AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Çelik, "terörsüz Türkiye" hedefine ulaşılması sürecinde karşılıklı diyaloğun önemine vurgu yaparken, önceliğin PKK'nın silah bırakması ve kendini feshetmesi olduğunu belirtti.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı sonrası gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Çelik, Türkiye'nin terörle mücadelesinde önemli bir aşamaya gelindiğini belirterek, "Nevruz'un, Türkiye'nin terör belasından kurtulması bakımından da önemli bir aşama olmasını temenni ediyoruz." ifadesini kullandı.

"DÜNYA YENİ BİR DÜZEN ARAYIŞINDA"

Dünyanın yeni bir düzen arayışında olduğunu vurgulayan Çelik, "Büyük aktörlerin önümüzdeki dönemde nasıl bir yol haritası çizeceği en önemli konular arasındadır. Türkiye ise bu gelişmelerin merkezinde kilit ülke olma rolünü net bir şekilde korumaktadır." dedi.

Avrupa liderlerinin, ABD Başkanı Donald Trump'a yönelik eleştirilerine değinen Çelik, "Bugün eleştirdikleri konular, aslında yıllardır Türkiye'ye yönelik çifte standart siyasetinin bir özetidir." değerlendirmesinde bulundu. Avrupa Birliği’nin (AB) geleceğine ilişkin tartışmaların arttığını belirten Çelik, "2. Dünya Savaşı sonrası düzen bu tartışmayla sona ermiş gözüküyor. NATO’nun misyonu ve AB’nin yol haritası gibi konular önümüzdeki süreçte gündemi meşgul edecektir." şeklinde konuştu.

Türkiye’nin Avrupa güvenlik mimarisindeki yerinin vazgeçilmez olduğunu vurgulayan Çelik, "Avrupa Ordusu üzerine yıllardır konuşuluyor ama ilerleme sağlanamıyor. Türkiye’nin bu alandaki kritik rolü ise pek çok siyasi beyanatta açıkça ortaya konuluyor." dedi. Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye yönelik çifte standartlarıyla yüzleşmesi gerektiğini belirten Çelik, "Türkiye’yi sadece güvenlik politikalarına indirgemek doğru değildir. Türkiye, demokratik değerler, ekonomik refah ve sosyal yapı açısından da değerlendirilmelidir." ifadelerini kullandı.

AB ile ilişkilerde fasılların açılmasına dahi çekinceyle yaklaşıldığını dile getiren Çelik, "Türkiye, AB zirvelerine Merkel ve Sarkozy döneminde artık davet edilmemeye başlanmıştı. Yakın zamanda Ukrayna konusunda yapılan toplantılarda Türkiye’nin yer almamasının sonuç doğurmayacağını ifade ettik." dedi. AB’nin küresel güç olmasının yolunun Türkiye’nin tam üyeliğinden geçtiğini belirten Çelik, "Bugün Türkiye’nin üyeliğini aşırı sağın söylemleriyle erteleyenler, kendi demokrasilerinin de aşırı sağ siyaset tarafından kuşatıldığını düşünüyorlar." ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin uluslararası düzeyde savunduğu tezlerin giderek daha fazla karşılık bulduğunu vurgulayan Çelik, "Türkiye’nin Avrupa güvenlik çerçevesinde oynadığı rolün önemi her geçen gün daha net anlaşılacaktır. Küresel düzende adaletin zedelendiği bir dönemde, kapsayıcı siyasi modellerin ortaya konulması son derece ilham verici olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

"SURİYE'DEKİ GELİŞMELERİ YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ"

Suriye’deki her olayın Türkiye’yi doğrudan etkilediğini vurgulayan Çelik, "Maalesef Esad’a bağlı bazı grupların meşru yönetime karşı saldırı gerçekleştirmesi neticesinde çatışmalar yaşandı. Kaosu tetiklemeye çalışan odakların harekete geçtiğini gördük. Alevi ve Nusayri kardeşlerimize yönelik saldırılar oldu ve hayatını kaybedenler var. Bu saldırıları gerçekleştirenleri lanetliyoruz." dedi. Suriye yönetiminin bu saldırılara karşı bir komisyon kurduğunu belirten Çelik, faillerin cezalandırılmasının önemine dikkat çekti.

