,
hükümetin iflas ve yıkımını kolaylaştıran teşebbüsler söz
konusu.
15 Temmuz Türkiye’ye yapılmış saldırılardan sadece bir tanesi.
Şiddeti ve etki alanı ise bu güne kadar yapılanların en ağırı.
Çünkü sinsi bir taşeronlaşmanın kalkışması ile devletin bütün
kılcal damarlarına girmiş olanlar, devletin yaşam kanallarını
tıkamayı hedeflediler.
Sonuç halkın devletine Çanakkale ruhu ile sahip çıkması… ve işgal
kalkışmasının bertaraf edilmesi.
O günden bu güne sayısız beklentiler içerisine giren şer odakları
yeni kalkışmalarla bulundukları kodeslerden kurtulacağını
bekleyenler hala bir beklenti içerisindedir.
Fakat şer odakları kalkışma ya da işgal olayını ertelemiş, örgütsel
saldırı yerine, devletsel saldırılarla ülkenin ekonomisi
çökertilmek istenmiştir.
Oysa ki ekonomik manada örselenen bir ülke profili darbeden hemen
sonra hayata geçirilecekti. Darbe ya da işgal kalkışması başarısız
bile olsa, gizli dünya devletlerinin planlarından projelerinden
taviz vermeden ikinci saldırıyı ekonomi üzerinden yaptığı
aşikar.
15 Temmuzda olduğu gibi, Bu ülke insanı yine bir savunma koridoru
açarak Yenikapı ruhu ile ülkesine sahip çıkıp bu saldırıyı da
bertaraf edecektir.