HALİMİZE ŞÜKREDELİM
Yoldan geçmekte olan insanlara ‘hallerinden memnun olup olmadığı’ şeklinde bir soru yönetilse muhtemelen büyük oranda olumsuz görüş belirtilir. Dar dairede düşünüldüğünde bu olumsuz görüşe hak verilebilir. Zira mutfakta yangın var! İnsanlar gezmeden, eğlenceden, giyim kuşamdan feragat edebilir ancak iş mutfağa geldiğinde sorun çıkmaya başlıyor…
“Bu sene tatile gitmeyeyim, bu bayram mevcut elbise ile idare edeyim, ayakkabıyı birkaç ay daha giyebilirim, arabamı bakım yapıp iki yıl daha kullanabilirim” deyip tasarrufa gidilebilir.
Bunlar her zaman ihtiyaç duyulan durumlar değil. Ancak söz konusu mutfak olunca, yukarıda da belirtiğimiz gibi tepkileri engellemek hiç de kolay olmuyor. Çünkü peynir, zeytin, yumurta, sebze, meyve gibi gıdalara her gün ihtiyaç duyuluyor…
OT YİYEN İNSALAR
Tamam, çok zengin bir ülke değiliz ama yine de halimize şükretmemiz lazım, hiç olmazsa karnımızı otla, yaprakla doyurmak durumunda kalmıyoruz.
Geçenlerde şöyle bir haber okudum: BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Mark Lowcock, iç savaşın devam ettiği ve nüfusunun üçte birinin insani yardıma muhtaç olduğu Yemen'de insanların yiyecek hiçbir şey bulamadığı için ''ot ve yaprak yediğini'' ve ''kıtlığa karşı mücadelenin kaybedildiğini'' söyledi.
BM Güvenlik Konseyi'ni Yemen'deki insani duruma ilişkin bilgilendiren Lowcock, dünyanın en büyük insani krizlerinden birinin yaşandığı ülkede durumun ''alarm verici'' olduğu uyarısında bulundu.
Dönüşü olmayan bir yola doğru gidildiğini ve milyonlarca insanın ülke genelinde kıtlık nedeniyle hayatını kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğunu belirten Lowcock, ''Yemen'de insanlar yiyecek hiçbir şey bulamadıkları için ot ve yaprak yiyor, kıtlığa karşı mücadeleyi kaybediyoruz.'' dedi.
İSRAFTA BİRBİRİMİZLE YARIŞIYORUZ
Üçte bir denilen kesim yaklaşık 10 milyon nüfusa tekabül ediyor. Yani; Yemen’de çoğu çocuk 10 milyon insan peynire, zeytine hasret durumda, şatafatlı sofraları hayal bile edemiyorlar…
Ama ne yazık ki biz o insanların rüyalarını süsleyen yemekleri, özellikle de ‘açık büfe’ tarzı ikramlarda çöpe atıyoruz…
Aslında ikaz ediliyoruz ama anlamıyoruz daha doğrusu işimize gelmediği için nefsimize uyup anlamamaya çalışıyoruz.
Bir taraftan nehirlerimiz bir bir kuruyor, diğer taraftan araçları önüne katıp sürükleyen seller evleri basıyor…
Toprağımız çoraklaştı, ektiğimizde bereket yok. Öyle ki samanı bile dışarıdan almak durumunda kaldık. Hayvancılık desen o da bitti bitecek gibi…
Elbette bunda kötü yönetilmemizin de etkisi var. Ancak biz bugün şükürsüzlüğü işlediğimiz için yazımıza siyaseti katmak istemiyoruz…
Evet, ne yazık ki bu gerçekler yaşanmasına rağmen hala şükretmiyoruz ve hala “israf etme” konusunda birbirimizle yarış halindeyiz…
Rab’bim hepimizi ıslah etsin…