Türkiye yerel seçimlere hazırlanıyor. Aday adaylarını belirleme süreci çalışmaları hız kazanmış durumda. 31 Mart 2024'te yapılacak seçimler öncesi İstiklal Gazetesi'nden Arzu Erdoğral Ak Parti'den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday adaylık başvurusunda bulunan Metin Külünk'e mikrofon uzattı.

İstanbul'un trafik problemine dikkat çeken Metin Külünk, ''Ulaşım konforunda ciddi sıkıntılar var. Bunların hepsi doğru bunları yapmak zaten bir belediyenin aslı işi değil mi? Yani sen ulaşım konforunu sağlamakla yükümlü değil misin? Sen bu şehrin trafik krizini yani niye trafik krizi diyorum Çünkü üzülerek ifade ediyorum şehrin yönetenleri şehirle ilgili değil şehrin dışında her şeyle ilgililer.'' Dedi.

Külünk ekonomik eşitsizlik vurgusu yaparak,'' Eğer siz bu şehrin sosyoekonomik göstergelerini dengeleyemiyorsanız en önemlisi gelir dağılımında adalet bağlamında olması gereken dengeyi sağlayamıyorsunuz beraberinde özellikle merkezi yönetim olarak dijital ve yapay zeka algoritması üzerinden bu ülkeye yönelik küresel emperyalistlerin pagan yapının Yapay Zeka algoritması ve Dijital üzerinden bu ülkede her bir ferdine yönelik planlı ve programlı eylem stratejisini okuyup kendi tedbirlerin almıyorsanız bu şehri tekrar Mahalle kültürüyle dijital ve yapay zeka algoritması üzerinden Mahalle kültürünün birlik, beraberlik, hak, eşitlik, sevgi muhabbet odaklı bunu başaramazsanız.'' İfadelerine yer verdi.

Metin Külünk İstanbul'un önemini ''İstanbul'u sadece çıkar alanı olarak gören neoliberal vahşilik anlayışını aşan bir şehirdir. İstanbul bir sözdür. İstanbul bir ruhtur. İstanbul bir akıldır. İstanbul bir heyecandır. İstanbul başka bir şeydir şunu düşünebilir insanlar bu İstanbul'u kutsamak değildir. İstanbul'u olduğu yere olması gereken yerde de tarif etmektir.'' Sözleriyle anlattı.

İşte Ak Parti İstanbul Büyükşehir Belediye başkan aday adayı Metin Külünk'ün İstiklal Gazetesi'ne özel yapmış olduğu o açıklamalar…

Öncelikle hayırlı olsun!

Eyvallah çok sağ olun.

İstanbul için aday adayı oldunuz. Aslında siz buna adaylık diyorsunuz. Ve her ne kadar başka isimler gösterilmiş olsa da aday adaylığını aday olarak Siz bir bakıma lanse ettiniz neler söylersiniz?

''MAGAZİN SAYFALARINA TUTSAK EDİLMİŞ İSTANBUL VAR''

Ben resmi aday adaylık başvurusu olan bildiğim kadarıyla sadece biziz Metin Külünk. dolayısıyla ben bu şehirde 54 yıldır yaşayan birisi olarak bu şehre karşı kendimi hep sorumlu hissettim ve bu şehrin her bir problemini içselleştirerek dert edindim.

