İngiltere Ulusal Arşivleri'nden elde edilen belgelere göre Kissinger, İsrail’in ABD dış politikasına zarar verdiğini ve ülkesini Arap dünyasının gözünde küçük düşürdüğünü düşündü. Ford’un da bu görüşleri paylaştığı, İsrail’in Arap devletleriyle yürüttüğü müzakerelerde izlediği politikalardan rahatsız olduğu ortaya çıktı.
İsrail’in Müzakere Stratejisi Eleştirildi
Ocak 1974’te Kissinger, Mısır-İsrail güçlerinin savaşı sona erdirmesini içeren ilk anlaşmayı sekiz gün içinde sonuçlandırdı. Aynı yılın mayıs ayında Suriye-İsrail anlaşmasını da başarıyla müzakere etti. Ancak 1975’te ikinci bir Mısır-İsrail anlaşmasını sağlamak için başlattığı görüşmeler başarısızlıkla sonuçlandı.
Londra Havaalanı’nda İngiliz mevkidaşı James Callaghan ile görüşen Kissinger, müzakerelerin çöküşü konusunda İsrail’i suçladı. Belgeler, Kissinger’ın İsrail’in "gereksiz şekilde katı bir tutum sergilediğini" ve "gerçeklikten kopuk olduğunu" ifade ettiğini gösteriyor.
ABD Başkanı Ford’dan Sert Mesaj
Müzakereler çökmeden önce Ford, İsrail’i tutumunu değiştirmeye çağırdı. Kissinger’a göre, ABD Başkanı İsrail’e "çok sert ifadeler içeren" bir mesaj göndererek "Amerikalılar, bir çıkmazı finanse etmeye devam edemez" uyarısında bulundu.
Ancak İsrail, müzakere sürecinde verdiği bazı tavizleri geri çekerek süreci çıkmaza soktu. Dönemin İsrail Dışişleri Bakanı Yigal Allon, Mısır’ı uzlaşmaz bir tutum sergilemekle suçladı. Kissinger ise bu iddiaları "temelsiz" ve "çarpıtılmış" olarak niteledi.
Sina II Anlaşması’na Giden Süreç
İsrail’in müzakere sürecindeki katı tutumu, ABD yönetiminde büyük rahatsızlık ortaya çıkardı. Ford yönetimi, İsrail’in bu yaklaşımını "sabrın sınırlarını zorlayan" bir tavır olarak değerlendirdi. Buna rağmen müzakereler birkaç ay sonra yeniden başladı ve 4 Eylül 1975’te Cenevre’de Sina II Anlaşması imzalandı.
Bu anlaşma, Mısır’ın 1967’den beri İsrail işgali altında bulunan Sina Yarımadası’nın bir kısmını geri almasını sağladı. Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat, anlaşmayı Batı ile ilişkileri güçlendiren bir adım olarak değerlendirdi. Ancak bu süreç, Mısır’ın Suriye ve Filistin Kurtuluş Örgütü ile ilişkilerinde gerginlik doğurdu.
