Türkiye,14 Mayıs'ta sonuçlanamayan cumhurbaşkanlığı seçimleri için 28 Mayıs'ta bir kez daha sandığa gidecek. Kritik seçim için geri sayım süreci hızla geçip giderken adayların sahadaki çalışmaları aralıksız sürüyor. AK Parti 24. Dönem Milletvekili Gülay Dalyan, İstiklal Gazetesi'nden Yusuf Emini'nin sorularını yanıtladı. Kritik süreçle ilgili çok önemli bilgiler verdi.
Gülay Dalyan, Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi'nin tahsis etmiş olduğu otellerden misafirlerin çıkartılmasına yönelik bir yönerge yayınlamasına ilişkin olarak, biz bugün İHA'mızı, SİHA'mızı, Türkiye'nin savunma sanayine Türkiye'nin sağlık kurumlarını geliştirdikten sonra kalkıp bir büyükşehir belediye başkanının ihtiyaç sahiplerini yerlerinden etmesinden nemalanacak bir parti değiliz. Tabii yapılan yanlış büyük. Hele ki seçim sonrası yapılan bir yanlış.'' dedi.
Dalyan, Zafer Partisi kime oy verir sorusuna, ''Zafer Partisi'nin zeminine de bakmak lazım. Ülkücü camia çok. İnanıyorum ki HDP'nin olduğu PKK'nın olduğu bir noktada teröristse terörist diyemem bir partinin yanında, ülkücü camianın duracağına ben inanmıyorum. Milliyetçi ruhumla ülkücü camianın AK Parti yani Cumhur İttifakı'na oy vereceğini inanıyorum.'' dedi.
Gülay Dalyan, ''Dış basında yer alan Recep Tayyip Erdoğan arkasında Putin bu doğrultuda Rusya. Kemal Kılıçdaroğlu'nun arkasında ise Biden. Bu doğrultuda da Amerika mevcut.'' sözlerine ''Sayın Cumhurbaşkanımızın yanında olan Türk halkı. Onun ötesinde kimse değil yani. Sayın Cumhurbaşkanımız arkasını milletine dayamış. Ha bilemem Kılıçdaroğlu'nun arkasına Biden'ı var, Almanya mı var, İngiltere mi var? Çünkü Amerika'ya gidip hamburgeri yiyen kendisi, İngiltere'ye gidip üç yüz milyar dolar borç getireceğim diyen kendisi.'' şeklinde yanıt verdi.
İşte AK Partili eski vekil Gülay Dalyan'ın İstiklal Gazetesi'ne özel yapmış olduğu o açıklamalar...
Hayırlı uğurlu olsun. 14 Mayıs Türkiye Cumhuriyeti için çok enteresan bir gün geçti. Demokratik bir seçim oldu. Büyük katılımda 86.6'lık bir katılım gerçekleşti. Ve bu katılım sonucu parlamenter ve Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları aşağı yukarı ortaya çıktı. YSK'nın da. Tabii itirazlar dışında aşağı yukarı bir sonuç ortaya çıktı ve bu sonuçlara göre özellikle Büyük Millet Meclisi'nde Adalet ve Kalkınma Partisi birinci parti olarak ipi göğüsledi. Akabinde Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, İYİ Parti ve kısa ayrı gibi devam etti. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 49.6'lık büyük bir oranla birinciliği göğüslerken hemen akabinde kırk dört, kırk beş gibi bir orantıyla Kemal Kılıçdaroğlu takip ediyor ve beş küsürlü bir oranla da Sinan Oğan üçüncü aday olarak ortaya çıktı. İlk olarak sizin yorumunuzu merak ediyorum. 14 Mayıs seçimleri Türkiye Cumhuriyeti ve Türk halkı için ne kadar demokratikti, nasıl geçti? O atmosferi bizlere anlatabilir misiniz?
