Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Orta Vadeli Program'ı (OVP) kararlı şekilde hayata geçirdikçe Türkiye'nin risk primi, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının notları gibi oranların iyileşmeye devam edeceğini belirten Yılmaz "Şu not vermiş, vermemiş o kendi bilecekleri şey. Biz risklerimizi azaltıp, bünyemizi sağlamlaştırıp yolumuza devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'nin kredi notunu artırmasına yönelik soruya Yılmaz, şu yanıtı verdi: "Öncelikle bunlar niye gerçekleşti? CDS'imiz 700'lerden 260-270'lere kadar geriledi. Bu yıl kredi derecelendirme kuruluşlarının her üçünün de kredi notunu artırdığı tek ülkeyiz. Birkaç defa artıranlar oldu. Dolayısıyla olumlu gelişme olduğu açık. Özellikle dış dünyadan Türkiye'ye daha fazla güven, daha fazla ilgi olduğunu görüyoruz ama bu kendiliğinden gerçekleşmedi. Bunu sağlayan gelişmeler var. Nedir onlar? Risklerimizi azaltmamız. Somut olarak söyleyecek olursak bir defa bütçe açığını ciddi oranda azalttık. Bütçe tarafından kırılganlığımızı azalttık ve orta vadede yüzde 3'e, 3'ün altına giden bir patika öngörüyoruz."
Yılmaz, Türkiye'nin geçmişten bu yana en büyük problemlerinden birinin cari açık olduğuna dikkati çekerek, şunları söyledi: "Geçen yılın ortalarında yüzde 6'lara kadar gelen bir cari açık vardı, yıl sonunda yüzde 4'e indirdik. Bugün geldiğimiz noktada yüzde 2'ler civarındayız. Bu yıl sonunda cari açığımız 1,7'ye kadar düşecek. Bu neyi getirecek? Dövize olan ihtiyacımız azalıyor. Dış dünyadan borçlanma ihtiyacımız azalıyor. Bir taraftan da finansa erişim imkanlarımız artıyor. Bu da döviz piyasalarında risklerimizi azaltan, istikrarı güçlendiren bir temel."
- "EMEKLİLERİMİZİN YANINDA OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
Sosyal güvence sistemini daha güçlü bir şekilde sürdürmek istediklerini belirten Yılmaz, geçmişte birçok insanın bu şemsiyeye sahip olmadığını dile getirdi.
Yılmaz, sigorta kurumlarını birleştirdiklerine, sigortacılığı bütün toplumsal kesimlere yayan sistemler kurduklarına dikkati çekerek, "Çok güçlü reformlar yapmış, topluma bu anlamda çok güçlü hizmetler götürmüş hükümet olarak konuşuyoruz. Bu sosyal güvenlik şemsiyesi en güçlü şekilde devam edecek. Kamunun burada katkısı elbette devam edecek." ifadelerini kullandı.
EMEKLİLİK SİSTEMİ DEĞİŞİYOR MU?
Bu sistemi tamamlayıcı, Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) geliştirdiklerini anımsatan Yılmaz, bunun ikame bir sistem olmadığını, insanların gelecekteki refahını artırmayı hedefleyen programlar olduğunu söyledi.
Yılmaz, bu programın makro boyutu bulunduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti: "Bizim makro olarak en temel hedeflerimizden biri, iç tasarruf oranlarını artırmak, yatırımlarımızı sağlıklı kaynaklarla finanse ederek, cari açığımızı ve dış borçlanma ihtiyacımızı düşürmektir. Dolayısıyla bu açıdan da bu sistemler çok önemli. Sigortacılık sistemleri geliştikçe insanların hem kendi refahları ve gelecekleri için hem de makro olarak tüm toplumun tasarruf oranını yükselterek, kalkınmakta olan bir ülke olarak yatırımlarımızı sağlıklı finanse etmemiz bakımından da çok kıymetli. Dolayısıyla bu tür sistemleri geliştirmeye, desteklemeye devam edeceğiz ama genel sistemimizden de hiçbir şekilde geri adım atmadık."
Ülkede şu anda 16 milyonu aşkın emekli olduğu bilgisini veren Yılmaz, genç bir nüfusa sahip olunmasına rağmen, emekli sayısının diğer ülkelerle mukayese edildiğinde oldukça yüksek olduğunu vurguladı.
