Anıtkabir’e rezidans diken kafa
Yıllardır uygulanan bir strateji var. Dezenformasyon ile halkı infiale sürüklemek, buradan devşirilen gücü farklı dinamolarla arttırarak hükümeti hedef alıyorlar.
Bu konular gerek bakana, gerek Başbakana hatta Cumhurbaşkanına
kadar gidiyor. Açıklama yapmak durumunda kalıyorlar. Özellikle
medya tarafından şişirilen asılsız/eksik bilgiler vatandaşın algısı
ile oynuyor.
***
-Gezi olaylarının bahanesi “Ağaçların yerine AVM yapılıyor” yalanıydı.
-Bir ara çıktılar Anıtkabir imara açılıyor gibi akıl almaz bir yalan ile Türkiye’nin gündemini meşgul ettiler.
-Suriyelilerin tamamına Türk Vatandaşlığı verilecek, seçimlerde oy toplayacak dediler, milleti kandırmaya çalıştılar.
-Yok “Beştepe Külliyesi’ndeki klozetler altınmış.”
-Bilmem neredeki adalara para transferi yapılmış da swift kodu
varmış…
Bu yalanların hepsi bir şekilde medya tarafından şişirilerek
hükümetin, Başbakan veya Cumhurbaşkanı’nın önüne geldi.
***
Bu dezenformasyon silsilesinin yeni ürünü ise 696 sayılı KHK'da
yer alan "sivillere yargı muafiyeti" olarak yansıyan düzenleme…
Yalan çarkları burada da işliyor.
Neymiş “Suçu engelleme ve suçluya müdahale görevi devletindir.
Sivillere böyle bir yetki verilemez… Gösteri yapan herhangi bir
gruba saldıranlar yargılanmayacak.” diyorlar.
Bu zihniyet Anıtkabir’e rezidans diken zihniyettir. 15 Temmuz
gecesi televizyon izlemeyi seçen zihniyettir.
Hain kalkışmanın yaşandığı gece tankın önüne geçen milletimiz ne KHK beklentisi içinde ne de yargı korkusu içindedir. Bu uygulama vatan için kendini siper edenlerin koruma altına alınması içindir. Dahası tekrar böyle bir kalkışma yaşanması durumunda sokağa çıkacak kişilere verilmiş bir güvencedir.
“Vatan savunmasında güvence aranır mı” diyebilirsiniz. Aranmaz
elbet, bunun en büyük kanıtı da 15 Temmuz’dur. İnsanlar hiçbir
güvenceleri yokken sokaklarda tanklarla helikopterlerle mücadele
etti. Devlet ise vatan sevgisini ispat etmiş milletine güvence
verdi. Durum bundan ibaret.
Ancak dezenformasyon çarkları ile böylesine salih ve “hak” olan bir konu yine siyaset malzemesi yapıldı. Durum “Birilerine, birilerini öldürme hakkı veriliyor”a getirildi.
***
Cumhurbaşkanlığı sistemi referandumu öncesinde “Cumhurbaşkanı
olan kişi adam öldürdüğünde milletvekillerinin izni olmadan
yargılanamayacak” diyerek “Cumhurbaşkanının adam öldürmesi” üzerine
siyaset kuranlar vardı.
Şimdi de, “Yasal yürüyüş yapan gruplara saldırı yapanların
yargılanmayacağını” iddia ediyorlar.
Yalan bilgiler ve anlamsız varsayımlarla hükümetin attığı her adamı eleştirme niyetinde olanlar devamlı baltayı taşa vuruyor.
Değerlendirme yaparken milletimizin menfaatini ön planda tutsalar ise kesinlikle daha iyi çıktılara ulaşacaklardır. Bu da benden onlara tavsiye olsun.