Mübarek Ramazan Bayramının lahutî havasını teneffüs etmeye çalışırken Gazze’den gelen yeni şehit haberleriyle bir kere daha yüreklerimiz burkuldu.
Bu sorunun kalıcı olarak çözülmesi için Müslümanların yenmesi gereken “vehn hastalığı” çerçevesinde bu haftaki konumuz olan “uzun emel” marazını yazmaya hazırlanırken, bu defa da Ayasofya’dan gelen yeni görüntülere kayıtsız kalamadık.
Gazze ve Mescid-i Aksâ meselesiyle ilgisine önceki yazılarımızda önemle dikkat çektiğimiz bu konuyu bir kere daha gündem etmeye mecbur kaldık.
I- AYASOFYA’DA NELER OLUYOR?
Evet, “Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi” dedirtircesine Ayasofya’da beklenen oldu:
Ücretli girişle müze statüsüne döndürülen ikinci kattan Hıristiyanların ayin/ ritüel görüntüleri sosyal medyaya düşmeye başladı. Kıymetli okuyucularımız yazının sonundaki linkten -eğer hala görmediler ise- o videoyu izleyebilirler.[1]
Bu video bir çırpıda akla şu soruları getiriyor:
2020’de şaşalı bir törenle camiye çevrildiği söylenen bu mekânın üst katı bir kiliseye mi dönüşüyor?
Peki ama Ayasofya müzeden camiye çevrilmemiş miydi?!
Şayet çevrildi ise şimdi nasıl oluyor da ikinci katı önce tekrar müzeye, sonra da ilgili videoda görüldüğü gibi fiilen kiliseye dönüştürülüyor?
Sahiden Ayasofya’da neler dönüyor? Müslüman milletimiz bunu gerçekten çok merak ediyor.
Fatih’in vakıf senedi, Danıştay 10. Dairesinin bu senedi esas kabul ederek verdiği karar, Cumhurbaşkanının Ayasofya’yı müzeden camiye dönüştüren kararı imzaladığı 10 Temmuz 2020 tarihli manifesto niteliğindeki konuşması[2] “Ayasofya’nın hukuki statüsünün cami olduğunu” ortaya koymaya yetmiyor mu?
Hukuk dışı olduğu açık olan bu sansasyonel hadiseler neden ve niçin cereyan ediyor?
Bunun üzerine ibretle düşünmemiz gerekir.
Kamuoyunda tabiri caizse bir şaşkınlık var.
İnsanlar şöyle diyor:
Hani Ayasofya fethin sembolü idi?
86 yıl müze olarak kaldıktan sonra camiye çevrilmişti?
Bu kilise ayini de nedir?
Tarihçi Talha Uğurluel’in, Ayasofya’da cereyan eden bu hukuk dışı olaylara dair sosyal medyada paylaştığı değerlendirmesinden bir kesit aktaralım:
“Geçen ay Ayasofya Camii’nin üst katında Yunan bayrağı açtılar; şimdi kendi inançlarına göre ibadet etmeye başladılar.
Nasıl olsa Ayasofya Camii’nin üst katı özel bir firmaya tahsis edildi. Devletimiz değil, bir firma tarafından yönetiliyor. Yarın Yunanlı bir grup gelip dolar üzerinden parasını verip, girip toplu halde ayin de yapabilir.
Bir kez daha söylüyorum Ayasofya Cami, İstanbul’un Ulu Camisidir. Alt katı cami, üst katı müze olamaz. Ayasofya Cami herhangi bir müze binası değildir. Fatih Sultan Mehmet’in Vakfıdır. Onun arzu ve isteğinin dışına çıkılamaz. Bir kısmı özel sektöre kiraya verilemez…” [3]
İnsan bu satırları okuyunca kabullenmekte zorluk çekiyor. Ama maalesef gerçek…
Biz biliriz ki vatanımızın her zerresi şehit kanlarıyla sulanarak elde edilmiştir. Ayasofya’nın ikinci katında Yunan bayrağı açılması milli egemenliğe; kiliseymiş gibi ayin yapılması da yüce dinimize ve tevhid akidemize açık bir saldırı değil midir?
Manevi ve milli duygularımızın tahkir edilmesi için bundan öte daha ne olabilirdi ki? Yetkili ve sorumluları acilen gereğini yapmaya davet ediyoruz.
II- BUGÜNE NASIL GELİNDİ?
