İran’a yakın bir duruş sergileyen Husiler, 2015 yılında başkent Sana’ya saldırarak devlet yönetimini ele geçirdi. Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi’yi başkanlık sarayında kuşatma altına alarak ev hapsine aldı. Hadi’nin Suudi Arabistan’a kaçmayı başarmasının ardından, Suudi Arabistan liderliğinde 10 Arap ülkesinin katıldığı bir askeri müdahale başlatıldı. Bu operasyonun amacı, Yemen’in uluslararası alanda tanınan meşru hükümetini yeniden iktidara getirmekti.
Kasım 2023’te Husiler, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik 7 Ekim’de başlattığı saldırılara yanıt olarak İsrail’e karşı askeri operasyonlar düzenlediklerini duyurdu. Bu adım, Hamas’ın "Aksa Tufanı" operasyonu sonrasında İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını artırmasına tepki olarak geldi.
Husilerin Kuruluş ve Gelişimi
Husi hareketinin kökenleri, 1991 yılında Yemen’in Zeydi nüfusunun yoğun olduğu Saada vilayetinde Bedreddin el-Husi’nin yönlendirmesiyle kurulan "El-Şebab el-Mümin" (Mümin Gençler) örgütüne dayanmaktadır.
Bu örgüt, Zeydi İslamcı bir çizgiye sahip olan "Hak Partisi"nin dini, entelektüel ve kültürel kanadı olarak faaliyet gösterdi. Hak Partisi, 1990’ların başında Yemen Cumhuriyeti’nin ilanıyla birlikte Zeydi alimler ve siyasetçiler tarafından kurulmuştu. El-Şebab el-Mümin, sosyal yardım çalışmaları yürütmenin yanı sıra, Suudi Arabistan’ın Yemen’de yaymaya çalıştığı "Vehhabi" doktrinine karşı Zeydi imamet anlayışını canlandırmayı hedefledi.
Ancak, Hak Partisi’nin bazı liderleriyle yaşanan fikir ayrılıkları sonucunda Bedreddin el-Husi ve oğulları – özellikle de parlamento üyesi olan büyük oğlu Hüseyin el-Husi – partiden ayrılarak El-Şebab el-Mümin’i bağımsız bir yapı haline getirdi. Bu süreçte, Saada ve çevresindeki kabileleri ve gençleri harekete katmak amacıyla camiler ve eğitim merkezleri inşa ettiler.
Hüseyin el-Husi, 2000 yılında El-Şebab el-Mümin’i terk ederek babasının desteğiyle "Ensarü’l-İslam" adında yeni bir hareket başlattı. Bu grup, 2002’den itibaren "Allahu Ekber, Amerika'ya ölüm, İsrail'e ölüm, Yahudilere lanet, İslam’a zafer" sloganlarını benimseyerek tanınmaya başladı ve bu sloganlar, her namaz sonrasında tekrar ediliyordu.
Husi liderleri, hareketlerinin El-Şebab el-Mümin’den bir kopuş ya da onun devamı olmadığını savunarak, Ensarullah’ın doğuşunun yerel ve bölgesel şartlardan kaynaklanan bağımsız bir süreç olduğunu öne sürmektedir. Ancak Ensarullah, El-Şebab el-Mümin’in dini ve siyasi kadrolarını bünyesine katmış, fakat yeni fikirler, farklı çalışma yöntemleri ve yeni hedefler benimseyerek hareketin temel yapısını değiştirmiştir.
Düşünce ve İdeolojileri Nedir?
Bazı kaynaklar, Husileri On İki İmamcı Şii bir hareket olarak sınıflandırmaktadır. Bu kaynaklara göre, manevi liderleri Bedreddin el-Husi ve kurucusu Hüseyin el-Husi, 1990’ların ortasında İran’da bulundukları dönemde bu mezhepten etkilenmiştir. Ancak Husiler bu iddiaları reddederek Zeydi mezhebine bağlı kaldıklarını vurgulamaktadır.
Bazı araştırmalara göre, İran’dan döndükten sonra Hüseyin el-Husi, fikirlerini vaazlarında yaymaya çalışmış ve Gadir-i Hum Bayramı ile Aşura anmaları gibi Caferi ritüellerini benimsemiştir. Mezhepler arasındaki temel farklılıklara rağmen, Zeydi ve On İki İmamcı Şii görüşleri yakınlaştırmaya çalışmıştır.
