Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, CHP lideri Özgür Özel'in "kırmızı kart" göstermesine tepki göstererek, "Kırmızı kart gösterecekmiş, ya sen o işlerden anlamazsın o iş bizim işimiz" diye konuştu. DEM heyetinin yaptığı görüşmelere ilişkin de konuşan Erdoğan, "Tüm taraflarıyla insanımız terörden çok acı çekti, artık bunları dindirme vakti gelmiştir. Silahları aradan çıkaralım, birbirimize sıkıca sarılalım" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkanlar:

2025 yılının ilk iki haftasında hepimizi müesssir eden 2 acı haber aldık. Ferdi Tayfur'un vefatı sadece sanat camiasını değil milletçe hepimizi derinden üzmüştür. Merhum Ferdi Tayfur kalbi milleti için çarpan bir sanatçıydı. Kendisini bir kez daha şükranla yad ediyorum.

İkinci kaybımız Anayasa Komisyonu Başkanımız Ahmet İyima'dır. Kendisi beyefendi kişiliği, okumaya ve araştırmaya merakı ülkemize uzun yıllar hizmet etmiş müstesna bir isimdir. Tüm ailesine başsağlığı diliyorum.

"TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK AİLESİYİZ"

Yargıtay Cumhuriyet Başvcılığımız siyasi partilere dair en güncel bilgileri paylaşılıyor. AK Parti'miz 168 siyasi parti arasında 11 milyon 135 bin 306 üye sayısıyla zirvedeki yerini koruyor. Bizden sonra iklinci sırada yer alan anamuhalefet partisine attığımız fark 9,5 milyon üyedir. Birlşemiş Milletler'e kayıtlı 35 ülkeye kayıtlı devasa bir aileden bahsediyoruz. AK Parti üye sayısıyla birlikte Türkiye'nin en büyük ailesiyiz. Böyle bir ailenin ferdi, siyasi partinin lideri olmaktan iftihar ediyorum. Milletiyle yol yürüyen partiyiz, milletin rotasından ayrılmadık. Milletin hedef, amaç ve kadim değerlerinden hiç kopmadık. Tüm vatandaşlarımıza kalbimizin kapılarını açtık. Allah beraberliğimizi daim eylesin diyorum.

BÜYÜK KONGREMİZ 2028'E GİDEN SÜRECİN İŞARET FİŞEĞİ OLACAK

Şimdiye kadar 955 ilçe kongremizi tamamladık, kalan 15 ilçe kongremizi de önümüzdeki günlerde neticelendireceğiz. 81 ilden 56'sının kongresini gerçekleştirdik. Bu haftaki il kongrelerimizle sayı 63'e çıkacak. 27 Ocak'ta Ankara'da muhteşem bir atmosferle gençlik kollarımızın 7. olağan kongresini yapacağız. Büyük kongremiz için yoğun hazırlık içinde olacağız. Büyük kongremiz yine Türk siyasetine damga vuracak, 2028'e giden sürecin işaret fişeği olacaktır.

ENFLASYON DÜŞTÜKÇE ALIM GÜCÜ DE ARTACAK

Son dönemdeki veriler ekonomideki iyileşmelere işaret ediyor. İhracatta Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdık. Savunma ihracatımızın 7 milyar dolar ile tarihin en yüksek zirvesine çıkmasıydı. İşsizlik oranı son 19 ayda tek hanede seyrediyor. Son 1 yılda 986 bin kişilik istihdam oluşturduk.

Enflasyonla mücadeleye verdiğimiz önemi her geçen gün vurguluyoruz. En büyük baş ağrımız olan enflasyonda artık düşüşün başladığını görüyoruz. Haziranda girdiğimiz dezenflasyon devam ediyor. Mal kalemlerinde enflasyon düşüşü daha belirgin ancak hizmetler kısmında atalet yüksek seyrediyor. Dünyada da benzer durum yaşanıyor. Hükümet olarak bu ataleti kıracak müdahalelere gireceğiz. Enflasyonla mücadeleyi gıda ve konut yönlü alanlarda arz yönlü tedbirlerle de destekleyeceğiz. Sosyal konut projemiz bunlardan biri. Deprem konutları tamamlanınca elimiz biraz daha rahatlayacak. Enflasyon düştükçe alım gücü de artacağı için milletimizin sıkıntıları biraz daha hafifleyecek. Bunun için biraz daha sabredeceğiz..