14 Mayıs seçimleri aslında çok güzel geçti. Yani şöyle söyleyeyim. Tabii biz AK Parti tandansında olduğumuz için AK Partili olduğumuz için biz bunu daha yüksek bekliyorduk, beklemiyor değildik, bekliyorduk, istiyorduk. Ama biz AK Parti olarak Sayın Cumhurbaşkanımız Türk toplumuna sandığa gitme kültürünü elde ettirdi. Evvelden ilk oya baktığınız zaman biz iki bin ikide seçimle geldiğimiz zamanki oy oranıyla şimdiki oy oranına baktığınız zaman aramızda çok büyük bir fark var. Ve halk millet benim sandığa gitmem gerekir kültürüne sahip oldu. Bu bir gerçek inkar edemeyiz. Bununla beraber yine mecliste büyük bir katılım sağladık ki biz ortak olduğumuz partilerle beraber baktığınız zaman AK Parti'nin MHP'nin çoğunluk sağladığı iki büyük parti olarak mecliste oy oranıyla tutturduk. Ama diğerleri yedi tane partinin birleşimiyle ortaya çıktılar. Dolayısıyla herkesin de seçime gitmesi Türkiye açısından büyük bir başarı. Bir demokrasi şenliği oldu. Kazanan da AK Parti oldu bence yani. Bu anlamda bu başarıyı sağlamakta AK Parti'nin Başarısı.
Peki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan daha sonuçlar belli olmadan birinci tura bir balkon konuşması gerçekleştirdi. Bunu erken diye yorumluyorlar. Siz nasıl bulursunuz?
Şimdi böyle durumlarda her genel başkana rakamlar gidiyordur mutlaka. Artı bununla beraber daha önce yaptıkları kamuoyu araştırmaları da mevcut. Sayın Cumhurbaşkanımız mutlaka bu kamuoyu ayı araştırmalarına göre oy oranlarının yüzdelik dilimine, katılımının yüzdelik dilimine baktığınızda onu mutlaka tahmin etmiştir. Yani matematiksel olarak bu kendi beyninde bu çözümlenmiştir muhakkak Sayın Cumhurbaşkanımız mutlaka bunu kendi hesaplamalarına göre çözerek gitmişti. Ben öyle inanıyorum. Şahsım olarak konuşuyorum onu. Çünkü ben bir matematik mühendisiyim. Hesaplamaları yaptığım zaman sonucun nereye gideceğini aşağı yukarı bilirim. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın da geçmişi çocukluğundan beri diyeyim yani artık elli senelik aşağı yukarı bir siyasi geçmişi var. O onu çözememek bir başarısızlıktır ki Cumhurbaşkanımız bunu çözebilecek bilgiye, yeteneğe sahip kişiliğe sahip. Dolayısıyla onu önceden balkon konuşmasını yapması çok normal benim için.
Bütün anketlerde Kılıçdaroğlu ön safhada gözüküyordu ve o seçim gecesi birden bayağı dörtlük bir rakamla geride kaldı.
Bütün anketlere baktığınız zaman Kılıçdaroğlu'nun yani şimdi şöyle bir şey var. Anketlere baktığımız zaman ötesinde çok erken açıklamalar yaptılar. Insanları şaşırtacak şaşırtma değerinde açıklamalar yaptılar. Büyükşehir belediye başkanları. Aslında böyle bir durumda insanları bu açıklamaları yapmak insanların vereceği oyu etkilemek anlamına gelmiyordu. Oylar verilmiş ve bitmişti. Önemli olan bu durumda katılım sağlanan katılımın yüzdelik dilimine baktığınız zaman ne kadar sandık açıldı ve ben ne neredeyim diyerekten baktığınız zaman ben televizyona indiğimde altmış iki altmış üçlerde veriyordu televizyon. CNN'le baktığım zaman belki reklama girdi ama baktığımız zaman altmış iki altmış üçlerde Recep Tayyip Erdoğan diyordu. Sayın Cumhurbaşkanımız ifade ediyordu. Tabii yanlı kanallara girdiğiniz zaman onlar kendilerine göre de o şekilde yönetebilirler. Sonra Anka kendi açıklamalarını yaptığı zaman TRT'nin vermiş olduğu seçim sonuçlarıyla aynı çıktı. Yani bir şey değişmedi. Yani insanlar bir takım isteklerde bulunabilirler. Birtakım görüşlerini ifade edebilirler. Ama insanların bir takım görüşlerini ifade etmesi, halkın görüşlerini ifadesi etmesi anlamına gelmiyor. Sonucu beklemek lazım. Sonuç, yani bir problemi çözersin. Yöntemini de bilirsin. Ama arada bir hata yaptığın zaman sonucunda yanlış çıkar. Yani ben matematikçi olarak sonuca bakarım.