Yılmaz, ellerinden gelen tüm imkanlarla ve tüm güçleriyle emeklilerin yanında olduklarına işaret ederek, "Sistemimizde 'asgari emeklilik' diye bir şey yoktu. Onu ilk defa kanunla getirdik ve çeşitli kanunlarla da güncelliyoruz. Bütçemizin imkanlarını sonuna kadar zorlayarak emeklilerimizin yanında olduk, bundan sonra da olmaya devam edeceğiz." dedi.
Ekonomi ve imkanlar büyüdükçe mutlaka emeklilerle ilgili "neler yapılabilir" diye gayretlerini devam ettireceklerini vurgulayan Yılmaz, şu ifadeleri kullandı: "Emeklilerimizi hiçbir zaman enflasyona ezdirmiyoruz. Enflasyon oranı neyse o oranda artışlar gerçekleşiyor. 2025'in ocak ve temmuz dönemlerinde yine enflasyondaki gelişmelere bağlı olarak elbette bu artışlar gerçekleştirilecek. Bu sene yaptığımız artışlarda enflasyonun üzerinde de özellikle sosyal güvenlik sistemine bağlı emeklilerde 10 puan civarında bir ilave yapmıştık hatırlarsanız. İlk 6 ay artışını yaparken yüzde 50'ye yakın bir artış gerçekleştirmiştik hem Emekli Sandığı için hem de SSK'lı emeklilerimiz için. 6'ncı aya geldiğimizde temmuzda ise yeniden bir artış yaptık. Dolayısıyla ikisinin bileşik etkilerine bakacak olursanız yüzde 85'ler civarına gelen bir artış yaptık. Yıl sonu enflasyon beklentimize bakınca, yüzde 41,5 yıllık enflasyon beklediğimiz bir yılda bunun iki katı kadar bir artış sağlamış olduk. Bunu da bütün imkanlarımızı zorlayarak, ekstra birtakım kaynaklar gayreti içinde gerçekleştirdik. Bu imkanlar oluştukça yine emeklilerimizin yanında olmaya devam edeceğiz, bundan hiç şüpheniz olmasın."
- KKM'DEKİ GERİLEME DEVAM EDİYOR
Yılmaz, kur korumalı mevduat (KKM) risklerinin de azaldığına işaret ederek, "Geçen yılın ortalarında 125-126 milyar dolarlara kadar gelmişti. Bugün geldiğimiz noktada 50 milyar doların altına gerilemiş durumda ve bunu yaparken de hiç gürültü oluşturmadan, finans piyasalarında herhangi bir istikrarsızlığa yol açmadan, kademeli bir şekilde bunu başardık. Türkiye artık çok daha düşük bir KKM ile karşı karşıya ve bu süreç devam ediyor." dedi.
Söz konusu etkilerle programda öngördüklerinin ötesinde bir ilerleme kaydettiklerini vurgulayan Yılmaz, bunların risk primlerini düşürdüğünü, kredi notlarını artırdığını ifade etti.
Yılmaz, risk priminin düşmesinin dışarıdan kamu veya özel sektör borçlanmalarında maliyeti direkt etkileyen unsurlardan olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti: "Risk primlerini düşürdüğünüz zaman Türkiye, dış dünyadan kaynak kullandığında çok daha düşük faizlerle, maliyetlerle bu kaynağı kullanır hale geliyor. Nitekim şu anda hem hazinemizin borçlanmalarında hem bankacılık sistemimizin hem reel sektörün dış dünyadaki borçlanmalarında maliyetler aşağıya gelmiş durumda. Daha da iyileşmesi lazım. Geldiğimiz yer yeterli mi derseniz, tabiiki değil. Kredi notlarımızın da artması lazım. CDS'in de daha fazla düşmesi lazım. Orta Vadeli Program'ımızı kararlı, güçlü bir şekilde hayata geçirdikçe bütün bu oranlar iyileşmeye devam edecektir. Biz yolumuza bakıyoruz. Şu not vermiş, vermemiş o kendi bilecekleri şey. Biz risklerimizi azaltıp, bünyemizi sağlamlaştırıp yolumuza devam edeceğiz. Diğerleri kendiliğinden gelir diye inanıyorum. Biraz gecikir, aksayabilir, onu bilemem ama siz temellerinizi sağlamlaştırdığınız sürece er geç bu gelişmeler olur."
