Kosova'nın kuzeyinde Sırpların yoğun olduğu Zveçan, Zubin Potok ve Leposaviç belediyelerinde 23 Nisan'da yapılan yerel seçimlerin kazanan Arnavut belediye başkanlarının göreve başlaması 26 Mayıs'ta Kosovalı Sırplar tarafından protesto edilmişti. 23 Nisan yerel seçimleri sonrası başlayan Kosova'daki gerilim sürüyor. İstiklal Gazetesi'nden Yusuf Emin bölgede yaşananları yakından takip ediyor. Yusuf Emin bölgedeki son durumu SETA Brüksel Koordinatörü Profesör Dr. Talha Köse'ye sordu.

SETA Brüksel koordinatörü Profesör Dr. Talha Köse ''Kosova tarafında da yani Kosova'nın başında kim olursa olsun elbette ki Türkiye'nin oradaki güçlü bağları devam edecektir'' diyerek Türkiye'nin bölgedeki etkinliğine vurgu yaptı.

Prof. Dr. Talha Köse, ''Buradaki gerilim bir ölçüde Rusya'nın aslında işine yarıyor. Çünkü oradaki odaklanma biraz Ukrayna'dan başka yerlere kayıyor.'' diyarek dikkatleri Rusya'nın üzerine çekti.

SETA Brüksel Koordinatörü Profesör Dr. Talha Köse'nin İstiklal Gazetesi'ne özel yapmış olduğu açıklamalar...

Peki Türkiye Cumhuriyeti ve barış gücü olarak Türk askerinin orada varlığı Ne kadar pozitif bir etken taşıyor? Ve Türkiye Cumhuriyeti çözüm süresince nasıl bir rol oynuyor?

''RUSYA'NIN DESTEKLEDİĞİ PARAMİLİTER GÜÇLER DEVREYE GİREBİLİR''

Aslında birkaç tane sebebi var. Yani zaten uzun süredir çözülemeyen bir meseleydi. Dondurulmuş bir çatışma diyebiliriz. Tarafların kabul etmediği bir şeydi. Son dönemde dünya siyasetindeki, sistemindeki dönüşümler nedeniyle bu dondurulmuş çatışmaların tekrar ısındığını görüyoruz. Maalesef Kosova meselesi de biraz bunun parçası olarak ele almamız gerekiyor. Birkaç tane parametre var burada. Birincisi devam etmekte olan Ukrayna krizi aslında Avrupa siyasetini, Avrupa güvenliğini yeniden harekete geçirdi. Malumunuz hani Rusya'nın da bu konuda Avrupa'nın içerisine hani bu çatışmaları taşımak gibi bir aslında önceliği de var. O açıdan bakıldığında şartlar bir yandan da Sırbistan ve oradaki Sırplar açısından şartlar aslında uygun bir noktaya geldi. Yani Rusya'nın özellikle buradaki gerilimin artmasından istifade edeceklerini biliyorlar. Avrupa Birliği ve NATO'nun da aslında buradaki çatışmanın ortaya çıkmasını istemediğini biliyoruz. Yani Ukrayna'da böylesi bir kriz yaşanıp Avrupa güvenliği kendi içerisinde toparlanmaya çalışırken Avrupa içerisinde yeni bir kriz istemiyor Avrupa Birliği de NATO da bunu istemiyor. Oradaki Sırplar da aslında bu durumu görüp durumdan Kosova'daki sırtlarda durum görüp durumdan istifade etmek istiyorlar. Buradaki gerilimin aslında Avrupa'nın NATO'nun işine yaramayacağını biliyorlar. Tabii ki Kosova'dan da özellikle yönetimden hani bu konuda biraz alttan almasını bekliyor Avrupa Birliği ve NATO tarafı. Bu aynı zamanda da hani istismara açık bir nokta. Tabii bu plaka meselesi Meselesi işte oradaki belediyelerin konumu, yönetimle alakalı durum kullanılmaya da uygun bir durum ama bu sadece hani bu bahsettiğimiz yönetimle ilgili işte plakalarla ilgili bir durum değil. Yani Kosova'nın statüsündeki bu belirli belirsizlik Işte Rusya'nın, Çin'in buradaki pozisyonu, hatta Avrupa Birliği içerisindeki bazı ülkelerin bile Kosova'yı tanımadığını biliyor. Işte İspanya, işte Yunanistan gibi. Dolayısıyla burada kullanılmaya uygun bir tablo var ve bu tabloda ne Avrupa Birliği'nin ne de NATO'nun işine yarıyor. Buradaki gerilim bir ölçüde Rusya'nın aslında işine yarıyor. Çünkü oradaki odaklanma biraz Ukrayna'dan başka yerlere kayıyor. Avrupa kendinin daha içerisinde olan bir gerilimle karşı karşıya geliyor. O açıdan odağın dağıtılması da bir açıdan Rusya'nın içine yarıyor. Elbette ki buradaki hani Rusya'nın sorumluluğu var diyemeyiz. Ancak hani kimlerin işine yarıyor diye bakıldığında Rusya'nın bir ölçüde işine yarıyor. Aslında Sırbistan'ın da çok işine yarayacak bir durum yok. Yani Sırbistan açısından düşünüldüğünde elbette ki Kosova'yı kabul etmiyorlar. Ancak orta ve uzun vadeli düşünüldüğünde Avrupa Birliği'yle ilişkiler Sırbistan açısından da önemli ama Avrupa Birliği'nin de Sırbistan'a net bir yol haritası koymaması burada hani daha dengeli bir ilişki ortaya koymaması Sırbistan'ın da çok hoşuna gitmiyor. Bu vesileyle hani bazı durumlarda gerilimi arttırarak belki Avrupa Birliği üzerinde de baskı oluşturuyorlar. Dolayısıyla dondurulmuş çatışmaları bu şekilde devam ettirmek kalıcı bir çözüm bulmamak zaman zaman bundan istifade edecek aktörlerin işine yarayabiliyor. Dediğim gibi şu ortamda hem Sırbistan'ın Avrupa Birliği'nden bazı beklentileri var. NATO'dan beklentileri var. Rusya'nın bundan istifade etme durumu var.

