Birileri bu ülkede her şeyin iyiye gittiğini söyleyen nakaratlar üretiyor olmalı ki, kötüye gidişin kamufle edildiği objektif söylemlere pek itibar edilmiyor.
Birileri bu ülkede her şeyin iyiye gittiğini söyleyen nakaratlar üretiyor olmalı ki, kötüye gidişin kamufle edildiği objektif söylemlere pek itibar edilmiyor.
Sadece bir yönüyle bakılan ifadeler. Cümlelerin eksik, taraflı dışa vurumu… Ölümler üzerinden rant elde etmeye çalışan koca koca insanlar. Çıkar savaşlarını başlatmak veya sürdürmek adına ortaya atılan kitlesel tebliğler… ve kişisel gönül almaların rafa kaldırıldığı garip izdüşümler. Sevgi silahını kullanmak yerine hedef göstermeye çalışan sömürücü akıllar…
Herkesin birilerinden olmasını isteyen, başkasından olanlara yaşam alanı bırakmayan, yüzde yüz kavramının, yüzde elli bir kavramından daha etkili sonuçlar ürettiğini düşünen, sığ fikirli beyinler.
Tekil düşüncelerle, gönül dünyamızı kitlesel mesafelere kavuşturmamız gerekiyor. Şerre karşı tek silahın birlik ve beraberlik silahı olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Hatırlarsanız Necip Fazıl’ın şaheser piyeslerinden bir tanesi olan REİS BEY’de İdam edilecek kişi, son isteği olan cümlelerini şu şekilde kurmuştu;
‘Etmeyin Reis bey! Siz ağlayamazsınız! Ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz...
Siz merhametten, acıma duygusundan, yalnız kötülük doğacağına inanmışsınız. Yerine göre haklısınız.. Fakat ondan ne büyük iyilik doğacağını unuttuğunuz için en büyük hakkı kaybediyorsunuz. Rahmet kaldırılmış sizin kalbinizden.. Reis Bey! Mühürlü kalbinizin açılmasını dilerim, Allah sizi de arındırsın.’
Dua hükmüne geçen bu sözler kısa bir vakit sonra o katı yürekten, o sert mizaçtan şu cümlelerin dökülmesine sebep oldu;
Bizse nefsimizin beton çatısını tepemize dikmiş, yaşamayı öldürüyoruz! Merhamet... Âlem bu temel üzerinde! Eğer toprağa, tohuma, hatta kire, lekeye merhamet olmasaydı, su olur muydu? Rengi merhamet, sesi merhamet, pırıltılı şırıltılı su...
Ne duruyorsunuz! Sökün sahte su borularını! Ev ev merhamet şebekesi kurun! Tepelerinizdeki çatıları da yıkın! Göklerle temasa geçin! O zaman göreceksiniz ki; acı su borularından, kendi kendine tatlı su akacak... Ve başlar üstünde, güneşe yol veren kubbeler yükselecek.
Sevginin, şefkatin bütün katılıkları yumuşattığını bilerek hareket eden, taşı eriten insanın, en yabani hayvani evcilleştiren insanın, kendi iç dünyasında boğulmasına izin vermek istemeyen değerlere sahibiz!
Göz yaşını en iyi bilen, gözyaşından merhametin doğduğuna en iyi şahitlik eden milletiz.
Biz birlerle başlayan bir sevgi selinde, yürümeyi aklımıza koyarsak, arkamızdan yürüyecek olan insanların oluk oluk çoğaldığına şahit oluruz.
Bu gün Dünyanın gözleri önünde bir yangın yanıyor! Bütün Dünya bu yangına odun olmaya çalışırken Kur’anın eşsiz mucizesini yerine getiren bu ülke, şefkatli kollarını açmış, sevgiye, merhamete ön ayak oluyor.
Şer odakları her saldırdığında, topraklarımızdan birlik, beraberlik doğuyor. Buna Kurtuluş savaşı, buna Çanakkale Savaşı buna 15 Temmuz şahitlik ediyor.
Meselenin Müslümanlık olduğunu, Ortadoğu’da akan kanların sebebinin Haçlı kini olduğunu bilen İslam Dünyası, bir ve diri olurken, sevgi ve şefkat ile tıpkı İstanbul’un fethi gibi zulüm deryasında boğulan insanlara da kurtuluş getiriyor.
O günden bu güne, Meselenin Ortadoğu olduğunu düşündüğümüz her bir anda, Ülkemizin illerinde bombalar patlatılıyor. Gözyaşını bilmeyen insanlar gözyaşlarımızda tekrar dirildiğimizi idrak etmeden hayasızca üzerimize yürüyor!
Dostlarımızın sayısını artıracağız, düşmanlarımızın sayısını azaltacağız söylemine inatla karanlık eller düşman üretmeye başlıyor.
Ateş çemberine itilmek istenen ülkemizin iç dinamikleri hedef olarak görülüyor.
Alevi Sünni çatışması için malzemeler aranıyor ve halk bir biriyle kenetlenerek buna fırsat vermiyor.
Kürt-Türk kavgası körüklendirilmek isteniyor, yine buna izin verilmiyor.
Laiklik kavramları üzerinden halkın kotları hedef alınıyor, buna da izin verilmiyor.
Bugün meydanlarda korku dolu bakışlar aranıyor, şükür hiç birine rastlanılmıyor.
Bu durum birilerinin başarısı değil!
Bu durum Kur’an’dan aldığımız gücün, vatan, millet devlet, kavramlarıyla yoğrulan bu ülkenin, tekrar şahlanacağı o günlere hazırlık hüviyeti taşıyor.
Bir insanı yasatmanın değerini bilen bu topraklarda, birilerinin ayağına taş değdiğinde, sebebini kendisine soran bir millet olduğumuz için, Yaratılanı yaratandan ötürü sevdiğimiz için,
Öldürmeyi değil yaşatmayı istediğimiz için Dünyanın bize ihtiyacı var.
Kin Nefret duygularıyla yetişen çocuklara sevgiyi aşılamak için,
‘Bir çiçekle bahar olmaz ama her bahar bir çiçekle başlar’ dediğimiz için DÜNYANIN BİZE İHTİYACI VAR!