Türkiye'nin sonuç odaklı şekilde imkanlarını tanıtmak ve ülkeyi cezbetmek için yoğun gayret gösterdiklerini belirten Yılmaz, şöyle konuştu: "Ben inanıyorum ki burada HIT-30 gibi teşvik programlarımız, Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi (YTAK) uyguladığımız programlar çok katkıda bulunacak. Burada yüksek teknolojiyi, özellikle katma değeri yüksek alanları öngörüyoruz. Türkiye'nin teknolojik sıçramasına, üretimde ve ihracatta yüksek teknolojinin payını artırıcı yatırımlara özel bir önem veriyoruz. Doğrudan yatırımların gelmesi biraz daha zaman alıyor, portföy gibi değil. O portföy daha hızlı gerçekleşiyor ama makro istikrarımızı sağlamlaştırdıkça, bu tür özel stratejilerimizi de hayata geçirdikçe ben inanıyorum ki önümüzdeki dönemlerde yükselecektir."
Türkiye'nin 2023 sonu itibarıyla son 20 yılda 262 milyar dolar uluslararası doğrudan yatırım çektiği bilgisini veren Yılmaz, kendilerinden önceki 20 yılda bu tutarın 15 milyar dolar olduğunu söyledi.
- "BÜYÜME POTANSİYELİMİZİ SÜRDÜRÜLEBİLİR KILMA AÇISINDAN İSTİHDAM ÇOK KRİTİK"
Yılmaz, istihdamın en önemli ekonomik göstergelerden biri olduğuna dikkati çekerek, "Çünkü hem ekonomik hem sosyal bir gösterge. İstihdam sağlıyorsanız hem ekonominizin potansiyelini büyütmüş oluyorsunuz, geleceğe dönük bünyenizi güçlendiriyorsunuz hem de bir aileyi, bir topluluğu farklı bir refah koşuluna taşımış oluyorsunuz. Sosyal refah açısından, gelir dağılımı açısından da ekonomik büyüme potansiyelimizi sürdürülebilir kılma açısından da istihdam çok kritik ve biz de bunu önceliyoruz." dedi.
Son dönemlerde istihdamda ciddi bir artış sağladıklarını vurgulayan Yılmaz, şunları söyledi: "Dezenflasyon politikaları, riskleri düşürücü politikalara ilave olarak 1 milyon 100 binin üzerinde bir istihdam oluşmuş. Bu çok sevindirici. Özellikle gençlerde, kadınlarda istihdamın arttığını görüyoruz. Bunu daha da geliştirmek istiyoruz. OVP döneminde ise yıllık ortalama 758 bin ilave istihdam oluşturmayı planlıyoruz. Toplamda 2,3 milyon yeni istihdam oluşturmayı hedefliyoruz. Bunu nasıl yapacağız? Bir taraftan büyümeyle, belli oranda ve üretim odaklı bir büyümeyle ve ihracatla, diğer taraftan yeni çalışma modelleri, daha farklı yeni nesil dediğimiz çalışma modellerini daha fazla yaygınlaştırarak, eğitim sistemimiz ve iş gücü piyasamız arasındaki örtüşmeyi yine güçlendirici çalışmalarla, mesleki eğitimi güçlendirici çalışmalarla, bütün bunlarla biz istihdama yine önemli katkılarda bulunacağımıza inanıyoruz."
Yılmaz, 2005'te yaklaşık 19 milyonluk istihdam olduğunu belirterek, "Bugün geldiğimiz noktada 32 milyonun üzerine çıkan bir istihdamımız var. Aynı dönemde nüfus artışıyla mukayese ederseniz istihdamda çok iyi performans ortaya koyduğumuzu görmüş olursunuz. Önümüzdeki dönemde de KOBİ'leri destekleyerek, bölgesel kalkınmayı da bir taraftan genç nüfusun olduğu bölgelerde, emek yoğun sektörleri desteklemeye devam ederek çok boyutlu bir şekilde istihdamla ilgili çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Gençlerin daha üretken hale gelmesi, daha fazla ekonomiye katkı sunması en temel önceliklerimiz arasında olacak." diye konuştu.