Deprem bölgesinde özellikle Recep Tayyip Erdoğan'ın yine yarışı öyle tamamlaması birçok sosyal medyada ve ana akım medyada çok fazla yankı uyandırdı. Herkes o bölgedeki insanlar şikayetçiydi ama yine aynı partiye oy verdiler dedi. Bunun nedeni ne olabilir?
Yine muhalefetin kendine göre çalışmasıydı. Zaten geçmişte biz Gaziantep olsun, Malatya olsun, Kahramanmaraş olsun, bir tek Hatay'da belki daha az oy alabiliyorduk. Ama insanlar şuna inandılar, Recep Tayyip Erdoğan yaparsa söz verdi mi yapar anlayışa sahipti ve o anlamda da insanlar oylarından vazgeçmediler. Bununla beraber Hatay'da kırk günde altmış günde yanlış hatırlayabilirim. Hastane Defne Hastanesi yapıldı. İnsanlar bunu gördüler. Artı bununla beraber sahaya inişleri, o sahadaki yapılanma, şeylerin, sığınmaların olduğu, çadırların evlerinin teslimatı Halkın bunlara karşı sonuçları görünce tabii ki halkın isteği doğrultusunda insanlar kendi özgür iradesini kullanarak oyunu AK Parti'ye verdi. Yani biz orada aslında ekstra bir oy kazanmadık. Zaten var olan oyumuzun üzerine belki biraz daha oy kattık. Çünkü sebep sonuç ilişkisine gelindi orada. Sebep depremdi. Büyük bir sıkıntı yaşadı. İçimiz ağladı. Onun sonucunda da vatandaş sonuca baktı. Bana kim daha yakın? Bana kim daha çok destek veriyor. Onunla beraber halkımız kendi değerini ortaya koydu.
Biliyorsunuz Tekirdağ'da bir olay yaşandı hemen seçimden sonra Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi tahsis etmiş olduğu otellerden misafirlerin çıkartılmasına yönelik bir yönerge yayınladı. Daha sonra bu tarih uzatıldı. Sizce bu deprem bölgesinde verilen oyların bir cezası mıydı? Ya da normal bir süreç miydi? Adalet ve Kalkınma Partisi bunu siyaset olarak mı kullanıyor?