Bir süredir üzerinde çalıştığımız sosyal konut projemiz bunlardan biri. 2025 senesinde enflasyon hedefimizi tutturmada umutluyuz. Enflasyon düştükçe milletimiz daha rahat bir nefes alacak. Kararlı duruşumuzu bozmayarak 85 milyon olarak kazanacağız. 22 yılda küresel krizler dahil alnımızın akıyla geldik. Birçok ekonomik başarıya imza attık. Ne yapıyorsak akılla ve incelikli stratejiyle yapıyoruz. Türkiye emin ve ehil kadroların yönetiminde güven içindedir. 

SURİYE'DEKİ GELİŞMELER

2024, bölgemizde ve dünyada kritik hadiselerin yaşandığı bir yıl oldu. Komşumuz Suriye’de 61 yıllık Baas zulmünün sona ermesi, geçen seneye damgasını vuran muhteşem ve muazzam bir gelişmeydi. Suriyeli kardeşlerimiz, 13 yıl boyunca kimyasal silahlarla, varil bombalarıyla, misket bombalarıyla, işkenceyle, açlıkla halkını katleden Esad’dan ve Baas rejiminden sonunda kurtulmuştur. Sadece Halep, Şam, Hama, Humus değil, tüm kesimleriyle Suriye halkı 61 yıllık istibdadın ardından hasretini çektiği özgürlüğe kavuşmuştur. Mazlumların tepesine bomba yağarken, bu çatı altında, grup toplantısında “Ne bayır kaldı, ne bucak” diyerek, Esad’ın işlediği zulümleri bile kendi hükümetine ve ülkesine fatura edenlerin utancı, işte bu yüzdendir. Suriye meselesinde öyle pervasız, öyle vicdansız, öyle siyaseten ahlak dışı cümleler kurdular ki, bugün konuşmaya yüzleri dahi yok. Hırçınlaşmalarının, seviyeyi daha da düşürmelerinin sebebi, bundandır. Hatalarıyla yüzleşmek yerine, öküz altında buzağı aramaya devam ediyorlar. Samimi bir özeleştiri yapmak yerine hırçınlaşanlara, bugün bazı gerçekleri tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum. Bizim abdestimizden şüphemiz yok ki, namazımızdan şüphemiz olsun. Susacak, saklayacak, kaçacak, zoru görünce veya işine gelmeyince topu taca atacak karakterde değiliz, hiçbir zaman da böyle bir tıynette olmadık. Hep dobra dobra konuştuk, harbi olduk, hasbi olduk, sözümüzü muhatabına çekinmeden mertçe söyledik. Bugün de yalanlarla değil, sadece ve sadece hakikatin diliyle konuşacağız.

"ESAD BİZE REFORM YAPACAĞINI SÖYLEDİ, AMA SÖZÜNÜ HİÇBİR ZAMAN TUTMADI"