Bizi takip eden okuyucularımız hatırlayacaklardır:
Biz, önce Ayasofya’nın müzeden camiye çevrildiği günlerde (yaklaşık dört yıl evvel), sonra da üst kata girişin ücretli yapılıp ilk etapta Türklerin parayla bile olsa bu kata alınmadığı 2024 yılı başlarında, on civarında makalemizle bu meseleyi İstiklal Gazetesindeki bu köşemize taşıdık.[4] Esasen bu meselede bugün itibariyle söylenecek yeni bir şey yoktur. Bu hususta sorun da, sebebi de, çözümü de, çözülmediği takdirde varacağı netice de bellidir. Kısaca şu hatırlatmaları yapabiliriz:
- Ayasofya'daki mozaik ve semboller, ilmihallerde namaz kılınan yerde bulunmasının hükmü “mekruh” olarak yazılan, yani namazın sıhhatine engel olmayan “normal resim” kategorisinde değildir. Bunlar, teslis şirkini ifade eden simgeler; yani küfrün ve şirkin şiarıdırlar.
- Bu resim, haç, İsa - Meryem figürleri; Baba, Oğul ve Kutsal Ruhtan oluşan üçlü tanrı sistemini ifade eder. Bu, İslam'a göre şirktir. (Mâide: 73) Nisa: 116’da ise Allah’ın şirki affetmeyeceği haber verilir.
- Ayasofya'da bu sembollerin açıkta bırakılmış olması, Müslümanların ibadetini ve Hıristiyanların ayinini aynı çatı altında cem etmek gibi bir soruna sebebiyet vermiştir.
- Yüce dinimiz İslam’da cami / mescid hukuku bellidir: Caminin/ mescidin tevhid ve ihlas havasını bozan hiçbir unsura müsaade edilemez. Bu bir akaid meselesidir. Şahsî yorum ve izahlar bu hususta belirleyici olamaz. Cin: 18 ayeti bunu anlatır. Ayet mealen şöyledir:
“Şüphesiz ki mescidler Allah’ındır; o halde (oralarda) Allah ile beraber hiç kimseye ibadet etmeyin!”
- Ayasofya'nın, aslına yani Fatih'in vakfiyesinde belirtilen şartlara uygun olarak açılması için; içindeki tevhide zarar veren, dolayısıyla cami olma hüviyetini ortadan kaldıran teslis sembollerinin mutlaka ayıklanması gerekmektedir.
“Allah ile beraber başka bir tanrıya kulluk edip yalvarma! Sonra azap edilenlerden olursun!” (Şuarâ: 210) mealindeki ayet-i kerime bu konuda ölçü olmalıdır.
İşte bizim ısrarla dikkat çektiğimiz Ayasofya'daki “teslis sembolleri” hala kaldırılmadığı içindir ki sorun bir türlü çözülememiştir; çözülmek bir yana, atılan yeni adımlarla gittikçe büyümektedir.
Söz konusu teslis sembolleriyle ilgili süreç şöyle gelişmiştir:
1- Açılış günlerinde bu sembollerin kapatılacağı veya teknik ışıklandırmayla görünmez hale getirileceği açıklanmıştır. Böyle yüzeysel tedbirler çözüm olmamakla beraber, bu söylenenler dahi yapılmamıştır. Öyle anlaşılıyor ki, cemaatin / kamuoyunun nabzı yoklanmış; ciddi bir tepki gelmeyince de bu semboller açık halde bırakılmıştır.
2- Bir müddet sonra, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy “Ayasofya'da çok ciddi bir tadilat gerçekleştirileceğini” açıklamış[5] bir Yunan Gazetesi ise “Ayasofya'da Yarım Asır Sürecek Tadilat” diye başlık atmıştır.[6] Asırlardır ayakta kalan bu mekânın “yarım asır” sürebilecek bir inşa ve imar faaliyetine ne ihtiyacı olabilir?
Bu gelişmeler de, ister istemez, Ayasofya üzerinde kamuoyundan gizlenen birtakım hesapların yapıldığı yönünde şüphelere sebep olmuştur.
3- Ve son olarak da, bu yılın başlarında Kültür Bakanlığının beklenmedik bir uygulaması gelmiştir.
Buna göre; yabancılar, kendileri için hazırlanan ayrı bir kapıdan, 25 Euro karşılığında “Galeri” statüsü verilen üst kata alınmaya başlamışlardır. Bunun manası, açıkça söylenmese de, söz konusu bu üst katın tekrar müzeye çevrilmesidir.
Dahası, bu vatanın sahibi olan Müslümanlara, bu kata girmek Kültür Bakanlığınca yasaklanmıştır. Bu uygulama, bütün tepkilere rağmen beş gün boyunca devam etmiş; nihayet 22 Ocak 2024 günü, Cumhurbaşkanlığı müdahalesi ile üst kata Müslümanların da ücret ödeyerek girebileceğine karar verilmiştir. Halen bu uygulama devam etmektedir.