Adalet ve Kalkınma Partisi AK Parti hiçbir şeyi siyaset olarak kullanmasına gerek yok. Çünkü biz her şeyi zaten yapıyoruz. Bizim böyle ufak tefek işlerde gözümüz yok. Yani birilerinin açığını bulalım da o açıktan ilerleyelim diyerekten bir şansımız yok. Biz bugün İHA'mızı, SİHA'mızı, Türkiye'nin savunma sanayine Türkiye'nin sağlık kurumlarını geliştirdikten sonra kalkıp bir büyükşehir belediye başkanının ihtiyaç sahiplerini yerlerinden etmesinden nemalanacak bir parti değiliz. Tabii yapılan yanlış büyük. Hele ki seçim sonrası yapılan bir yanlış. E insanlar buna tepki gösterecekler. Yani sen büyük bir şehir belediye başkanısın. Büyükşehir belediye başkanlığın genel sekreterisin. Orada çıkartacağın hane sayısına göre senin bir gelirin olması oradan kazanacağım bir gelir olamaz. Biz insanız, insani değerlerimiz yüksek. Siyasetin ötesinde bir durum var orada. Yani kalan kişiler CHP'li de olabilir AK Partili de olabilir, farklı partilerden de olabilir. Ama onlar bizim insanımız. Bizim insanımız. Bugün biz Rumeli kökenli olabiliriz ama ben bugün Malatyalıyım. Ben bugün Kahramanmaraşlıyım, Hataylıyım, Adıyamanlıyım, Bingöllüyüm bu topraklar bizim. Bu topraklar hepimizin. Bu topraklarda kim sıkıntı çekerse biz varız. Onun için biz biz belediyenin yapmış olduğu yanlışı o yanlış üzerinden de fatura çıkartmak bizim Adalet ve Kalkınma Partisi olarak ahlakımıza sığmıyor. Biz böyle bir yapıda değiliz.
Biliyorsunuz deprem bölgesinden hemen sonra Kızılay'a çok fazla tepki doğdu ve Kızılay Başkanı bayağı geç bir süreçten sonra istifaya zorlandı veya istifa etme kararı aldı diyelim. Bu gibi bazı hatalar yeni dönemde araştırılacak mı sizce?
İNSAN SEVGİSİ BAŞARININ EN BÜYÜK ODAK NOKTASI
Tabii mutlaka Sayın Cumhurbaşkanımızın takdir doğrultusunda zaten kendisi istifa etti. Mutlaka daha iyisini çünkü Sayın Cumhurbaşkanımız her şeyin en iyisini, en mükemmeline benim halkım layık diye hareket ediyor. Dolayısıyla buradaki hatayı düzeltmek ve bu hatanın sonuçlarını düzeltmek, araştırmak Sayın Cumhurbaşkanımızı mutlaka bu tür bir çalışma içerisine girmiştir. Ki ben inanıyorum ben kendisiyle yirmi senedir siyaset yapıyorum. Yirmi iki, yirmi üç senedir siyaset yapıyorum. Dolayısıyla biz şöyle bir baktığımız zaman yirmi iki sene öncesine döndüğün zaman tabii sen daha o zaman çok çocuk musun? Ama biz Türkiye'de yirmi iki sene öncesine döndüğümüz zaman, ben siyasete başlarken bir şirkette üst düzey yöneticiydim. Eşime dedim ki doksan beşte tanıdığımda Sayın Cumhurbaşkanımızın eşime döndüm dedim ki Sayın Cumhurbaşkanımız için Recep Tayyip Erdoğan parti kursun ben gidip çalışacağım. Ve o zaman Çorlu ilçesindeydim. Çorlu ilçesinde yaşıyordum. Ve ben burada belediye başkanı olacağım dedim. Bir milletvekili oldum. Benim için Çorlu çok önemli. Onunla beraber sahaya çıktım. Sayın Cumhurbaşkanımızın neler yapıp, neler yapamayacağını iyi kötü kestirebilecek durumdayım. Ve insani değerlerin ne kadar yüksek olduğunu, insanı ne kadar sevdiğini ve her şeyin önünde insanı tuttuğunu ve Türk insanını Yedi yüz seksen bin kilometrekarenin dışında Balkanlar'a ne kadar sevgisi olduğunu bunu sizin aileniz de biliyor. Bunu Türkiye Cumhuriyeti'lerde de biliyor. Dolayısıyla her türlü başarının arka arkaya gelmesi tesadüftü. Insan sevgisi başarının en büyük odak noktası.