Suriye’de ilk barışçıl gösteriler, 15 Mart 2011 tarihinde başladı. Bu gösteriler, son derece meşru gösterilerdi. Suriye halkı, yarım asırdır devam eden baskılara karşı; hak, hukuk, adalet, özgürlük, demokrasi taleplerini yüksek sesle dile getiriyordu. Bu gösterilerde, Türkiye’nin hiçbir dahli, hiçbir müdahalesi olmadı. Olaylar tamamen kendiliğinden vuku bulmuş, kendi mecrasında gelişmişti.
Hatta, olaylar başladıktan sonra, Sabık Suriye Devlet Başkanı Esad’la birkaç kez görüştüm. Gösterilerin barışçıl olduğunun altını çizdim. Taleplerin dikkate alınması gerektiğini söyledim.
Toplumun beklentisi olan reformların artık daha fazla geciktirilmeden hayata geçirilmesi gerektiğini ifade ettim. Bütün bu görüşmelerimizde, kendisiyle her temasımızda Esad bize reform yapacağını söyledi, ama sözünü hiçbir zaman tutmadı. Göstericilerin seslerine kulak vermek yerine, ordusunu devreye sokarak, olayları şiddetle, kanlı yöntemlerle bastırma yoluna gitti. Kendisiyle o süreçte de görüşmem oldu. Gösterileri şiddetle bastırmanın hem ülke genelinde, hem de İslam coğrafyasında tepkilere neden olacağını yapıcı bir dille Esad’a izah ettim. Gösterilerin önüne geçmenin tek yolunun, vaat edilen reformların yapılması olduğunu tekrar hatırlattım. Fakat Esad, olayları barışçıl yöntemlerle çözmek varken, şiddetin dozunu biraz daha artırdı, katliamlarına hız verdi. Bunun üzerine tam da bizim uyardığımız gibi, küçük çaplı, barışçıl gösteriler, kullanılan orantısız şiddet nedeniyle büyüdü, Suriye geneline yayıldı. Rusya meseleye müdahil oldu. İran meseleye müdahil oldu. PKK, DAEŞ, Şebbiha gibi terör örgütleri meseleye müdahil oldu. Sınırımızın hemen ötesinde başlayan ateş, ülkemizi de tehdit eder boyutta bir yangın dönüştü; Suriye’den ülkemize toplu hareketlilik başladı. Dahası Suriye’de, masum siviller, toplu katliam, kimyasal silah, işkence, tecavüz, zoraki göç gibi insanlık dışı muameleye maruz bırakıldı. Türkiye’nin, olaylar bu raddeye vardıktan sonra hem sınırlarını korumak, hem terör örgütlerine karşı tedbir almak, hem de mazlumlara sahip çıkmak maksadıyla gelişmelere müdahil olması kaçınılmaz hale geldi.

ÖZGÜR ÖZEL'E KIRMIZI KART YANITI
Çok açık ve net söylüyorum Suriye meselesinde öyle ahlak dışı cümleler kurdular ki bugün konuşmaya hakları yok. Hatalarıyla yüzleşmek yerine öküz altında buzağı aramaya devam ediyorlar. Bugün bazı gerçekleri hatırlatmakta fayda görüyorum. Bizim abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan şüphemiz olsun. Hep dobra olduk sözümüzü mertçe söyledik. Neymiş kırmızı kart gösterecekmiş. Sen o işlerden anlamazsın o iş bizim işimiz.

Türkiye'nin hasımları dışardan Türkiye'nin çabalarını eleştirdiler onların niyetlerini zaten biliyorduk. Bizim için şaşırtıcı olan asıl içimizdekilerin "Türkiye'nin Suriye'de ne işi var" demeleri oldu.

'UTANMAK YERİNE SAĞA SOLA AKIL VERİYORLAR'

Türkiye'nin hasımları dışardan Türkiye'nin çabalarını eleştirdiler onların niyetlerini zaten biliyorduk. Bizim için şaşırtıcı olan asıl içimizdekilerin "Türkiye'nin Suriye'de ne işi var" demeleri oldu. Kitlesel kıyımlar yapılırken bunlar seslerini çıkarmadılar. Gerek Şam'da gerek Cezayir'de o cezaevlerinin ne halde olduklarını gördük Kadınlar ve çocuklar katledilirken sustular. Vahşete zulme gaddarlığa yıllarca sessiz kaldılar. Halep'te, Humus'ta çocuklar kırılırken bize saldırdıkları kadar Esad ve Baas rejimine ses çıkarmadılar. Açın bakın hiçbir tenkit göremezsiniz. Ne zaman ki 8 Aralık'ta Suriye halkı epik bir zafer kazandı bunların dilleri çözüldü. Utanmak yerine  sağa sola akıl veriyorlar. Neymiş Suriye'de katliam varmış. Düne kadar Suriye'de ne işimiz var diyen siz değil miydiniz. Zalim defolup gidince mi aydınlandınız.

TERÖR ÖRGÜTLERİ SURİYE'DE CİRİT ATARKEN NEREDEYDİNİZ?

Suriye'nin dört bir yanından toplu mezarlar fışkırıyor. Terör örgütleri Suriye'de cirit atarken neredeydiniz? Biz sizin ne yapmaya çalıştığınızı biliyoruz. Hem de çok iyi biliyoruz. 13 yıl neden sustuğunuzu, şimdi neden konuştuğunuzu gayet iyi biliyoruz. Dün de iyi niyetli değillerdi bugün de art niyetli davranıyorlar. Ne yaparsanız yapın Suriye devimini üfleyerek söndüremeyeceksiniz.