Bu şehirdeki sadece trafik probleminden başlayan bir süreç değil. İstanbul'un hayatının bütününe yani imar planlarının çarpıklığından, dikey bina yapılanmasından gökdelenlere tutsak edilmek istenen bir şehirden, insanımızın otobüse binerken yüzündeki mutsuzluktan, Metro hatlarındaki yoğunluğun insanımız üzerindeki psikolojik baskısından, İstanbul'un eşitsizliğinden yani 16 milyon nüfuslu İstanbul'da özellikle magazin sayfalarına tutsak edilmiş, edilmek istenen bir İstanbul var. Yani sadece eğlence mekanlarının doluluğunun gösterildiği, çılgınca eğlencelerin gösterildiği, işte yaz mevsimi geldiği zaman Boğaziçi'nin etrafındaki hayatın merkeze konduğu ama Pendik'in Ertuğrul Gazisi'nin, Arnavut Köy'ün en uç mahallelerinin Çatalca'nın Ferhat Paşa mahallesindeki imkansızlığından dolayı, o magazin sayfalarının baskısı karşısında insanımızın neler hissettiğini! Kimi zaman nasıl insanların magazin sayfalarının o Fenomen sayfalarının çılgınlıkları görünce psikolojik olumsuz etkilendiğini bilen ve bu anlamda İstanbul'un eşitsizliğini yüksek sesle söyleyen İstanbul'u yaşayan bir insanım. Dolayısıyla benim İstanbul'la ilgili düşüncelerim, tavrım tutumum bir adaylık sürecine ya da mensup olduğum partideki siyasal kimliğine bağlı değil önce şunu ifade edeyim İstanbul benim için üzerimde taşıdığımız bir siyasal parti kimliğimin ötesinde bir anlama sahip. Siyasal kimliğim de bu şehre hizmet noktasında demokrasi ve cumhuriyet bağlamında ve demokrasinin işleyişinde sandığın hayatımızdaki son derece kıymetli yerinde sözümü AK Parti hareketine olan inanmışlığım üzerinden söyleme tarzıdır. Dolayısıyla İstanbul partileri aşan bir şehirdir. İstanbul'u sadece çıkar alanı olarak gören neoliberal vahşilik anlayışını aşan bir şehirdir. İstanbul bir sözdür. İstanbul bir ruhtur. İstanbul bir akıldır. İstanbul bir heyecandır. İstanbul başka bir şeydir şunu düşünebilir insanlar bu İstanbul'u kutsamak değildir. İstanbul'u olduğu yere olması gereken yerde de tarif etmektir. Çünkü Napolyon boşuna dememiş dünya bir devlet olsaydı başkenti İstanbul olurdu. Doğru söylüyorum değil mi? Bunu İstanbul bu anlamda insanlığın akıl merkezidir kalp merkezidir. O nedenle Hazreti Peygamber'in Roma'yı işaret etmesi ve Roma'yı fethedecek komutanı müjdelemesi onun askerlerini müjdelemesi iyi okumamız gerekiyor. Onun için İstanbul'a dair sözlerim salt bir adaylık sürecine bağımlı.

''İSTANBUL'U EĞER TUTMAZSAK ANADOLU'YU TUTAMAYIZ''

Ben İstanbulluların karşısına İşte bu projelerle çıkayım. İşte bir aday olayım gerekçesiyle bir çıkış değildir bu İstanbul'u Eğer tutmazsak Anadolu'yu tutamayız ve İstanbul'u eğer bu anlamda Ankara'yı da uyarıyorum kendi siyasal hareketimin merkezini de uyarıyorum hükümeti de uyarıyorum. Eğer İstanbul'da tedbir alınmazsa İstanbul bir 5 yıl daha kaybederse İstanbul'da çok ciddi tedbirler alınması gereken özellikle eşitsizlik odaklı yani şehrin sosyoekonomik göstergelerinin bir grubun lehine roket hızıyla yukarı çıkarken kalan %80'lik kesimin yani en yüksek seviyeden en alt seviyede olumsuz etkilenen % 80'lik kesimin arasındaki uçurumu kapatacak, dengeleyecek, eşitleyen stratejik tedbirler alınmazsa İstanbul'daki sosyolojik deprem Anadolu'yu kaybetme riskini önümüze koyar. Bakınız sosyolojik depremden bahsediyorum fiziki deprem görüyoruz fiziki depremi bu binayı yıkarsınız yeniden yaparsınız.Yani 9 şiddetindeki bir depreme dayanacak binayı burada ama içindeki insan ve aileyi dışındaki sokaktaki komşular arasındaki bağı Mahalle kültürünü eğer neoliberal bir çizgiye teslim ederseniz yani değerleriyle kopmuş, ekonomik olarak ciddi anlamda olumsuz etkilenen kitleyi Roket hızıyla yukarı çıkanlar arasındaki mesafeyi kapatacak tedbirler almazsanız bu şehrin sosyolojik depremi Anadolu'yu çökertir. Çünkü bu şehir Anadolu'yu etkileyen Anadolu'nun baktığı, kendine harita çizdiği, yol çizdiği bir şehir. O nedenle İstanbul'a sadece efendim deprem riski var. İşte bu deprem riskine karşı binaları yenileyelim olsun. Böyle bir akılla bakılırsa işte binalar yenilensin, kentsel dönüşüm yapalım binalar sağlamlaşsın bu iş bitsin böyle bir akılla bakılırsa bu şehre hiç kusura bakmasınlar büyük yanlış yaparlar.