Bu konuda yazdığımız “Ayasofya Üzerindeki Hesaplar, İtikâdî ve Hukukî İhlaller 1-2” başlıklı iki yazımızda meseleyi etraflıca tahlil etmiş, “Ayasofya Sorunu Nasıl Çözülür” başlıklı son yazımızda ise genel bir değerlendirmenin ardından bu husustaki bütün yetki ve sorumluluğun Sayın Cumhurbaşkanına ait olduğunu açıkça ifade etmiştik.[7]
III- AYASOFYA DİNLERARASI DİYALOGA MALZEME YAPILAMAZ
Bütün bu yazılarda en temel endişemiz olan ve tevhid akidesini yerle yeksan edeceğinde hiç şüphe bulunmayan “cami içinde kilise” tehlikesinin, dinlerarası diyaloga nasıl hizmet edeceğine ise şu satırlarla dikkat çekmiştik:
“Buraya kadar ortaya konan gerçekler doğrultusunda anlaşılmaktadır ki, Ayasofya’da açık bir dinlerarası diyalog uygulaması sergilenmektedir.
Katolik Hıristiyanların merkezi Vatikan’ın hazırlayıp devreye koyduğu dinlerarası diyalog ve hoşgörü projesi, daha önceki birçok yazımızda temas ettiğimiz gibi, Hıristiyanlığın yayılması ve planlanan tek dünya devletinin tek dini haline getirilmesi projesidir.
Bu projede “dinlerin eşitliği” söylemiyle; tek hak din olan İslam’ın muharref dinler derekesine indirgenmesi veya o muharref dinlerin, hak olan İslam’ın seviyesine çıkarılması amacı güdülmektedir.
Dolayısıyla dinlerarası diyalog daha baştan, İslam’ın tek hak din olma özelliğini ortadan kaldırmaktadır.
Böyle bir zihniyet, İslam akaidine göre şirktir. İslam’ın tevhid akidesini bozmaktır.
Dahası kadim haçlı zihniyetinin, insanımızın inancını ifsad etmesidir. Bu, işin dinî boyutudur.
Nihaî hedef ise, Anadolu’nun işgalidir. Yani topraklarımız, vatanımızdır. Kutsal saydıkları İstanbul ve Anadolu topraklarını geri almak, onlar için vazgeçilmez bir hedeftir. Mesela Yunanistan bu hedef için yanıp tutuşmaktadır.” [8]
Bu satırların kaleme alınmasından çok kısa bir süre sonra, Ayasofya’nın ikinci katında Yunan bayrağı açılmış olması, endişelerimizde ne kadar haklı olduğumuzun fiilî ispatı olmuştur.
IV- MESCİD-İ AKSÂ’YA UYGULANMAK İSTENEN “AYASOFYA MODELİ”
Ve endişemizi dile getirdiğimiz bir başka husus da, Ayasofya’daki uygulamanın bir “model” kabul edilerek, muhtemel bir anlaşma ortamında Mescid-i Aksâ’ya da tatbik edilmek istenmesidir:
Açık söyleyelim:
Ayasofya üzerindeki bütün bu hesapların, ilerleyen günlerde, kanayan yaramız, ilk kıblemiz Mescid-i Aksâ’ya da tatbik edilmek isteneceğine dair ciddi endişeler taşıyoruz. Hatta bunun ipuçları ve alametleri belirmiş vaziyettedir.
Sanki Ayasofya'da dinlerarası diyalog mahiyetli bir model ortaya konacak, sonra da bu model emsal kabul edilerek Mescid-i Aksâ’ya da taşınacak gibi bir plan yürütüldüğü sezilmektedir.
Hatta Allah muhafaza, dinlerarası diyalog eksenli bu zihniyet, gelecekte Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Haram'a yani Kâbe’ye de uygulanmaya kalkışılabilir.
Böyle bir vehamete kapı açılmaması için, Ayasofya'da yapılan bu yanlışlara, bu hukuk ihlallerine bir an evvel dur denilmesi gerekir.
(…)
Bir kere daha ifade edelim ki, bunlar felaket senaryosu değildir. Uzun yıllardan beri süregelen dinlerarası diyalog faaliyetleri, kullanılan “üç semavi din”, “İbrahimî dinler” gibi akla ziyan tabirler, Mescid-i Aksâ’nın “üç semavi dinin ortak mabedi” olduğu yönündeki beyan ve açıklamalar, yaklaşan bu felaketin habercisidir.