Peki Sayın Dalyan, ikinci tura kaldı. Olay, ikinci turda iki tane aday yarışıyor. Sinan Ogan faktörü mevcut. Beş küsurluk bir oyla sekiz milyon oy vermemiş bir kitle mevcut. Ortalama on üç milyonluk bir oy potansiyeli için yarışacak. Recep Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu. Sizce ikinci turda ne olur? Sinan Ogan kime destek verir? Son dönemde yapmış olduğu açıklamalar ve paylaşımlarından yola çıkarak birazcık Millet İttifakı'na doğru yöneldiği görüyoruz. Fakat tabii nihai sonu Cumartesi günü parti kurmaylarıyla görüştükten sonra açıklayacak Zafer Partisi. Kime destek verir? Kime destek vermesi lazım? Ve itirazlar var. İki bin küsür sandık Cumhurbaşkanlığında dört bin üç yüz sandıkta millet meclisi sandıklarında itirazlar var. Bu konular hakkında ne söylemek ne söylemek istersiniz?
HDP'NİN OLDUĞU YERDE ÜLKÜCÜ CAMİA OLAMAZ
Sinan Oğan aslında tabii Zafer Partisi adayı olarak ortaya kondu. Parti üyelerini, seçmenlerini parti başkanını mutlaka bizde de her partide öyle parti başkanı. Ne derse odur. Ama neticede şöyle bir şey var. Zafer Partisi'nin zeminine de bakmak lazım. Ülkücü camia çok. İnanıyorum ki HDP'nin olduğu PKK'nın olduğu bir noktada teröristse terörist diyemem bir partinin yanında, ülkücü camianın duracağına ben inanmıyorum. Şahsım olarak söylüyorum bunu.
''Ben bir röportaj almıştım Sayın Ümit Özdağ'la. Kendisine aynı bu soruyu sormuştum. Ola ki ikinci tura kalırsanız Cumhur İttifakı'nı mı desteklersiniz Desteksiniz. Aynen şöyle bir cevap almıştım. Cumhur İttifakı'na destek vermek demek Atatürk'ten vazgeçmek demektir. Millet İttifakı'na destek vermek Atatürk'ten taviz vermek demektir.''
O zaman kendilerini düşüncesi yapacak bir şey yok. Cumhur İttifakının başı Cumhur zaten. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk bundan taviz verilecek bir durum yok. Vazgeçmek. Millet İttifakı taviz vermek. Ben yani zemine bakıyorum, üyelerine bakıyorum, oy verenlerine bakıyorum, inanıyorum ki onlar Atatürk'e bu kadar bağlı ben şahsım olarak söyleyeyim. Bu kadar bağlı bir kişi olarak Cumhur İttifakı İttifakı'na oy vereceklerine inanıyorum. Hakikaten bu çok samimi duygumla. Bu kadar milliyetçi ruhumla ülkücü camianın AK Parti yani Cumhur İttifakı'na oy vereceğini inanıyorum.
Peki yurt dışı oyları nasıl değerlendirirsiniz?
Yurt dışı oyları çok normal. Ben yurtdışında Almanya'da, İngiltere'de çalıştım, saha çalışması yaptım. Oradaki vatandaşlarımızın, Sayın Cumhurbaşkanımıza olan teveccühü biliyorum. Sevgisini biliyorum. Çünkü her daim işte dediğim gibi daha öncede de Sayın Cumhurbaşkanımız Orta Asya'dan Balkanlar'a, Balkanlar'dan Almanya'ya Fransa, İngiltere bütün çalışan oradaki soydaşlarımızın her zaman yanında olduğu, onlarla paylaştı, onlarla yedi, onlarla güldü. Almanya'dan, Belçika'dan, Hollanda'dan, Fransa'dan gelen oyların İngiltere'den gelen oyların bana çok normal geliyor. Ya bana yabancı değil o oyların veya o oradaki vatandaşlarımızın, Sayın Cumhurbaşkanımıza olan sevgisi bana göre çok normal Meclis zaten Adalet ve Kalkınma Partisi'yle Milliyetçi Hareket Partisi yani Cumhur İttifakı'nın elinde.