CHP'Lİ MİLLETVEKİLLERİNE TEPKİ

Mezhepsel gerilimlerin tehlikelerine işaret eden Çelik, "Burada her zaman söylediğimiz Suriye Suriyelilerindir ilkesine bağlı kalıyoruz. Esad'ın yaptığı katliamlar Suriye'deki alevilere mal edilemez. DEAŞ'ın yaptığı katliamlar Suriye'deki Arap ve sünnilere mal edilemez. Mezheplerin her biri son derece saygıdeğer düşünce okullarıdır. Ama siyasi mezhepçilik büyük bir zehirdir. Ona rağmen bazı CHP milletvekillerinin cümlelerimizi hedef almak adına son derece yanlış bir takım eksende üstelik çarpıtma yaparak olayı başka bir yere taşımaya çalıştıklarını gördük. Bu milletvekillerinin sayısı birkaç kişiyi geçmiyor. Biz meşru yönetime karşı silah çekmiş ve hangi grup olduğunu bildiğimiz gruplara Esad artığı derken onlar biz oradaki Şii'lere Alevi'lere Esad artığı diyormuşuz gibi bir propaganda içerisine girdiler. Bu yalandır. Buradan bir siyasi kaldıraç elde etmeye çalıştılar. Yaptıkları iş son derece ilkel ve oradaki kardeşliğe zarar veren bir siyasi mezhepçilikten başka hiçbir şey ifade etmemektedir." diye konuştu.

Suriye’de tüm halk gruplarının gelecekte eşit vatandaşlar olarak yer alması gerektiğini belirten Çelik, "Arap, Türkmen, Kürt, Sünni, Şii, Alevi ve Dürzilerin Suriye’nin geleceğinde eşit haklara sahip olması gerektiğini ifade ediyoruz. Ancak bazı odakların uluslararası müdahale çağrıları Suriye’yi yeni bir kaosa sürüklemekten başka bir amaca hizmet etmez." değerlendirmesinde bulundu.

 "TERÖRLE BAĞLANTILI TÜM UNSURLARIN SURİYE’DEN TEMİZLENMESİ ŞARTTIR"

Türkiye’nin terörle mücadelede net bir tutum sergilediğini vurgulayan Çelik, "Esad artığı dediğimiz gruplar silahlanarak bazı devletlerin vekil gücü olarak hareket etmektedir. Hiçbir etnik veya mezhebi grup, topyekûn suçlanamaz. Terörist teröristtir. Bu tür ayrımlar yapmak teröristlerin amacına hizmet eder." ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin bölgedeki gelişmelere dair hassasiyetinin yüksek seviyede olduğunu belirten Çelik, "Biz yıllardır bölgede Sünni, Nusayri, Alevi ve Dürzi liderlerle ilişkilerimizi sürdürüyoruz. Ülkemizi siyasi mezhepçilik belasından koruma konusundaki hassasiyetimizi en üst seviyede tutmaya devam edeceğiz." dedi. Suriye’nin geleceğinde tüm grupların eşit şekilde yer alması gerektiğini vurgulayan Çelik, "Terörle bağlantılı tüm unsurların Suriye’den temizlenmesi şarttır. Türkiye olarak her zaman kapsayıcı ve adil bir çözümden yanayız." ifadelerini kullandı.

Çelik, Ermenistan’ın Azerbaycan’ı hedef alan yasalarına ve anayasa değişikliklerine değinerek, bu sürecin Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesine katkı sağlayacağını belirtti. AGİT/Minsk Grubu’nun artık bir işlevinin kalmadığını vurgulayan Çelik, Kafkasya'da kalıcı barışın sağlanmasının önemine dikkat çekti.

"ÖNCELİĞİMİZ PKK'NIN SİLAH BIRAKMASI"