Ülkemiz içinde de o çok arzuladığınız kışkırtmayı yapamayacaksınız. Türk-Kürt-Arap kardeşliğini bozamayacaksınız. Allah'ın izniyle buna izin vermeyeceğiz. Sizin tuzaklarınıza asla düşmeyeceğiz. Siyaset akılla, basiret ve ferasetle yapılır. Siyaset ülkenin ve milletin çıkarlarını merkeze alarak yapılır. Siyaset Türkiye'nin hak ve hukukunu yüceltmek için yapılır. Bu yeni dönemde herkesin görevi ülkemizin Suriye'de istikrarın tesisi için yürüttüğü çabalara katkı sunmaktır. Türkiye olarak Suriye'de geçiş sürecinin tamamlanması ve Suriye'nin inşaası ve kısa sürede toparlanması için desteğimizi sürdürüyoruz.

Biz ne dersek diyelim CHP ve şurekası her milli meselede yanlış yerde konumlanmayı başarıyor.

"SURİYELİLERİ KUCAKLAYAN BİR SİSTEMİN İNŞASI İÇİN DESTEĞİMİZİ, KATKIMIZI SÜRDÜRÜYORUZ"

Türkiye olarak Suriye’de istikrarın tesisi, geçiş sürecinin tamamlanması, tüm Suriyelileri kucaklayan bir sistemin inşası için desteğimizi, katkımızı sürdürüyoruz. Devrimi müteakiben MİT Başkanımız ve Dışişleri Bakanımız Şam’ı ziyaret etti. Bugün de geçici hükümetin Dışişleri Bakanı, Savunma Bakanı ve İstihbarat Başkanı ülkemize bir ziyaret gerçekleştirecekler. Suriye’nin en kısa sürede toparlanması için hem “İnkaz” hükümetiyle hem Arap dünyasıyla hem de uluslararası toplumla işbirliği yapıyoruz. Sadece devlet olarak değil, AK Parti olarak da hemen harekete geçtik.
Partimizin İnsan Hakları Başkanlığı’ndan bir ekip, devrimden 9 gün sonra Şam, Halep, Humus, Hama gibi Suriye şehirlerini ziyaret ettiler. Partimizin de desteğinin Suriyeli kardeşlerimizle olduğunu bizzat ifade ettiler. Bu ülkeyi tekrar istikrarsızlığa ve kaosa sürükleme girişimlerine, yeni Suriye yönetimiyle birlikte asla müsaade etmeyeceğiz. İsrail başta olmak üzere Suriye topraklarına ve halkına saldıran güçlerin de, bu mütecaviz eylemlerine bir an önce son vermesi gerekiyor. Aksi takdirde ortaya çıkacak ağır sonuçların herkese etkisi menfi olacaktır.

"YPG SİLAH BIRAKMAZSA, YAKLAŞAN ACI AKIBETTEN KURTULAMAYACAKTIR"

Öte yandan 15 aydır soykırımın ve katliamların sürdüğü Gazze’de ateşkesin sağlanmasıyla, inşallah tüm bölgede kalıcı barış ve istikrar için önemli bir fırsat doğacaktır. İsrail ve Hamas arasındaki ateşkes görüşmelerini çok yakından takip ediyor, bir an önce müjdeli haberler almayı ümit ediyoruz. Bir diğer husus da suni etnik gerilim senaryosuyla ülkeyi bölmeye çalışanların da, söylemlerini ve kimlerin hesabına çalıştıklarını gözden geçirme vakti gelmiştir. Çünkü halihazırda Suriye’deki en ciddi sıkıntı, ülke topraklarının neredeyse üçte birini halen işgal altında tutan, YPG terör örgütüdür. Suriye’nin doğal kaynaklarını da gasp eden YPG terör örgütü, şayet kendini feshedip silah bırakmazsa, yaklaşan acı akıbetten kurtulamayacaktır. Biz, Suriye’deki her kesim gibi Kürt kardeşlerimizin de tüm meselelerinin çözümünün takipçiyiz, destekçisiyiz, Kürtlerin güvenliğinin teminatıyız. DEAŞ gibi proje ürünü bahanelere gelince bunların artık ikna edici yanı kalmamıştır. Şayet, Suriye’de ve bölgede DEAŞ tehdidinden gerçekten korkuluyorsa, bu meseleyi çözme iradesine ve kudretine sahip en büyük güç, Türkiye’dir. Herkes bölgeden elini çeksin; biz Suriyeli kardeşlerimizle beraber, DEAŞ’ın da, YPG’nin de, diğer terör örgütlerinin de kafasını kısa sürede ezeriz. Allah’ın izniyle bu yapabilecek kudrete ve kuvvete fazlasıyla sahibiz.