''GELİR DAĞILIMINDA ADALETİ SAĞLAYAMAYAN GELDİĞİ GİBİ GİDER''

Ve İstanbul Büyükşehir Belediyesine ve ilçe belediyelerine bakışın sokağın çok ciddi kızdığı eleştirdiği zenginleşme aracı olarak gören kısa zamanda kendi ve çevresi zenginleşme aracı olarak gören bir akılla bu şehre bakılmaya devam ederse net söylüyorum Gazi Mustafa Kemal Haydar Paşa trenden inip işgal gemilerini gördüğünde ''Geldikleri gibi gidecekler demişti ve geldikleri gibi gittiler'' ancak değersizleşme, sosyolojik çökme unutmayın askeri işgal üzerinden olmaz. Eğer siz bu şehrin sosyoekonomik göstergelerini dengeleyemiyorsanız en önemlisi gelir dağılımında adalet bağlamında olması gereken dengeyi sağlayamıyorsunuz beraberinde özellikle merkezi yönetim olarak dijital ve yapay zeka algoritması üzerinden bu ülkeye yönelik küresel emperyalistlerin pagan yapının Yapay Zeka algoritması ve Dijital üzerinden bu ülkede her bir ferdine yönelik planlı ve programlı eylem stratejisini okuyup kendi tedbirlerin almıyorsanız bu şehri tekrar Mahalle kültürüyle dijital ve yapay zeka algoritması üzerinden Mahalle kültürünün birlik, beraberlik, hak, eşitlik, sevgi muhabbet odaklı bunu başaramazsanız. Haydar Paşa limanında Gazi ''Geldikleri gibi gidecekler dedi'' ama şimdi gelenler kalıyor. Bunu okumuyorsanız sadece siz binayı yenilesin ne olacak bina Depreme dayanıklı hale gelir Ama içindeki insanlar mutsuz sevgisiz ve de doğrudan küresel pagan yapının kültürel politikalarının tutsak ettiği bir birey haline gelir. Zaten onlar da askeri işgal için askeri işgal için hareket etmezler niye içeride çünkü kendi kültürleri kendi egemen anlayışları üzerinden bir sosyoloji oluşturuyorlar. Bizim en sıkıntılı tarafımız yerel yönetimlere bakış maalesef işte Ramazan'da garip gurebanın evine erzak götürdüğü zaman işte normal zamanda iki tane konser yaptığı zaman sosyal faaliyet yapmış oluyor sosyal belediyecilik. Onun dışında da bütün mesele bakın hep bina yaptık o binayı yaptık bu binayı yaptık. Peki ben o zaman soruyorum niye bu şehirde uyuşturucu çoğalıyor? Sizi ilgilendirmiyor mu? Bu şehirde neden boşanma sayıları hızla yukarı doğru çıkıyor? Bu sizi ilgilendirmiyor mu? Neden bağımlılık ciddi bir anlamda yukarı doğru sadece uyuşturucu bağımlılığı değil birden çok bağımlılık şekli var. E bunlarla kim ilgilenecek bilboardlarda bina yapıldı o yapıldı başka şeyler de var hayata bizim işte bu çıkışımız belediyecilik anlayışını fiziki olması gerekenlerden tek başına çıkarıp insan ve fiziki değişim arasındaki korelasyonu bir İstanbul paradigması, bir İstanbul aklı üzerinden dünyaya da söyleyecek söz haline getirebilme adına çıkışı yapıyoruz ve bir daha söylüyorum yaklaşık 100 projemiz var. Bu 100 projenin her birinin merkezinde insan var ve biz insan ve toplum odaklı 16 milyonun yüreğine dokunacak bir akılla mantıkla biz bu süreci yönetiyoruz. Onun için benim şarta bağlı değil onun için de adayım diyorum. Çünkü ben bu şehrin sevdalısıyım, bu şehir Türkiye için çok önemli, dünya için çok önemli bu şehrin farkında olarak hareket halindeyim.