Hâlbuki Kudüs ve Mescid-i Aksâ öz be öz İslam'ındır. Biz bunu, 7 Ekimde başlayan Gazze olayları vesilesiyle yazmaya başladığımız yazılarda uzun uzun anlatmış bulunuyoruz.
(…)
Şunu çok rahat söyleyebiliriz ki, Ayasofya ve Mescid-i Aksâ arasında benzer bir durum vardır. Ama bu benzerlik “farklı din mensuplarının ortak mabedi” değil; “vakıf mülkü olarak sadece ve sadece Müslümanlara ait birer mescid” olmalarıdır.
Hukuki belgeleriyle Müslümanlara ait olan bu kutsal mekânları, sudan bahanelerle ya da İslam'a muarız Hıristiyan ve Yahudilerin mesnetsiz, asılsız iddialarıyla tartışma konusu haline getirmek, ne dünyada ne de ahirette hesabı verilebilecek bir tavır değildir.
Ortadoğu'da bir anlaşma olması durumunda -maalesef- Mescid-i Aksâ’nın pazarlık konusu yapılacağı anlaşılmaktadır. Böyle bir durumda Mescid-i Aksâ’da uygulanacak statüye emsal teşkil etmesi için, Ayasofya’nın adeta hazırlandığı; bunun hukukî ve dinî altyapısının oluşturulmaya çalışıldığı yönünde kamuoyunda ciddi bir endişe duyulmaktadır.
Ne Ayasofya ne de Mescid-i Aksâ, batılıların hesapları, arzu ve iştiyakları uğruna asla feda edilemez. Bunun vebali hem dünyada hem de ahirette bunu yapanların boğazına dolanır. [9]
Evet, bu yılın başlarında, bu satırlarla ortaya koyduğumuz tehlikeye son gelişmeler vesilesiyle bir kere daha dikkat çekiyoruz.
Cumhurbaşkanının yerel seçimler sonrası gündeme getirdiği, yapılması zaruri olan “muhasebe”de, Ayasofya üzerinden harîm-i ismetimize kast etmek manasına gelen bu hukuk dışı faaliyetlerin de öncelikli olarak değerlendirilmeye alınması ve bu keyfî uygulamalara bir an evvel son verilmesi, en samimi tavsiyemizdir.
[1] https://x.com/dailyislamist/status/1778805235214881064?t=7xMIgLBLCmzFZrETa-2g-A&s=08
[2] Konuşmanın metnine şuradan ulaşılabilir:
https://www.ayasofyacamii.gov.tr/tr/ayasofya-manifestosu
[3] https://x.com/Talhaugurluel/status/1778876212602953989?t=rRj4vgV2ADWosILFlRMBFA&s=08
[4] Şu yazılarımıza bakılabilir:
Dinlerarası Diyalog Camileri ve Ayasofya'nın Açılması Meselesi
Sembollerin Dili ve Ayasofya
https://www.istiklal.com.tr/kose-yazisi/sembollerin-dili-ve-ayasofya/558301
'Müslümanların Ayasofya'yla İmtihanı'
https://www.istiklal.com.tr/kose-yazisi/muslumanlarin-ayasofyayla-imtihani/560905
Ayasofya Üzerindeki Hesaplar, İtikâdî ve Hukukî İhlaller – 1
https://www.istiklal.com.tr/ayasofya-uzerindeki-hesaplar-itikadi-ve-hukuki-ihlaller
Ayasofya Üzerindeki Hesaplar, İtikâdî ve Hukukî İhlaller – 2
https://www.istiklal.com.tr/ayasofya-uzerindeki-hesaplar-itikadi-ve-hukuki-ihlaller-2
Ayasofya Sorunu Nasıl Çözülür?
https://www.istiklal.com.tr/ayasofya-sorunu-nasil-cozulur
[5] https://www.trthaber.com/haber/kultur-sanat/bakan-ersoy-ayasofyada-cok-ciddi-bir-tadilat-gerceklestirilecek-684127.html
[6] Pek çok siteden ulaşılabilecek bu haber için örnek olarak şuraya bakılabilir:
[7] Yazıların linkleri 4 nolu dipnotta verilmiştir.
[8] https://www.istiklal.com.tr/ayasofya-uzerindeki-hesaplar-itikadi-ve-hukuki-ihlaller-2
[9] Aynı makale. Ayrıca şu makalemize de bakılabilir:
“Ortak Mabed” Fitnesi ve Mescid-İ Aksâ’ya Uygulanmak İstenen “Ayasofya Modeli”