"CHP VE ŞÜREKÂSI HER MİLLİ MESELEDE YANLIŞ YERDE KONUMLANMAYI BAŞARIYORLAR"

Biz, her aşaması en ince detayına kadar hesaplanmış bu siyaseti yürütürken, CHP tarafında çok farklı bir hava hâkim. Kimin ne dediği, ne yaptığı belli değil. Ya rol çalmanın, ya da mülteci düşmanlığını körüklemenin peşindeler. Suriye devriminin üzerinden 40 gün geçti. Fakat ana muhalefet partisi bu konuda tutarlı, mantıklı, içerisinde bilgi kırıntısı olan tek bir cümle dahi kuramadı. Yaşadığımız kötü tecrübeler bize şunu göstermiştir: Ana muhalefetten, Türkiye’nin dış politikasına anlamlı bir destek beklemek tamamen beyhude bir uğraştır. Biz ne dersek diyelim, ne kadar uğraşırsak uğraşalım; hepsi faydasız. CHP ve şürekâsı her milli meselede yanlış yerde konumlanmayı bir şekilde başarıyorlar.

"KART OYUNUNUN CHP’NİN KARAKTERİNE DAHA UYGUN OLDUĞU KANAATİNDEYİM"

Mavi Vatan’dan Libya’ya, Karabağ’ın azatlığından Rusya-Ukrayna savaşına, Gazze mezaliminden Suriye devrimine kadar her konuda çuvalladılar. Her seferinde görüyoruz ki, dış politika gibi bilgi, birikim, vizyon ve ustalık gerektiren bir alan, CHP’nin çapını ziyadesiyle aşıyor. Ülkemizdeki muhalefetin seviyesine son günlerde bir kez daha tanık olduk. “Türkiye’nin ana muhalefet partisini mi, yoksa bir ilkokul müsameresini mi izliyoruz”, halen anlayamadık. Lafa gelince Sayın Özel, “Gazi Mustafa Kemal’in koltuğunda oturuyorum” diyor. Ama bakıyorsunuz, ne bir ciddiyet var, ne ağırbaşlılık var; ne de işgal ettiği makamın kendisine zorunlu kıldığı vakur duruş var. Koltuğunu korumak için bir “atraksiyon” yapması lazım; fakat onu bile doğru-düzgün beceremiyor. Hatırlarsınız bir ara, ülkenin yarısı aydınlıkken “ışıkları kapatalım” dediler. Ancak, bu eylem nispeten bir emek, disiplin, iyi-kötü bir koordinasyon gerektirdiği için sadece 3 gün dayanabildiler.
Sonra Meclis’te nöbet işine girdiler; onda da CHP elitizminin kurbanı oldular. Şimdi daha orijinal bir eylemle kamuoyunun huzuruna çıktılar. Bu son çıkışlarını, açıkçası, biz de beklemiyorduk. Milletimiz gibi biz de bu orijinal fikir karşısında dumura uğradık. CHP’nin siyaset üretme kabiliyetini böylece bir kez daha görmüş olduk. Öncelikle bu dahiyane fikir için CHP lideri Sayın Özgür Özel başta olmak üzere CHP yönetimini tebrik ediyorum. Halkımızın umutlarını artırdılar; Türk siyasetine yeni bir ufuk kazandırdılar; demokrasimizin gücüne güç kattılar. Çok çaba ve zahmet gerektirmediği için “kart oyununun” CHP’nin karakterine daha uygun olduğu kanaatindeyim. Öncekiler kelebek ömürlü olmuştu; bunu biraz daha devam ettirebilirler.

