Yazılı açıklamanın tamamı şöyle:
Türkiye’nin ve komşu coğrafyalarda yer alan bölge ülkelerinin istikrar ve geleceğini yakından tehdit eden zincirleme rezalet ve hezimetler birbirine eklemlenerek içinden çıkılmaz bir hale gelmiştir.
Irak’ın Kuzeyinde, tüm tepki ve itirazlara rağmen 25 Eylül’de yapılan gayri meşru korsan referandum bölgesel dinamiklerin seyrini kaosa sabitlemiştir.
Üzerinde hassasiyet ve samimiyetle titrediğimiz Irak’ın toprak bütünlüğü, Türkmeneli’nin tarihsel hak ve hayati çıkarları daha da zedelenmiş, iyice zayıflamıştır.
“BUNDAN SONRA HİÇBİR ŞEY 25 EYLÜL ÖNCESİ GİBİ OLAMAYACAKTIR”
Barzani ve çetesinin referandum kanalıyla bağımsızlık yolunda
attıkları kirli ve karanlık adım felaket ve sıcak çatışma
ihtimalini fazlasıyla gün yüzüne çıkarmıştır.
Bundan sonra hiçbir şey 25 Eylül öncesi gibi olamayacaktır.
“BARZANİ ISRARLA ATEŞLE OYNAMIŞ, ELBETTE YANMAYI DA GÖZE
ALMIŞTIR”
Tartışmalı alanlar da dâhil olmak üzere, Irak topraklarının yüzde
34’ünü ambargo altına alan ve dört ayaklı Kürdistan için bahane ve
basamak görülen 25 Eylül komplosu Türkiye’nin milli güvenliğine de
büyük bir tehdit, hatta darbedir.
Barzani ısrarla ateşle oynamış, elbette yanmayı da göze almıştır.
Tek taraflı, hukuksuz, gayri meşru ve yok hükmünde olan 25 Eylül korsan referandumunun vahim sonuçları pek yakında görülecektir.
Bu değerlendirme bir vehmin ürünü değildir. Irak’ın Kuzeyinde ilan edilecek bağımsız terör devlet yapılanması ülkemiz ve bölgemizin dengelerini tamamen bozma riski taşımaktadır.
“IRAK’IN KUZEYİNDE KÜRESEL GÜÇLER TAVŞANA KAÇ, TAZIYA TUT POLİTİKASI İZLEMİŞTİR”
İsrail dışında hemen hemen tüm ülkelerin karşı çıktığı
referandumun düşük katılım ve şaibeli bir şekilde gerçekleşmiş
olması vahşi bir kurguya, vandal bir emele işaret etmektedir.
Irak’ın Kuzeyinde küresel güçler tavşana kaç, tazıya tut politikası
izlemiştir.
Göstermelik, sanal ve sahte diklenmeler doğal olarak bir işe
yaramamış, Barzani’yi durduramamıştır.
Karşımızdaki tablo her yönüyle düşündürücü ve kaygı vericidir. Türkiye’nin askeri, ekonomik, siyasi ve diplomatik caydırıcılık vasıflarını kullanma ihtimal ve ilanının dikkate alınmaması bir diğer ağır sorundur.
“DEVLET YÖNETİMİNDEN YAPILAN KAFA KARIŞTIRICI AÇIKLAMALAR BARZANİ’NİN DEĞİRMENİNE ADETA SU TAŞIMIŞTIR”
Devlet yönetiminden yapılan kafa karıştırıcı ve çelişkili açıklamalar Barzani’nin değirmenine adeta su taşımış, elini güçlendirmiş, manevra alanını genişletmiştir.
Ekonomik yaptırımlardan askeri müdahale seçeneklerine kadar her
ihtimalin masada olduğunun söylenmesi şu ana kadar somut bir
mücadele şuuruna maalesef dönüşmemiştir.
Halbuki komşumuz Irak’ın bölünüp parçalanmasına yol açacak 25 Eylül
hıyaneti Türkiye’nin bekasını, bin yıllık kardeşlik hukukunu
olumsuz yönde etkileyecektir.
