Ne ekersen onu biçersin

Diken ekersen dikenler acıtır yüreğini

Gül tohumu ekersen gül kokar memleketim.

Nefret ekersen nefret,

Kin ekersen kin toplarsın gözlerden.

Yalan ekersen, yılanlar üşüşür bahçelerine

İhanete yatarsan hainler kuşatır çevreni

Zulüm ekersen,

Gün gelir, ömrünün kalan diliminde

Yalnız fotoğraflarını yumruklamakla kalmaz

Çevreli çerçevelerini de paramparça edersin.

Ektiğini biçmek; hayatın şaşamaz terazisi, yaradılışın kanunu

Ne ahı kalır yerde ne de hakkı, incittiklerinin.

Ektiğin tohumlar, filizlenir birer birer

Kimse arpa ekip de bal kabağı beklemesin.

Çakıl taşları ile doldurduğun denizden somun balığı bekleyemezsin.

Eylemler, sözler, niyetler…

Her biri toprağa düşen tohum misali

Zamanı geldiğinde karşına çıkar birer, ikişer.

Bugün dilinden inci dökenler, yarın gönüllerinde huzur ile uyanır

Bugünün kalp kıranlar, yarının yalnızlık rüzgârında üşür.

Bir tebessüm, bir selam, bir güzel söz…

Mevsimi geldiğinde yeşerir, dallanır, meyve verir.

Huzur mu istiyorsun?

Önce kendi kalbine huzur ekmelisin.

Sevgi mi arıyorsun?

Önce sevgiyi sunmalısın çevrene.

Adalet, vicdan, merhamet…

Bunlar gökten zembille inmez.

İnsan, kendi yüreğinde yeşerttiği bu erdemlerle gelecekte var olur.

Bak insanlık tarihine

İhanet ekenin sadakat biçtiği görülmüş mü?

Nefret saçanın, dostluk hasat ettiği?

Hayır, hayatın kanunudur bu…

Ne ekersen, onu biçersin.

O halde sor kendine:

Bugün hangi tohumları ekiyorum ben, diye?

Çünkü yarın, tam da o ektiklerin meyvelerini yiyeceksin

Acı, tatlı…

Suyuyla besleneceksin

Gül şerbeti ya da zehir…