 PKK'YI LAĞVEDECEK ÇALIŞMA BAŞLADI

Kendi kronik sorunlarımızı çözmekten geri adım atmıyoruz. 40 yılı geride bırakan terör meselesi bulunuyor. Geçtiğimiz aylarda Sayın Bahçeli'nin çıkışıyla başlayan bir dizi gelişmeye şahitlik ettik. Gelinen noktada aziz milletimizin ihtiyat içinde olduğunu görmekteyiz. Şehit yakınlarımızın, gazilerimize asla hayal getirmeyecek şuurla hareket ediyoruz. Terörsüz Türkiye ifadesinde yeni dönemin kapılarını açma fırsatını kullanmamak üstlendiğimiz sorumluğu. Terörle mücadelede kritik kazanımlar elde edilmiştir. Türkiye her alanda gücünün zirvesindedir. Böyle bir denklemde terör belasını kalıcı olarak bitirilmeli. Bu anlayışla arkadaşlarımıza bölücü örgütün lav edilmesi için talimatı verdik. Silahı aradan çıkaralım dedik. Terör duvarını yıkalım, 85 milyon olarak birbirimize sıkıca sarılalım. Bu fırsatı hibe edemeyiz. Silahı aradan çıkaralım, birbirimize sıkıca sarılalım. Türkiye'nin insani ve ekonomik olarak büyük bedeller ödediği sorunu kalıcı biçimde geride bırakması herkesin faydası. Heyetin yaptığı temasların olumlu geçtiğini görüyorum. PKK'yı lağvedecek çalışma başladı. Gerekli çağrı yapılır, terör örgütü gereken adımları atarsa kazanan tüm Türkiye olacaktır. Tüm taraflarıyla insanımız terörden çok acı çekti, artık bunları dindirme vakti gelmiştir, gün bugündür.

“TERÖRSÜZ TÜRKİYE” MESAJI

Amacımız; terör bariyerini kaldırarak, kardeşlik hukukunu yüceltmektir. Bu amaç doğrultusunda kayda değer bir mesafe de alındı. Heyetin yaptığı temasların verimli geçtiğini; birkaç istisna dışında, siyasi partilerin “Terörsüz Türkiye” hedefine samimi destek verdiğini görüyoruz. Bu, hedeflere ulaşılması noktasında elbette önemli bir kazanımdır. Diğer aktörlerin de sorumluluk bilinciyle hareket ettiklerini söylemeleri, tarafımızdan memnuniyetle not edilmiştir. Şayet gerekli çağrı yapılır; terör örgütü ve bağlantılı yapılar da gereken adımları atarsa, kazanan Türküyle, Kürdüyle tüm Türkiye olacaktır. Eğer örgüt bu çağrıya kulak tıkar ve ipe un sererse, bağlantılı yapılar da kendilerinden beklenen iradeyi sergilemezse, o zaman biz “Terörsüz Türkiye” hedefimizi başka yöntemlerle gerçekleştiririz.

"İNSANIMIZ TERÖRDEN ÇOK ÇEKTİ, BU SORUNU DİNDİRME VAKTİ GELMİŞTİR"

Nitekim, operasyonlarımız sayesinde bölücü örgütü ülke içinde eylem yapamaz, sınırlarımıza da yaklaşamaz hale zaten getirmiş durumdayız. Örgütü bulunduğu her yerde toprağa gömmek, bizim için sadece vakit ve planlama meselesidir. Üstelik, bunca yıldır örgütü destekleyen güçler artık kendi canlarının derdine düşmüşlerdir. Hiçbir gücün, öyle eskisi gibi örgüte fiili ve etkin destek verme istediği de, niyeti de yoktur. Dolayısıyla, gölgesinde yürüdükleri kağnılara güvenenlerin sonu hüsran olmaya mahkûmdur. Fakat biz meseleyi suhuletle, sükûnetle ve mevcut mekanizmaları işleterek nihayete erdirmek arzusundayız. Çünkü tüm taraflarıyla insanımız, terörden çok acı çekti, çok bedel ödedi. Artık bunları ilanihaye dindirme vakti gelmiştir. Gün, bugündür. Gün, kardeşlik günüdür. Gün, huzurun kapısını ardına kadar açma günüdür. Gün, tüm coğrafyamızda barışı, istikrarı, güvenliği egemen kılma günüdür. Niyet hayır, Allah’ın izniyle, akıbet de hayır olacaktır, diyorum. Rabbim işlerimizi kolaylaştırsın, ayaklarımızı sabit tutsun. Bu düşüncelerle yeni miladi yılda Meclis çalışmalarınızda sizlere başarılar diliyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Kaynak: Haber Merkezi