Nizam, kelime anlamı itibariyle düzen olarak basitçe tanımlansa da tarifi biraz daha derin manalar içermektedir. Atların nal sesleri, yüz yıllarca, Aleme Nizam şuuru için gök kubbede yankı bulmuş, Üç kıta da tek şuur ile, Aleme Nizam için mücadele verilmiştir.

Aleme nizamı verme tarihi mesuliyetimiz sekteye uğramış, dağılan intizamı sağlamak bir daha mümkün olmamıştır. Günümüze kadar devam eden zulüm, tüm dünyayı sarmış, kendi aralarında kavga edenler durulmuş, planlar başka halklar üzerinde uygulanmıştır. İnsanlık tarihinin en büyük soykırımları yine bu planlayıcılar tarafından gerçekleştirilmiştir.

Kimi zaman küreselci, kimi zaman üst akıl. Adı her ne olursa olsun, sömürgeci zihin yapısı, uşaklık dönemleri içerisinde, en dikkat edilmesi gereken zaman kertesinde yer almaktayız. Dünya satranç tahtasında, şahlar ve piyonlar yer değiştirmekte, kartlar yeniden dağıtılmaktadır. Bu sefer tahtacılar arasında anlaşmazlık çıkmış, küresel akım farklı bir sekte ile iç çatışma ve mücadele içerisindedir.  Doğu menşeili akımlar ile içe çekilmiş demokrasi evrilmesi ve dayatmaların devrilmesiyle geriye dönüşümü başlamıştır.

Trump ABD seçimleri sonrası başkanlık koltuğuna geldiği gün 78 kararı iptal ederek yeni bir sayfa açtı. Küreselciler içerisinde farklı kutupların sadece iç siyaset değil dış siyasetin dengelerini değiştirecek açıklamalarla, cinsiyetler noktasında Katolik destekçilerinin talebini karşılaması, yeni bir savaş başlatmayacağım söylemi, Paris iklim anlaşmasından ve DSÖ’den ayrılma gibi hamleler ile eski politika oyununun yönünü değiştirmiştir.  

Gazze için ateşkesi, Suriye’de Türkiye’yi ve yeni yönetimi destekleyen açıklamalarla birlikte, Filistinliler için yeni bir tavsiyede bulundu. Ürdün Kralı Abdullah ile telefon görüşmesinde, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile de görüşeceğini belirterek, Lübnan ve Mısır gibi farklı ülkelerde yerleşim yerleri inşa edilmesini, Filistinlilerin buralara yerleştirilerek barışın sağlanabileceğini belirtti.

İki devletli bir çözüm bekleyen coğrafya, teklif edilen yeni bir denklemi kabul etmeyeceğinin ilk tepkisi Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi den geldi.  Eymen es-Safedi "Bizim sabitelerimiz ortadadır. Filistinlilerin topraklarındaki istikrarı Ürdün'ün sabitesidir ve değişmemiştir, değişmeyecektir. Tehciri reddedişimiz değişmeyen sabitemizdir ve hepimizin arzuladığı barış ve istikrarın gerçekleşmesi için zorunludur. Filistin sorununun çözümü Filistin'dedir. Ürdün Ürdünlülerin, Filistin Filistinlilerindir."  

HAMAS sert dille, teklifi reddetti. ‘Faşist Siyonist işgal ordusu tarafından kendilerine karşı uygulanan modern zamanların en iğrenç soykırımı karşısında dimdik duran ve Gazze'nin kuzeyinden göçe zorlanmalarına karşın bu suça teslim olmayı reddeden halkımız topraklarından çıkarılması ya da sürülmesine yönelik her türlü planı kesinlikle reddediyoruz.’

Bir diğer red ise Mısır’dan geldi. ‘Mısır; Filistinlilerin Sina'ya yerleştirilmesini içeren her türlü çözümü reddetmektedir.’

Peki asıl soru yıllardır süren zulme, binlerce şehide rağmen topraklarını terk etmeyen Filistin halkı şu an neden terk etsin? Yapıldıkça yıkılacağını bildiği evlerini yapmaya devam eden bir halk neden topraklarını terk etsin? Zaten yıllardır süren sorun soykırım ve işgal yapan İsrail değil mi?

Masada kendi aralarında sorun olsa da plan yön değiştirse de eskiden savaş getiren demokrasi üstadı ABD, Yüz yılın projesi adı ile şimdi barış getirmeye karar vermiş. Kendi içlerinde bir oyun tahtasında ve şahlar piyonlar değişse de maddi desteği kesmeyip, yardımlara tekrar onay vermesi, İsrail desteğinin devlet manasında bitmeyeceğinin göstergesidir. Yönetimler arasında farklılıklar olması, ülkeler arasındaki menfi ilişkileri köklü değişimlere sürüklemez. Ancak yöntem değişiklikleri olabilir.

Gelelim sorunun asıl muhatabına. Asıl muhatap elbette Türkiye’dir. Dolaylı soru Suriye’nin, yeni devlet kuruluş aşaması ile bugüne kadar devam eden sürecin doğal neticesi olarak en büyük müttefiki Türkiye olacaktır. İsrail ile sınırı olmadan bir komşuluk başlatan ittifakın sağlamlığı, Hakan Fidan ve İbrahim Kalın’ın ziyaretleri, Suriye Dış İşleri Bakanının Türkiye ziyareti en net göstergesidir.

Türkiye’nin duruşu ise sürecin başından beri, İki devletli, sınırları belirlenmiş özgür bir Filistin çözümü olmadığı sürece her türlü seçeneğin kabul edilemez olduğunu savunmaktadır. ABD gerçekten savaşsız bir dünya istiyor ise Türkiye ve elinde bulundurduğu argümanlara ihtiyaç duyacaktır. Filistin’in kalıcı çözümünü yine Türkiye‘nin masada yer alması ile gerçekleşebilecektir. Türkiye gibi güçlü ve köklü bir devletin plan dışında tutulmaya çalışılmasının sonuç vermeyeceği, Küresel oyunda Türkiye ’siz bir Orta doğu planın artık devre dışı kaldığını ilerleyen günlerde daha net göreceğiz.