Ola ki cumhurbaşkanlığını Kemal Kılıçdaroğlu kazanırsa nasıl bir Türkiye olur?
Allah korusun. Değil mi? Neticede tabii bir AK Parti olarak bunu söylüyorum ama Yani olur niye olmasın? Biz AK Parti'nin mecliste olayımız geçmiş dönemde Cumhuriyet Halk Partisi'nin yapmış olduğu muhalefeti yapacak kültür ve anlayışta değiliz. Biz AK Parti olarak, milletimiz için ne yapılması gerekiyorsa her zaman milletimizle yan yana yürüyerek, beraber yürüyerek milletimizin faydalı olabilecek her şeyi yapmaya hazırız. Bizim böyle bir kompleksimiz yok. Olmuş ama tabii biz kendi liderimizle Cumhurbaşkanımızla yirmi sekiz Mayıs'ı göğüsleyeceğiz inşallah.
Özellikle ben yabancı basınla da ortaklaşa iş yaptığım için sürekli bana gazeteci gazeteciler tarafından şöyle bir soru soruluyor. Hangi aday Avrupa'ya daha yakın? Şöyle bir söylem var özellikle Balkan coğrafyasında ve diğer dış basında. Recep Tayyip Erdoğan arkasında Putin bu doğrultuda Rusya. Kemal Kılıçdaroğlu'nun arkasında ise Biden. Bu doğrultuda da Amerika mevcut. Aslında bu bu seçim Yirmi sekiz Mayıs'ta gerçekleşecek seçim Kılıçdaroğlu'yla Erdoğan arasındayken birdenbire Biden ve Putin arasında olan bir seçim haline dönüştürülüyor yabancı basında. Özellikle Balkan coğrafyasından da bahsettiğiniz için onlar da çok fazla önem gösteriyorlar. Çünkü Türkiye'yle kronik ilişkileri var yıllar yılı. Dış politikasında Türkiye'nin Balkanlar ve Türkiye Cumhuriyetleri büyük bir yer almıştır. Bir değişim sonucu Türkiye'nin dış politikası değişir mi? Ve özellikle Avrupa'ya hangi aday daha yakın olur?
CUMHURBAŞKANIMIZIN ARKASINDA TÜRK MİLLETİ VAR
Şimdi Biden mı? Biden Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanında işte Putin Sayın Cumhurbaşkanımızın yanında. Sayın Cumhurbaşkanımızın yanında olan Türk halkı. Onun ötesinde kimse değil yani. Sayın Cumhurbaşkanımız arkasını milletine dayamış. Türk milletine dayamış. Onun arkasında Türk milleti var. Ha bilemem Kılıçdaroğlu'nun arkasına Biden'ı var, Almanya mı var, İngiltere mi var? Çünkü Amerika'ya gidip hamburgeri yiyen kendisi, İngiltere'ye gidip üç yüz milyar dolar borç getireceğim diyen kendisi. Baktığınız zaman şöyle geçmişe biz yirmi senede sekiz milyar dolar diyorlar. Ben beş senede üç yüz milyar dolar getireceğim diyor. Biz yirmi senede okulumuzla, hastanemizle, alt yollarımızla, silah sanayimizle böyle bir yatırımlarla bugünlere gelmişiz. Ama hiçbir yatırımı ön görmeyen bir formatta böyle bir borçlanmıyor. O zaman şunu söylemek lazım. Türk milleti yani Sayın Cumhurbaşkanımız Türk milletini arkasına almış. Kılıçdaroğlu Biden almış olabilir. Yani Sayın Cumhurbaşkanımız bugün nasıl gidiyorsa insanlık anlamında Türk milleti anlamında. Sahada nasıl çalışıyorsa, Orta Asya'dan Amerika'ya kadar ne kadar Türk varsa onlara hamilik yapıyorsa bundan sonra aynı şekilde devam edecek demektir. Türkiye'nin politikası Türkiye'nin menfaatleri doğrultusunda hiçbir zaman değişmez.