Üstelik jeopolitik riskler önü alınamaz seviyelere
ulaşmıştır.
Nitekim Barzani referandumuna en çok sevinen, emsal ve umut olarak
kabullenen PKK’lı ve bölücü hainler olmuştur.
“BUNDAN BÖYLE NAMLUNUN UCUNDA TÜRKİYE VARDIR”
Evet kampanyası yürütülürken Türkiye’yi bölünmüş haritalar eşliğinde gösteren, şer ve şirret propagandayı bu şekilde ilerleten peşmerge çürümüşlüğünün ve yanında saf tutanların önümüzdeki hedefi çok açıktır.
Kısaca ifade etmek gerekirse, bundan böyle namlunun ucunda
Türkiye vardır.
Asırları aşıp gelen Türksüz millet, Türksüz vatan, Türksüz devlet
fitnesi ve fesadı çok önemli bir mevzi elde etmiştir.
Meselenin bir başka hazin ve tarihi önemdeki yanı ise Türkmen
kardeşlerimizin sesini ve çığlıklarını duyan hiç kimsenin
olmamasıdır.
Kerkük oldubittiye getirilmiş, peşmergenin hakimiyetine silah
zoruyla, ölüm ve yıkım tehditleriyle alınmak istenmiştir.
Hiç kuşku yoktur ki, Türkmenler yok sayılarak, Kerkük’ün statüsü ve gerçek sahipleri göz ardı edilerek hiçbir amaca ulaşılamayacaktır.
Kaldı ki Erbil’deki Türkmen kardeşlerimizin de gelişmeler
karşısında söyleyecek sözleri vardır ve bu yakın bir zamanda
herkesçe duyulacaktır.
Irak Türkmen Cephesi’nin ve başkanı Sayın Erşat Salihi’nin muazzam
direniş ve haklı çağrılarını kimse duymasa da Türk milleti
karşılıksız bırakmayacak, Milliyetçi Hareket Partisi tepkisiz ve
hareketsiz kalmayacaktır.
“EN AZ BEŞ BİN ÜLKÜCÜ GÖNÜLLÜ HAZIR”
Şunu herkes çok açık bilmelidir ki, hiçbir kişi, kurum ve kuruluş Irak Türkmenlerinin varlık mücadelesini samimiyetle desteklemese de, Milliyetçi-Ülkücü Hareket tarihi sorumluluğunun, milli misyonunun gereğini yapacak ve yanlarında olacaktır.
Türkiye’deki Barzaniseverler, ihanet ve melanete hizmet eden bölünme hizmetkârları boşuna heveslenmemeli, boşuna çırpınmamalıdır.
Soydaşlarımız namusumuza emanettir.
Can, mal ve vatan güvenliklerine destek vermek boynumuzun
borcudur.
Bu kapsamda “en az beş bin Ülkücü gönüllü” başta Kerkük olmak
üzere, Türkmenlerin yaşadığı Türk kentlerindeki varlık, birlik ve
dirlik mücadelesine katılmak üzere hazır beklemektedir.
Türkmenler sahipsiz ve yalnız değildir, acı verici etnik soykırıma, vatansızlığa da asla terk edilmeyeceklerdir.
Kararımız kesin, duruşumuz net, sözümüz senettir.
Türklüğün yaşaması, bekasının güvenceye alınması, Türkmen yurtlarının üzerindeki kabus bulutunun dağıtılması hususunda her mihneti, her meşakkati, her çileyi göze aldığımız bilinmeli, herkes hesabını buna göre yapmalıdır.
Kerkük; haydut inlerinden çıkan, terör kovuğundan fırlayan, zalim ve hain yuvalarında beslenip silahlanan insan müsveddelerine bırakılmayacaktır.
Kerkük Türk kalacak, Türkmeneli huzura kavuşacaktır.
Başka çıkar yol kalmamıştır.
Tarihin uyanışıyla, coğrafyanın uyarısıyla, uluslararası antlaşmalardan doğan haklarımız doğrultusunda gerçek hayat alanımız olan Misak-ı Milli derin uykusundan kalkacak, zincirlerden kurtulacak, kadim emanet Türk milletine inşallah geçecektir.