Türkiye’nin terörle mücadelesine yönelik mesajlar da veren Çelik, DEM Parti heyetinin bugün AK Parti ile yaptığı görüşmeleri değerlendirdi. Önceliklerinin PKK’nın silah bırakması ve kendisini feshetmesi olduğunu söyleyen Çelik, "Bugün iki saate yakın bir görüşme yaptık. Kuşkusuz karşılıklı olarak konuşmak, birbirini dinlemek terörsüz Türkiye hedefine ulaşılması için sağlıklı bir dil oluşturulması açısından son derece önemlidir. Ben nasıl bir dili tercih ettiğimizi sizlerle paylaşıyorum. Görüşmelerde önceliğimiz PKK'nın silahları bırakması kendisini feshetmesidir. Bahçeli'nin yaptığı tarihi çağrı, Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu irade Türkiye'nin terör belasından kurtulması için önemli bir fırsat penceresi araladı. Bundan sonra ne denirse densin şunu ifade ediyorum ki tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devlet ilkesi çerçevesinde biz önümüze getirilen teklifleri bu çerçevede ele alacağız. Bizim meseleye yaklaşımımız Türkiye'ye siyasi ve sosyal alandaki sorunların çözümü için demokrasi standardının yükseltilmesidir. Şu an konuşulması gereken gündem terör örgütünün silah bırakması ve kendisini feshetmesidir. Ateşkes gibisinden, PKK'nın silahı bırakmasını doğrudan hedeflemeyen bir takım ara kategorilerin, geçiş kategorilerinin de olmaması gerekir. Bizim odağımız bu çerçevededir." dedi.

Çelik açıklamalarını şöyle sürdürdü;

Genel olarak çerçevesi itibariyle biz burada Suriye'nin bir toprak bütünlüğünü ve egemenliğini savunduğumuz için Suriye içerisinde birtakım parçalarda birtakım silahlı grupların olması, Baas rejiminden kalma birtakım silahlı modellerinin yaşamasını doğru bulmuyoruz. Bizim açımızdan nettir, YPG ve SDG terör örgütleridir. Bu Suriye'nin toprak bütünlüğünü de tehdit eden, birtakım devletçik modeli gibisinden yapı görüntüsü vermektedir, bunun ortadan kalkması demektir. O anlaşmanın maddeleri içerisinde oradaki silahlı unsurların Suriye ordusunun parçası olmasıdır. Yöntemini Suriye yönetimi bulacaktır. O bölgenin Suriye yönetimine girmesi, Suriye bayrağının temsili olması gibi bir yaklaşım çerçevesinde bu yorumla bu anlaşmanın Suriye için olumlu sonuç doğurabileceğini değerlendiriyoruz.

Anlaşmadan sonra bazı PYD yöneticilerinin anlaşmayı farklı yorumları gördük. Terör örgütünün kurduğu sözde hakimiyet alanlarını korumaya, bir bütün olarak silahlı gücünü korumaya devam edeceği gibi bunlar meseleyi olumsuz yere getir. Bu Suriye'nin güvenliği açısından da olumsuzdur. Bizim açımızdan doğru olan şudur, anlaşmanın maddelerin literal anlamda Suriye'nin bütünlüğüne katkı verecek şekilde uygulanması gerekir. Cumhurbaşkanımız Esad yönetimi zamanından beri söylüyor, Suriye Kürtlerinin eşit vatandaş olarak hayatta yer almaları, geleceğe güven içinde bakabilmeleri. Tıpkı Türkmenler ve Araplar için söylediğimizi Kürtler için de söylüyoruz. Bu anlaşma iyi bir çerçevedir, uygulanması da bu doğrultuda olması gerekir.

Sayın Cumhurbaşkanımız devletimizin başıdır, bütün bu görüşmeleri onun iradesiyle gerçekleştiriyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız terörsüz Türkiye hedefine büyük destek vermektedir. İlkeleri herkes tarafından bilinmektedir. Tek vatan, tek bayrak, tek devlet, tek millet ilkesi bu çerçevededir. Terör örgütünün silah bırakması çağrısı ve kendisinin feshetmesi çağrısı ortaya çıktı. Bunun pratiğe dökülmesi gerekir. Nasıl silah bırakılacak, nereye bırakılacak? Tabii ki devletimizin bu konudaki kapasitesi yüksektir.

Hedef terör örgütünün silah bırakmasıdır. Tabii ki ihtiyaç olduğunda görüşme yapılabilir. Başka başka konular gündeme gelebiliyor. Bütün bu gidiş gelişlerin esası bu çağrının yapılmasıydı. Çağrı da yapılmasıdır. Örgütün silah bırakması için. İhtiyaç duyulursa bunda sonra da ziyaret yapılabilir. Esas olan kısa zaman içinde bu adımların atılmasıdır.

Kaynak: Haber Merkezi