Bu farklılıklardan en önemlisi, On İki İmamcı Şiiliğin Zeydi mezhebinin kurucusu Zeyd bin Ali’yi imam olarak kabul etmemesidir. Ayrıca Zeydiler, Şii imamların masumiyet iddiasını reddederek masumiyetin yalnızca peygamberlere ait olduğuna inanırlar. Takiye (inanç saklama) ve sahabe karşıtlığı gibi konularda da On İki İmamcı Şiilikten farklıdırlar. Bu yakınlaştırma çabaları, Zeydi alimler arasında ciddi tartışmalara yol açmıştır.
Bazı araştırmacılar, Husilerin Zeydi ve On İki İmamcı Şii inançlarını birleştirerek kendilerine özgü bir "Husi mezhebi" oluşturduğunu ve bu mezhebin temel referansının Hüseyin el-Husi’nin konuşmaları olduğunu öne sürmektedir.
Husi liderleri, hareketlerini ailevi bir yapı gibi görünmekten kaçınmak için "Ensarullah" adıyla anmayı tercih etmektedir. Hareketi sadece Zeydi mezhebini temsil eden bir yapı olarak değil, tarihi ve dini bir uyanış hareketi olarak tanımlamaktadırlar. Kendi söylemlerine göre, Ensarullah geleneksel Zeydi yapılanmalarından farklı bir doğaya sahiptir ve geleneksel dindarlıkla uyumlu bir hareket değildir. Ayrıca, mezhepsel bir grubun dar çıkarlarını savunmadıklarını ve Zeydi kimliği etrafında şekillenen hak talepleriyle sınırlı bir hareket olmadıklarını ileri sürmektedirler.
Husilerin siyasi kimliği, 2000’li yılların başında Yemen’deki Amerikan varlığına karşı başlattıkları kampanyalarla ortaya çıkmıştır. Kurucu lider Hüseyin el-Husi, özellikle 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından ABD’ye yönelik eleştirilerini artırmış ve destekçileriyle yaptığı toplantılarda bu söylemi yoğunlaştırmıştır.
Silahlı Mücadeleye Geçiş Nasıl Oldu?
Husi hareketi, 2004 yılında Yemen hükümetiyle girdiği silahlı çatışmalar sonrası askeri bir örgüte dönüştü. Bu süreçte başlayan ve 2010 yılına kadar süren "Saada Savaşları" boyunca Husiler, Yemen ordusuyla defalarca karşı karşıya geldi. Savaşın ilk aşamasında, hareketin kurucusu Hüseyin Bedreddin el-Husi öldürüldü ve yerini küçük kardeşi Abdülmelik el-Husi aldı.
Savaşın ilk çatışmaları, Yemen hükümetinin Husileri üç askerin ölümünden sorumlu tutmasının ardından başladı. Yemen ordusu, Hüseyin el-Husi’yi yakalamak için askeri bir operasyon başlattı. Yemen medyası, Husileri İran ve Lübnan’daki Hizbullah ile bağlantılı olmakla ve devrilen Zeydi imamet yönetimini yeniden kurmaya çalışmakla suçladı. Zeydi imamet sistemi, Kuzey Yemen’i yüzyıllar boyunca yönetmiş, ancak 1962’de monarşinin devrilmesiyle sona ermişti.
Ancak Husiler, bu suçlamaları reddederek çatışmaların asıl sebebinin Yemen hükümetinin ABD’ye olan bağlılığı ve Suudi Arabistan’ın Yemen’deki etkisi olduğunu savundu.
Arap Baharı ve Husilerin Yükseliş Dönemi
Husiler, 2011 yılında Yemen’deki Arap Baharı protestoları sırasında güçlü bir şekilde sahada yer aldı. Bu gösteriler, Yemen’de "Gençlik Devrimi" olarak adlandırılmıştı ve dönemin Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih karşıtı bir halk hareketine dönüşmüştü. Husiler, bu süreçte önemli bir aktör olarak Ulusal Diyalog Konferansı görüşmelerine katıldılar.
Ali Abdullah Salih’in 2012’de iktidardan düşmesiyle birlikte, Husiler ülke genelinde etkilerini artırdı. Hareket, eski Cumhurbaşkanı Salih’in bazı destekçilerini de saflarına katmayı başardı. Ancak bu dönemde, Husiler ile İslamcı çizgideki Yemen Islah Partisi’ne bağlı aşiretler arasında çatışmalar patlak verdi. Bu çatışmalar, 2013 ve 2014 yıllarında en yüksek seviyeye ulaştı.
