SON zamanlarda gençler için bu kavram “Ergen zorbalığı” şeklinde kullanılsa da mesele yeni değil. Zorbalık hep var olageldi. Çoğumuz hayatımızın en azından belirli dönemlerinde bununla karşılaştık...
SON zamanlarda gençler için bu kavram 'Ergen zorbalığı' şeklinde kullanılsa da mesele yeni değil.
Zorbalık hep var olageldi.
Çoğumuz hayatımızın en azından belirli dönemlerinde bununla karşılaştık. Şansı daha kötü olanlar erken yaşlarda aile içinde karşılaştı. İnsanın kişiliğini yaralayıp travmatize eden bu yaklaşım kimi zaman anneden, babadan geldi. Modern zamanlardaysa bakım veren kişilerce yapıldı.
Bir de seçkinler tarafından uygulanan değersiz kılıcı tutumlar var.
Kendini üstte görüp karşısındakini nokta mesabesinde değerlendirme kabalığı…
Bu örseleyici tutum tarih boyunca 'Zorba seçkinler' tarafından yapıldı.
Kendilerini özel ve önemli, başkalarını hizmet etmeye memur köleler sınıflaması…
Merhameti zaaf olarak değerlendiren bu anlayış kendinde zayıf olanları ezdikçe mutlu oluyordu.
'Acıyan acınacak hale gelir' tarzındaki zehirleyici düşünceyi kendine prensip edinenler yaptı bunu.
Hayatı zehir ettiler böylece.
Bilmedikleri ya da kabul etmedikleri husus aslında kendilerinin de zehirlendiği gerçeğiydi.
Bir insanlık zehirlenmesi yaşıyorlardı. Bugünlerde hepimizin mücadele etmeye çalıştığı virüs gibi.
'Düşmanlığın düşmanlık ürettiğine' şahitti oysa insan ruhu.
İhtiraslı kölelerden bazıları zorba seçkinlere karşı çıktı.
Acı çekti. Savaştı.
Yıkıldı ama kalkıp tekrar saldırdı, yılmadı.
Çoğumuz alkışladık onları.
Yapamadığımızı yapıyorlar diyerek içten içe takdir de ettik. Fiilen yanlarında olamamış olsak bile fikren ve kalben daima destekledik.
Bu kadarı gelebildi elimizden.
Başaranlar oldu.
Zorba seçkinlerin zulüm çarkından dışarı fırlayabildi.
Sevindik ama bu uzun sürmedi.
Adaletsizlik bizi zalim yapmamalıydı ama olduk.
Bize kıyana kıymamalıydık ama daha kıyıcı olabildik.
Vakti geçmiş anlamsızlıkların peşine takıldık ve başkalarının hayallerini bizim de yaşayabileceğimizi düşündük.
Sonunda gördük ki; zorba seçkinlerle ihtiraslı kölelerin esasta pek de bir farkı yokmuş.
Bu yaman çelişki ve aldanmışlığın bilincine varmamız zaman aldı.
Çok kayıplar verdik.
Zorba seçkinlerden yana taraf olmadık. Mazlum kölelerle saf tuttuk.
Ama gördük ki, netice aynı.
Tüm bu zorba seçkincilik ve ihtiraslı köle anlayışı aslında içimizde de cereyan edip durmakta.
Dışımızda meydana gelen bu vurma ve vurulmanın alası iç alemimizde gerçekleşiyor.
Farkında değiliz.
Belki de gönül meydanında yenildiğimiz için sosyal hayatta yenmek için tekrar tekrar cenge tutuşuyoruz.
Günün sonunda yürek cenginde yenildikten ve manevi olarak kaybettikten sonra dışımızdaki insanları yenmenin nasıl bir manası olabilir ki?
Ciddi bir anlamsızlık içindeyiz.
Ne seçkin zorbalardan ne de ihtiraslı kölelerden yana olmamalıyız.
İnsanlığın basamakları yüksek bilince ulaşmamız için önümüzde bizi bekliyor.
Zor mu? Evet, zor. Ama başarabiliriz.
Yeter ki, hakikate sırt çevirmeyelim.
Ve sahici olalım.
Ya selam!