Yani bir bakıma sosyolojik depreme karşı görüyorum!

''İSTANBUL'UN TRAFİK PROBLEMİ, TRAFİK KRİZİNE DÖNÜŞMÜŞTÜR''

Tabii ki gidişi görüyorum, gelen dalgayı görüyorum kusura bakmasınlar arabaların arka koltuklarında oturarak bu iş olmaz ya da işte 4 tane bina yapacağız 5 tane bina yapacağız, 10 tane şunu yapacağız da olmaz bu iş. Elbette ki bu şehrin trafik problemi olmaktan çıkmış trafik krizi var. Ulaşım konforunda ciddi sıkıntılar var. Bunların hepsi doğru bunları yapmak zaten bir belediyenin aslı işi değil mi? Yani sen ulaşım konforunu sağlamakla yükümlü değil misin? Sen bu şehrin trafik krizini yani niye trafik krizi diyorum Çünkü üzülerek ifade ediyorum şehrin yönetenleri şehirle ilgili değil şehrin dışında her şeyle ilgililer. Her şeyle ama şehrin problemleri söz konusu olduğu zaman sadece bu problemlerle ilgileniyormuş gibi yapılıyor oysa bugün trafik krizdir. Kriz, kriz mantığıyla yönetilerek çözümleme yoluna girer artık İstanbul'un bir trafik sorunu yok bir trafik krizi var. Trafik sorun olmaktan çıkmış krize dönmüş. Sabah saatlerinde akşam saatlerinde İstanbul'un her bir noktasında. Peki Yapay Zeka niye var? Dijital niye var? Yapay Zeka algoritması niye var? Büyükşehir Belediyesi'nin kaynakları imkanları aklı bu problemin sıfır noktasına doğru azalması için aktif hale getirilmiyorsa siz bu şehri yönetenlerin bu şehirle ilgili olduğunu söyleyebilir misiniz? Kusura bakmayın dolayısıyla kamu ve yerel yönetim birlikte bir trafik krizi odaklı düşünmek zorunda artık mesele sorun olmaktan çıkmış bir krize dönmüştür. Trafik krizinin kriz olmaktan çıkıp yönetilebilir hale gelmesi için modellemeler gerekir bunların hepsini biz adaylığımız açıklandığında kamuoyuyla paylaşacağız.Tabii ki ekranlara bugün çıktığımızda da bugün onları adım adım paylaşıyoruz ama bizim İstanbul'la ilgili çıkış noktamız, İstanbul bir bütündür yani asfaltla insanı ayıramazsınız yol yapımıyla insanı ayır. Biz asfaltta yürürken mutlu insan, yol yapılırken yolun yapılışını mutlulukla seyreden insan, aileyi mutlu bir aile, apartman mutlu bir apartman, mutlu bir sokak mutlu bir mahalle perspektifiyle yürüyoruz.

Hep ulaşılır bir başkan olmaktan bahsediliyor. Siz eğer seçilirseniz ulaşılabilir bir başkan olacak mısınız ?

''BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ'NDEKİ MAKAM ARAÇLARININ HEPSİ EĞİTİME DESTEĞE DÖNÜŞECEK''

Bir kere mazbatayı almaya buradan bu şekilde çıkacağım burada araç görmeyeceksiniz şurada dolmuşa bineceğim, Üsküdar'a ineceğim ya da metrobüs şurada metrobüse yürüyerek gideceğim metrobüsle Çağlayan'a gidip mazbatayı alacağım oradan da metrobüse bineceğim. Edirnekapı'da ineceğim Edirnekapı'dan ya otobüse ya da halk otobüsüne binip Saraçhane'nin önünde ineceğim. Şimdilik fırsat buldukça her fırsatta değilse prensip olarak haftada bir gün 10 günde bir gün mutlaka asla makam aracını kullanmadan taksi dolmuş minibüs otobüs şehir hatları metrobüs metro hatlarını kullanarak görevim başına gideceğim. Bizim siyasal mücadelemizin en temel noktası bakın ben tek başına dolaşan bir insanım korumam yok şoförüm yok ve tehdit listesindeki suikast listesindeki insanlardan birisi olduğum ifade ediliyor. İhtiyacım da yok çok şükür Allah'a. Dolayısıyla sokağın bu anlamdaki eleştirisi haklı. Sokak bu noktada doğru söylüyor. Sokak bu noktada eleştirilerinde yerinde yapıyor. Bir kere bizim olduğumuz süreçlerin hiçbirisinde sokaktan kopmayacağız. Açık açık da söylüyorum Büyükşehir Belediyesi'ndeki makam araçlarının hepsi eğitime desteğe dönüşecek. Kendim çok sade eğer TOGG Büyükşehir Belediye Başkanının seri hızına cevap verebilecek yani şarjın uzun süre kullanılabilir olduğu bir model geliştirdiğinde bir tarafta TOGG'umuzu kullanacağım bir tarafta da daha sade bu şehrin çok önemli bir kısmı eşitsizken, imkanları darken dar gelirliyken İstanbul'u temsil eden Belediye Başkanı yukarıdaki % 20'lik dilimin İstanbul'un zenginliğinden en yüksek payı alanların hayatına odaklanmak sofrasında bu sabah sofraya ne koyacağım diye düşünen garip gurebanın durduğu yere bakarak hayatını şekillendirir. Onlara bakarak değil bunun da yolu sadeliktir. Sade bir Belediye Başkanı görecekler, içten bir Belediye Başkanı görecekler. İmkan bulduğu her fırsatta sokakta olan arkasında koruma ordusuyla yürümeyen efendim inildiğinde işte siyah gözlüklerle bir anda buraya kim geldi dedirttirmeyen sokaktan birisi, halktan birisi olarak süreci yönetecek bir kardeşlerini orada görecekler. Dolayısıyla sizin söylediğiniz eleştiri doğru bir eleştiri sokağın eleştirisi doğru.