Husilerin Sana’yı Ele Geçirilmesi ve Hadi’nin Kaçışı
2014 yılında, Husiler Ali Abdullah Salih’e bağlı güçlerle ittifak kurarak başkent Sana’ya doğru ilerledi ve Yemen hükümetine karşı büyük bir saldırı başlattı. Sonunda başkenti ve devlet kurumlarını ele geçirdiler.
2015 yılında Husiler, Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi’nin bulunduğu Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı kuşatma altına aldı ve Hadi ile hükümet üyelerini ev hapsine zorladı. Ancak, Hadi başkentten Aden’e, ardından Suudi Arabistan’a kaçmayı başardı.
Suudi Arabistan Liderliğindeki Askeri Müdahale
26 Mart 2015 sabahında, Suudi Arabistan liderliğindeki 10 Arap ülkesi, "Kararlılık Fırtınası" (Operation Decisive Storm) adı verilen askeri bir operasyon başlattı. Bu operasyonun temel amacı, Husileri zayıflatmak ve Cumhurbaşkanı Hadi’yi yeniden iktidara getirmekti.
Husiler ve Salih İttifakının Çöküşü
Husiler ile Ali Abdullah Salih’in ittifakı, 28 Kasım 2017’de Salih’in Suudi Arabistan’la müzakere yapma niyetini açıklamasıyla bozuldu. Husiler, Salih’i ihanetle suçladı ve Sana’da iki taraf arasında şiddetli çatışmalar başladı.
4 Aralık 2017’de Husiler, Salih’in evini ağır bir patlamayla hedef aldı. Aynı gün ilerleyen saatlerde, Ali Abdullah Salih başkent Sana’nın güneyindeki Senhan bölgesine kaçmaya çalışırken Husiler tarafından pusuya düşürüldü ve öldürüldü.
Barış Görüşmeleri ve Diplomatik Açılımlar
Yemen’deki uzun yıllar süren savaşın yarattığı insani felaketin ardından, 9 Nisan 2023’te Suudi ve Husi yetkililer ilk kez halka açık bir şekilde Sana’da bir araya geldi. Bu görüşmelerde Umman arabuluculuğu etkili oldu.
Eylül 2023’te, Husiler ve Suudi yetkililer arasında 5 gün süren barış görüşmeleri Suudi Arabistan’da gerçekleştirildi. Görüşmelerin amacı, barış sürecini ilerletecek bir yol haritası oluşturmak ve Yemen’deki çatışmayı sona erdirmekti.
Husilerin Önde Gelen Liderler ve Sembol İsimleri Kimler?
Husi hareketinin lider kadrosu büyük ölçüde Husi ailesinin üyeleri tarafından kontrol edilmektedir. Öne çıkan isimler şunlardır:
Bedreddin el-Husi (1926-2010): Yemen’in Zeydi mezhebine mensup en önemli din adamlarından biri olarak kabul edilir ve Husi hareketinin manevi lideridir. Eleştirmenler, onun On İki İmamcı Şiiliğe yakın durduğunu ve İran’ın siyasi etkisinden etkilendiğini öne sürmektedir. 2004 yılında oğlu Hüseyin el-Husi’nin öldürülmesinin ardından kısa bir süre hareketin liderliğini üstlendi, ancak daha sonra yönetimi küçük oğlu Abdülmelik el-Husi’ye devretti. Kasım 2010'da 86 yaşında hayatını kaybetti.
Hüseyin el-Husi (1956-2004): 1956 yılında Saada’da doğdu. Sana Üniversitesi’nde Şeriat ve Hukuk alanında lisans eğitimi aldı, ardından yüksek lisans ve doktorasını Sudan’da tamamladı. 1993-1997 yılları arasında Yemen parlamentosunda Hak Partisi adına milletvekilliği yaptı. Daha sonra babası ve kardeşleriyle birlikte partiden ayrıldı. Genç Müminler Hareketi’ni yönettikten sonra Ensarullah’ı kurdu. Konuşmalarında ABD karşıtlığı ve Yemen’deki Amerikan nüfuzuna karşı çıkmayı ön plana çıkardı. 2004 yılında Yemen hükümetiyle yaşanan ilk Saada Savaşı’nda öldürüldü.
Abdülmelik el-Husi (1979-): 1979’da Saada’da doğdu. Zeydi dini okullarında eğitim aldı. Babasının en küçük oğlu olan Abdülmelik, 2004’te ağabeyi Hüseyin el-Husi’nin öldürülmesinin ardından babası tarafından lider olarak seçildi. Husi hareketinin günümüzdeki en üst düzey yöneticisidir.
Husilerin Organizasyon Yapısı ve Devlet Yönetimi Nasıl İşliyor?