Kosova tarafının da aslında burada biraz daha belki dengeli çözüm odaklı bir süreç başlatması beklenebilirdi. Orada da öyle bir ortam oluşmayınca hani orada da daha ılımlı bir ortam oluşmadı maalesef. Oluşmayınca bu iş biraz tırmandı. Tırmanma maalesef hani daha askeri boyuta gidebilecek gibi görünmüyor şu aşamada ama engellenmezse ve bu tırmanma süreci devam ederse bu sefer paramiliter güçler devreye girebilir bu aktörler işte çeşitli söylentiler de var elbette hani Rusya'nın desteklediği paramiliter güçler veya Sırbistan tarafında desteklenen bazı paramiliter güçler devreye girebilir. Onların devreye girdiği durumda çatışmalar daha da alevlenebilir ve doğrudan NATO'nun da dahil olduğu bir gerilime neden olabilir. O yüzden çok hassas bir dengede duruyoruz. Yani tarafların Avrupa Birliği ve NATO'nun beklentisi tarafların bir adım geri gitmesi. Tam böyle bir çözüm bulunmadan da geri adım atmalarını beklemek de zor gibi görünüyor bu aşamada. Dolayısıyla barış gücünü güçlendirerek en azından çatışmanın yayılmasını engellemeye çalışıyorlar.

Evet efendim. Profesör Doktor Talha Köse bizlere bölgede yaşayan olayları anlattı Şimdi de şu soru aklımıza geliyor. Peki Türkiye Cumhuriyeti ve Barış Gücü olarak Türk askerinin orada varlığı ne kadar pozitif bir etken taşıyor? Ve Türkiye Cumhuriyeti çözüm süresince nasıl bir rol oynuyor? Buyurun cevabı.

''TÜRKİYE KOSOVA'DA DENGE UNSURU''

Türkiye çok önemli bir denge unsuru burada. özellikle hem Rusya, Ukrayna krizinde bunu gördük. taraflarla güven inşa etmeye çalışıyor. En azından burada taraflara değil de barışa yatırım yapan bir aktör olarak görüntü ortaya çıkıyor. Elbette Türkiye'nin Kosova'yla çok güçlü tarihsel bağları var. Hani bir müttefik olarak görüyor ama bir yandan da uzun yıllardır bölgedeki istikrarın, işte Kosova'daki, Bosna'daki, Bosna Hersek'teki istikrarın kaynağının aslında Belgrad'da iyi ilişkiler olduğunu Türkiye düşünüyor. Dolayısıyla hiçbir zaman burada net bir tavır alarak yani Sırbistan'ı baskılayarak bir istikrar oluşturmaya çalışmıyor. Tam tersine hem diplomatik ilişkiler açısından hem ekonomik ilişkiler hem de stratejik ilişkiler açısından bir anlamda Belgrad'a yatırım yapıyor. Kosova'yla çok güçlü zaten bağlarımız, ilişkilerimiz var. Arnavutluk'ta da benzer stratejik ilişkilerimiz, bağlarımız var.

