Dün Abdülhamid bugün Erdoğan
Sultan 2. Abdülhamid Han’ın hayatını okuduktan sonra bir kez daha
gördüm ki, Habil-Kabil meselesi kıyamete kadar sürecek.
Abdülhamid döneminde yaşanan iftiralar, darbe girişimleri,
suikastlar, algı operasyonları, itibarsızlaştırma politikaları gibi
faaliyetler Osmanlı’nın yıkılmasından sonra da devam etti. Lozan’da
verilen tavizleri tepe tepe kullanan küresel güçler, sahip olduğu3
milyon kilometrekareye yakın toprak parçası 780 bin metrekareye
kadar düşen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de peşini bırakmadı.
Çeşitli bahanelerle neredeyse 10 yılda biriktidardaki partilere
karşı darbe yaptıran küresel güçler AK Parti’nin hükümete
gelmesinden sonra daha hırçınlaştılar.
Çünkü AK Parti, verilen talimatlara uymamanın ötesinde kendisine
“emir eri” muamalesi yapılmasını istemiyordu. Hele hele Erdoğan’ın
“siz iki yüzlüsünüz”, “dünya 5’ten büyüktür” gibi çıkışları
ülkemize tepeden bakmaya alışkın devletleri önce şaşkına sonra
deliye çevirdi.
“El pençe” ayakta beklettikleri liderler gitmiş karşılarında
kendilerine parmak sallayan Başbakan’ı, Cumhurbaşkanı’nı gören
küresel güçlerin elbette bu davranışı hazmetmeleri zordu. Nitekim
Cumhurbaşkanı seçim krizi, kapatma davası, cumhuriyet mitingleri,
gezi olayları, 15-25 Aralık, MİT tırları veekonomik baskılar gibi
girişimlerle AK Parti iktidardan düşürülmek istendi. Emellerine
ulaşamayan güçler son olarak 15 Temmuz gibi akıl tutulması bir
darbe girişimi ile AK Parti’yi ortadan kaldırmaya çalıştı. Tabii ki
buradaki amaç sadece AK Parti ya da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan değil Türkiye’nin bölünmesini, parçalanmasını, Irak ve
Suriye örneğindeki gibi perperişan olmasını sağlamaktı.
Allah’a şükürler olsun başaramadılar.
Vazgeçerler mi?
Asla… Habil-Kabil meselesindeki gibi İslam ve karşıtlarının
mücadelesi kıyamete kadar sürecek.
Dolayısıyla bu güçlere karşı bizim de uyanık olmamız,birlik ve
beraberliğimizi daima güçlü tutmamız lazım…
ABDÜLHAMİD DİRENEMEZ MİYDİ?
34. Osmanlı Padişahı, 99. İslam Halifesi Sultan 2. Abdülhamit Han,
Osmanlı’nın en buhranlı döneminden birinde idareyi eline aldı.
Olağanüstü siyasi bir zekaya sahipti. Bu vesile ile iktidarda
kaldığı tam 33 yıl boyunca batının “hasta adam” gözü ile baktığı
devleti ayakta tutmayı başardı. Yazının başında da belirttiğimiz
gibi iftira, darbe girişimleri, suikastlar, algı operasyonları,
itibarsızlaştırma politikaları gibi faaliyetlere rağmen devleti
böldürtmedi. Aksine devlet her alanda atılım yaptı. Ulu Hakan,
ekonomik sıkıntıya rağmen 1552 büyük esere imza attı. Burada
saymakla bitiremeyeceğimiz eserleri, bugün hala topluma hizmet
vermeye devam ediyor. Darülaceze, Şişli Etfal Hastanesi, Beyoğlu
Kadın Hastanesi, Hamidiye çeşmeleri, okullar, fabrikalar, yollar ve
daha niceleri Sultan Abdülhamid’in devlete yaklaşık bir asır önce
kazandırdığı ve hala yararlandığımız eserler…
Bu kadar hizmete, bu kadar beceriye ve hoşgörüye rağmen Ulu Hakan’a
“firavun” dediler, “gaddar” dediler, “başarısız” dediler.
Aynı senaryo şimdi oynanmıyor mu?
16 yılda ülkeyi nereden nereye getirdiği bal gibi ortadayken hala
Erdoğan’a, “başarısız” demiyorlar mı? İstediği haltı karıştırmasına
rağmen “özgür yaşayamıyorum, özgür düşünemiyorum, özgür
konuşamıyorum” yalanıyla Erdoğan’a “diktatör” iftirasında bulunan
yok mu?
Bugünkü haberleşme imkanlar o devirde olsaydı Sultan Abdülhamid’i
tahttan indiremezlerdi. Ulu Hakan, kendisine“tahttan indirildiğine”
dair fermanı götüren ve Müslüman olmadıkları gibi
sonradan,bazılarının hain oldukları anlaşılan heyettekilere
yargılanma isteğini bile kabul ettiremiyor. Dolayısıyla halka
ulaşamıyor ve 15 Temmuz hain darbe girişiminde Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın yanında“ölümüne” duran millet gibi önemli destekten
mahrum kalıyor…
Yüce Rabbimden, 100 yıl önce vefat eden Sultan 2. Abdülhamid’e
rahmet, şer güçlere de fırsat vermemesini diliyoruz.