Husiler, başkent Sana ve Yemen’in geniş bir bölümünde kontrolü ellerinde bulundurmaktadır. Hareketin yönetim sistemi, doğrudan üst düzey liderliğe bağlı üç ana yürütme organına dayanmaktadır:
Siyasi Konsey:
Ensarullah’ın diğer siyasi partiler, diplomatik kuruluşlar ve uluslararası örgütlerle ilişkilerini yönetir.
Siyasi analizler ve stratejik planlamalar hazırlar.
Yürütme Konseyi:
Kültürel, eğitimsel, sosyal faaliyetleri ve medya çalışmalarını yönetir.
Kadın işleri ve bölgesel yönetimlerden sorumlu birimlere sahiptir.
Devlet İşleri Kurulu:
Ensarullah’ın yürütme ve yasama organlarındaki temsilcilerini denetler.
Devletin idari yapısına müdahalede bulunur.
Bazı araştırmalar, Husi yönetim sistemini, geleneksel Zeydi imameti, aile temelli yönetim anlayışı ve İran’ın devrimci modelinin bir karışımı olarak tanımlamaktadır. Husiler, cumhuriyetçi devlet yapısını şeklen korusa da, iktidarı büyük ölçüde kendi aile çevrelerinde tutmaktadır. Abdülmelik el-Husi hareketin “devrim lideri” olarak en üst konumda yer alırken, yönetimde Husi ailesi üyeleri, akrabaları ve eski savaşçılar öncelikli konumda bulunmaktadır.
Husiler, devlet kurumlarını büyük ölçüde ellerinde tutmuş ve bazı yeni kurumlar oluşturmuştur:
Genel Zekât Kurumu, eski Zekât Departmanı’nın yerine kurulmuştur.
Vakıflar Genel Kurumu, Yemen Vakıflar Bakanlığı’nın yerini almıştır.
Üst Düzey İnsani Yardım ve Uluslararası İşbirliği Konseyi, STK’ların ve insani yardımların yönetiminden sorumludur.
Husiler ve Uluslararası/Arap Yaptırımları
Husiler, Sana’yı ele geçirip uluslararası tanınırlığa sahip Yemen hükümetini tehdit etmeye başladığında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından yaptırımlara tabi tutuldu.
Kasım 2014’te, BM, Husi askeri liderleri Abdülhalık el-Husi ve Abdullah Yahya el-Hakim’in mal varlıklarını dondurdu ve seyahat yasağı getirdi.
Nisan 2015’te, Abdülmelik el-Husi de yaptırım listesine eklendi.
2020’de, ABD Başkanı Donald Trump yönetimi Husileri “terör örgütü” olarak ilan etti ve liderlerine yaptırım uyguladı. Ancak, 2021’de Joe Biden yönetimi bu kararı iptal etti.
Şubat 2022’de, BM Güvenlik Konseyi, Husilere yönelik silah ambargosunu genişletti.
Mart 2022’de, Arap İçişleri Bakanları Konseyi, Husileri "terörist örgüt" olarak tanımlayarak Arap terör listesine aldı.
Husiler ve İsrail'in Gazze Saldırıları
Husiler, 7 Ekim 2023’te İsrail’in Gazze’ye başlattığı “Demir Kılıçlar” operasyonuna karşılık olarak, İsrail’e karşı askeri harekat düzenlediklerini duyurdu.
14 Kasım 2023’te, Husiler, Kızıldeniz’de İsrail gemilerini hedef alacaklarını açıkladı.
19 Kasım 2023’te, Galaxy Leader adlı İsrail bağlantılı gemiyi ele geçirerek Yemen kıyılarına götürdüler.
25 Kasım 2023’te, Husilere ait bir insansız hava aracı (İHA), ZIM adlı İsrail şirketine ait Clander gemisine saldırdı.
3 Aralık 2023’te, Babülmendep Boğazı’nda iki İsrail gemisine füze ve İHA saldırısı düzenlendi.
9 Aralık 2023’te, Husiler, İsrail’e giden tüm gemileri engelleyeceklerini ilan etti.
Bu saldırılar sonrası birçok uluslararası nakliye şirketi, Kızıldeniz ve Babülmendep Boğazı’ndaki rotalarını değiştirme kararı aldı.
Bu boğaz, dünya deniz ticaretinin %7’sinin geçtiği kritik bir su yolu olup, özellikle petrol tankerleri için büyük bir öneme sahiptir.
Husiler, İsrail’in Gazze’deki saldırılarına yanıt olarak Güney İsrail’e balistik ve seyir füzeleri ile insansız hava araçları fırlattıklarını duyurdu.