Sokak haklı seçtiklerinin çok önemli bir kısmıyla üzülerek ifade ediyorum. Ankara'ya gönderdikleri de dahil burada kendi seçtikleri şimdi ben soruyorum size buradayız değil mi bugün siz geldiniz mikrofonu peki seçildikten sonra ne değişiyor hayatımızda? Bunun temel sebebi şu Türkiye'deki yönetme aklı üzülerek ifade ediyorum feodal tavırlara çok yatkın yani güçten beslenmek. Halbuki bu gücü millet seçmesi ben orada oturabilir miyim? Ee o zaman millet ne bekliyor benden milletin beklediği şu ulaşılabilir olmak sade olmak bu bizim bir kere Nebevi metodumuzdur. Bizim Peygamberimiz kalabalığın içerisinde seçilemeyen kim peygamber sorulduğunda şaşırmıştı. Ee laf sırası geldiği zaman Peygamberin hayatını konuşacağız ama fiiliyata sıra geldiği zaman kendimizi herkesten çok farklı görmek için olağanüstü çaba sarfedip bunların hepsini de milletin verdiği kaynaklarla yapacaksın. Kendi arabanla mı alıyorsun o arabayı sen kendin o arabaya binebilir misin binmezsen imkanı olan binebilir bir şey demem. Ee korumanın parasını sen mi veriyorsun? Özel kalemin parasını sen mi veriyorsun? Milletin verdiği Peki ne garip milletin maaşını verdiği, vergileriyle maaşını verdiği isimler seçilmiş insanın kim olursa olsun yanına yaklaştırmak için özel görev adlediyor. E çok modadır biliyorsunuz böyle vatandaşın birisi bir şey söylediği zaman birisi gelir omuzundan tutar. Niye peki? Ben yani şimdi buradayım peki ne değişti hayatımda. Tamam hayatımızda değişen şey şu ben bugün burada bir kişiyim ve ailem var ama yarın seçildiğim zaman 16 milyonun sorumluluğu var. Ne yapacağım asıl omuzlardaki yükün ızdırabıyla kavrulması gereken bu tarafta seçilen insandır. Bu sorumluluğu hissedip yani bu şehirde ben seçildiğim gün şimdi de kendimi aynı sorumlulukta hissederek yaşamaya çalışıyorum. Aynı bilinçte imkan ve kabiliyetim ölçüsünde. Şimdi düşünün bu şehirde ben güzelce uyudum. Peki ben uyurken dışarıda birisi sokakta bu soğukta donduysa ne yapacağım? Bunu hayatımızın merkezine koymazsak ben sabah kalktım soframda Allah ne verdiyse bereketiyle o ikramla nimetlendim. Peki öbür taraftaki İstanbullu sofrasında hiç bir şey bulamıyorsa ben ne yapacağım? Ya bunun hesabının olmadığını mı düşünüyorsunuz siz? Yani ne güzel belediye başkanı oldu. Her gün girdiği yerde başkan geldi, başkan gitti. Başkan aşağı Başkan yukarı iltifatlar ama zaten bir de şu yani toplumumuzun bir kesimi de sürekli bu tip maksadını Aşan iltifatlarla seçilen insanları kontrolden çıkarıyor. Dolayısıyla biz sadelikten yanayız bugün nasıl ulaşıyorsunuz o dönemin iş bereketinin içerisinde sadeliğinden ödün vermeden ulaşılabilirlik alanlarını açık tutarak ve de niye kadroların var sokağın sana ulaşmasını sağlamak için biz İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde çalışma barışını sağladığımız zaman iş huzurunu sağladığımız zaman her bir 40.000 diyelim çalışan senin aynı zamanda Büyükşehir Belediyesinin olduğu yerde neyidir temsilcisidir bundan daha güzel ulaşma yolu var mı? Düşünün bakın 40.000 16 milyon nüfus var Çarpın kaç kişi düşüyor 40.000 kişiye 4.000 kişi mi düşüyor. Bu kadar demek ki yöntemlerden birisi bu dijital Sokaklar var, dijital caddeler var, dijital meydanlar var. Hayatın her alanında ulaşmak artık o kadar mümkün ki sen yeter ki ulaşılmaya izin ver. Bugün temel problem seçilenlerin bir kısmının sıkıntısı ulaşılmaya izin vermiyorlar. Mesela ben atıyorum bazı arkadaşlara mesaj hiç umurlarında değil. Arkadaşlar hiç ilgilenmiyor bile dönüp bakmıyorlar bile ama yarın milletin karşısına çıktıkları zaman telefon numaraları dağıtılıyor. O dağıtılıyor bu dağıtılıyor sonuç eksiklikler elbet olabilir ama temel paradigma budur. Bizim de boşluklarımız bizim de eksikliklerimiz olabilir. Biz insanız ama esas budur duruşumuz budur. Bu çizgide yürüyeceğiz. Evet biz eğer seçilip yani aday olup seçilirsek burada yaparsınız röportajı.

Son olarak şunu sorayım sokakların nabzını tutuyorsunuz sokaklar size ne cevap veriyor?

Bir kere İstanbul sokakları bizim Büyükşehir Belediye Başkan adaylık sürecimizde son derece zarif nezaket dolu içtenlikle sevgi dolu ilgi dolu ve destek dolu cevap veriyor. Sokakta hiçbir problem yok açık yüreklilikle ifade ediyorum Sayın Cumhurbaşkanımız bu kardeşinin elini kaldırsın İnşallah Metin Külünk kardeşim İstanbul Büyükşehir adayımız dediği andan itibaren biz 50 ile bu şehirde bu şehre hizmet etmek üzere sandığa gideceğiz.

Röportaj: Arzu Erdoğral İstiklal Gazetesi