Benzer bir şekilde dediğim gibi yani taraflarla güven inşa ederek aradaki o diplomatik süreçlere katkı sağlayarak ve mümkün olduğunca bu gerilimi düşürerek adım atmaya çalışıyor. Ama tabii burada bir yandan da Türkiye'nin NATO'da belli bir misyonu var. Bu misyon tabii ki Sırbistan tarafından da çok benimsenmeyen bir misyon. Ve bu bağlamda askerlerimizi oraya barış gücü olarak gönderiyoruz ama o bölgede belki de NATO içerisinde en fazla karşılık gören, en fazla olumlu algılanabilecek askerleri de Türk askerleri. Ben Türk askerinin orada bulunmasının taraflar açısından bir yatıştırıcı etkisi olacağı kanaatindeyim. Çünkü dediğim gibi yani Sayın Cumhurbaşkanı'nın liderler düzeyinde de temasları devam ediyor. Yani hızlı bir şekilde sahadaki gelişmeleri takip ediyor. Liderlerle birebir temaslarını da devam ettiriyor. Dediğim gibi yani Türk askerinin orada olmasının yatıştırıcı bir etkisi olacaktır. Bir yandan da tabii Rusya'yla ve Avrupa Birliği'yle de bu konuda temasları var Sayın Cumhurbaşkanı'nın. Bunların da pozitif bir şekilde sahaya yansıyacağını düşünüyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Kosova'nın bağımsızlığından bu yana gerek gerekse stratejik olarak Kosova'nın en yakın dostlarından biri olmuştur. Ancak Türkiye Cumhuriyeti son dönemde yine Profesör Doktor Sayın Talha Köse'nin de deyimiyle birlikte Bölgedeki istikrarın, bölgedeki barışın, bölgedeki stabilliğin sağlanması açısından Belgrad'ın önemli bir faktör olduğunu kavramış ve politikalarını bu yönde çevirmiştir. Nitekim gerek yatırımlarla, gerekse Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Sırbistan Cumhurbaşkanı samimi ilişkileri bunun en büyük göstergesi olmuştur. Son yirmi senedir Sırbistan'la olan samimi ilişkiler acaba Kosova'yla olan ilişkileri zedeler mi? Ve bu çözüm süre Türkiye Cumhuriyeti bir taraf olur mu? Ve bu diğer tarafı küstürür mü? Buyurun, cevabını sayın Brüksel koordinatörü Profesör Doktor Talha Köse'den dinliyoruz.

Yani şu anda Türkiye aslında bütün kurgusunu küstürmeme yolunda, yani sır bir Biz geçmiş olduğumuz yirmi, otuz sene içerisinde bir güven inşa ettik. Özellikle yirmi senede. Yani Türkiye oraya çok ciddi yatırımlar yaptı. Işte altyapıya bankacılık sektörüne bir yani turizm sektörüne bir sürü alana yatırım yaptı. Ve her düzemde özellikle Bosna meselesinde de işte Kosova meselesinde de temaslarını devam ettirdi. Her türlü formda Sırbistan'a mümkün olduğunca alan açmaya çalıştı. Bence bu güvenin samimi bir güven olduğunu düşünüyorum. Kosova tarafında da yani Kosova'nın başında kim olursa olsun elbette ki Türkiye'nin oradaki güçlü bağları devam edecektir. orada tabii sıkıntı şu olabiliyor bazen. Avrupa Birliği veya NATO Kosova siyaseti içerisinde Arnavutluk siyaseti içerisinde veya Sırbistan siyaseti içerisinde taraf oluyor. Türkiye'nin böyle bir durumu yok. Gerçekten hani Türkiye'nin pozisyonu aslında o ülkeyle daha geniş kapsamda bir ilişki şeklinde oluyor. Bu açıdan Türkiye'nin rolünün ben dengeleyici olduğunu düşünüyorum. Yani geçmiş olduğumuz dönemde Avrupa Birliği'nin aslında Kosova'yla işte Arnavutluk'la hatta Sırbistan'la ilişkilerinde taraf olmaları aslında bu aktörlerin sahadaki etkilerini olumsuz.Kısıtladı yani. Çünkü istemedikleri bir aktör göreve geldikten sonra ilişkileri kısıtlandı. Türkiye bunu yapmamaya çalıştı. Mümkün olduğunca hani kim olursa olsun elbette ki bütün ülkelerin kendilerini daha yakın hissettikleri liderler olabilir. Ancak Türkiye bu pozisyonu benimsemedi. Mümkün olduğunca kim başa gelirse gelsin o ilişkiyi kurumsal hale getirmeye çalıştı. Bu da Türkiye'nin etkisini bence artırdı. o açıdan bakmak gerekiyor meseleye.

Haber: Yusuf Emin - İSTİKLAL