Suriye Dışişleri Bakanı Esad el-Şeybani, ülkedeki devam eden kriz ortamında dokuzuncu Brüksel Konferansı’nı “ahlaki bir zorunluluk” olarak nitelendirerek, bağışçı toplantısında gerçek bir Suriye temsilinin önemine vurgu yaptı.
Konferansta konuşan el-Şeybani, Suriye’deki siyasi dönüşümlere dikkat çekerek, “Ülkemiz gerçek siyasi değişimler yaşadı. Suriyeliler, yeni yönetimlerinin başarısını sağlamak için birleşmiş durumda” dedi.
El-Şeybani, ayrıca İsrail işgalinin 1974 Ayrışma Anlaşması’nı ihlal ettiğini belirterek İsrail’in Suriye topraklarına gerçekleştirdiği baskınların ülkenin egemenliğini ve halkının güvenliğini tehdit ettiğini söyledi. Bunun yanı sıra, ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yapılan anlaşmaların uygulanmasına yönelik çabalara değinerek, Suriye’nin komşu ülkeleri tehdit edecek durumları önlemeye çalıştığını ifade etti.
İSRAL'İN SURİYE DE GERÇEKLEŞTİRDİĞİ İŞGAL FAALİYETLERİ
İsrail işgali, Suriye’de silahlı muhalefetin yükselişi ve Beşar Esad hükümetinin devrilmesiyle sonuçlanan son siyasi değişikliklerden faydalanarak askeri saldırılarını artırdı. İsrail, bu süreçte Suriye’nin askeri altyapısını hedef alarak hayati tesisleri tahrip etti ve ülkenin güneyinde yaklaşık 600 kilometrekarelik bir alanı işgal etti.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, daha önce ordusuna en az 2025’in sonuna kadar Suriye’nin Hermon Dağı bölgesi ile Birleşmiş Milletler tarafından kontrol edilen tampon bölgede kalmaları için hazırlık yapma talimatı vermişti.
bu ayın başlarında İsrail işgal güçleri, ağır askeri araçlar ve zırhlı birliklerin desteğiyle güney Suriye’deki Kuneytra kırsalında bulunan Mecduliya kasabasına ve kasabadaki hastaneye doğru ilerledi.
Baskın sırasında İsrail keşif dronları Kuneytra vilayeti üzerinde uçuş yaparken, İsrail güçleri Kuneytra kırsalındaki Umm Batnah kasabasına ve kuzey Kuneytra’daki Ayn el-Nuriya köyüne girdi.
Bu gelişmeler, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Güney Suriye’nin tamamen askerden arındırılmasını talep etmesinin ardından yaşandı. İsrail Hayom gazetesine göre Netanyahu, İsrail sınırlarına yakın bölgelerde “düşman unsurların” varlığının artmasını güvenlik tehdidi olarak göstererek bu adımı gerekçelendirdi.